Bir sağlık ekibi gelip Aaron'ı sedyeyle kaldırdı ve bir ambulansın içine taşıdı. Ona bir serum takıp durumunun iyi olduğunu söylediler. Yanağındaki yaralar içerideki hemşire tarafından temizlendikten ve Aaron "Dikişe gerek yok" sözcüklerini işittikten sonra biraz uyumaya çalıştı, ancak dışarıdaki bağrışmalar yüzünden bir türlü uyuyamadı.
Bir süre sonra dışarıda biri "Ölü veya ağır yaralı yok" diye bağırdı. Başka biri "Herkes araçlara, yola çıkıyoruz!" dedi. "Eğitim alanının acil servisine gidiyoruz."
Araç hareket ettikten sonra içerideki hemşire Aaron'a bir süre bakıp "Seni aracın dışında bulmuşlar" dedi. "Öyle bir kazadan sonra nasıl oldu da dışarıya çıkabildin? En iyi ihtimalle şokta olman gerekirdi."
"Öncesinde uyuyordum. Uyandığımdaysa her şey ağır çekimdeydi. Ne olduğunu anlamam için çok zamanım vardı anlayacağın. Sonrasındaysa koltuğun kenarlarını yoklayarak o çubuğu bulup bariyeri indirdim ve kendimi dışarıya attım."
Kadın, dudaklarını ikna olmuşçasına büzerek arkasına yaslandı ve gözlerini kapattı. Aaron da gözlerini kapatıp yolculuğun bir an önce bitmesini umarak uyumaya çalıştı.
Şimdiye kadar o kadar çok uyumuştu ki artık uyuması olanaksızdı. Ekipler onları almaya geldiğinde güneş çoktan doğmuştu. Bu, Aaron'ın bütün gece uyuduğu anlamına geliyordu.
Gerçekten de beklediğimden çok daha uzun sürdü diye düşündü. Kim bilir daha ne kadar yol almamız gerekecek.
Sonunda hemşireyle konuşmaya karar verdi. Nerede olduğu ve benzeri cevabını alamayacağı sorular sormaktansa, bu sefer şansını farklı sorularda denemeye karar verdi.
Kafasını hafifçe hemşireye doğru çevirip "Şu isyancılar" dedi. Hemşire gözlerini açıp ona baktıktan sonra devam etti: "Amaçları ne? Yani neye karşı isyan ediyorlar?"
Kadın gözlerini devirerek "Bize" dedi. "Şu kaçaklarla aynı anda ortaya çıktılar. Yani sizinle. İki tarafın da nasıl veya ne için buraya geldiklerini bilmiyoruz. Gerçi duruma bakılırsa bunu kendileri de bilmiyor gibi görünüyor. İsyancıların onları kullandıklarını anlar anlamaz bulabildiğimiz bütün kaçakları bulup sorguya çekmeye başladık. Ne olduğu konusunda en ufak bir bilgileri yok. Hiçbir şey bilmiyorlar.
"Anlıyorum. Peki yolculuk daha ne kadar sürecek?"
"Birazdan varmış oluruz."
...
Yaklaşık 15 dakika sonra araç durdu ve Aaron'ı indirip hastanede muayene ettiler. Diğerleri de muayene edildikten sonra grubun yaklaşık yarısı hastanenin önünde toplandı. Grubun lideri, onları odalarına götüreceğini ve bir günlüğüne izinli olduklarını söyledi.
Aaron gruptakilere bir göz gezdirdi. Elena da, sorgu odasında fotoğrafını gördüğü kız da yoktu. Akşama doğru ikisini de ziyaret etmeye karar verdi.
Birlikte asfalt yolun kaldırımından yürüyerek, etrafı metal çitlerle çevrili büyük bir alanın girişine geldiler. Alanda büyük bir cam bina vardı. Boyu pek uzun sayılmasa da enlemesine çok uzun bir binaydı. Buranın merkezine benziyordu; zaten çevrede 1-2 küçük bina dışında başka yapı yoktu. Grubun lideri, çitin kenarındaki bir yere kartını okutunca, çitin raylı kısmı kenara kaydı ve içeri girdiler.
Binanın girişindeki kapı otomatikti. İçeri girdiklerinde onları başka bir grup karşıladı. Grup liderleri arasında Aaron'ın dinlemediği kısa bir konuşma geçtikten sonra, Aaron'ın bulunduğu grubun lideri odalarına gitmek için diğer grup liderini takip etmelerini söyledi.
Birlikte geniş bir asansöre binip yerin halıflex ile kaplanmış olduğu otel gibi bir katta durdular. Odaların ahşap kapıları sağlı sollu aynı hizada dizilmişti. Grubun lideri, gruptakilere odaları açmak için kullanacakları kartları verdikten sonra kendisinin 606 numaralı odada olduğunu söyleyip odasına çekildi.
Aaron'ın kartının üzerinde 682 yazıyordu. En yakınındaki oda 600'dü. Umarım çok uzakta değildir diye düşündükten sonra yürümeye başladı. Odaların tek kişilik olması hoşuna gitmişti. Aaron yanlarından geçerken bazıları odaların kapılarına kartlarını okutup içeri giriyorlardı. Kapıların kolları yoktu.
Kolu olmayan kapılar...
Bir an olduğu yerde kalakaldı. En son gördüğü kolsuz kapıyı hatırladı. Acaba o siyah kapı da kart türü bir şeyle mi açılıyor? diye düşündü.
Birkaç kişi ona bakınca ellerini saçlarının arasında gezdirerek yürümeye devam etti.
"680,681,682,683..."
Kapı numaralarını sayarken odasını geçtiğini fark edip ani bir hareketle arkasını döndü ve arkasındaki kızıl saçlı kıza çarptı. Bu o romantik çarpışmalardan değildi. Aaron bir anda arkasını dönünce dirseği kızın kafasına geçmiş ve kız kendisini anında yerde bulmuştu.
Kızı yerden kaldırırken onlarca defa "Özür dilerim" demişti ama anlaşılan bu pek bir işe yaramamıştı çünkü kız kendisine gelir gelmez Aaron'ın kafasına sert bir yumruk atıp çocuğu yere düşürdü.
"Kazada kafamı çarptığım yetmemiş gibi!" diye bağırdıktan sonra kafasının kenarını tutarak öbür eliyle Aaron'ın odasının hemen yan tarafındaki odanın kapısını açıp içeri girdi ve kapıyı çarptı.
Aaron da kafasının ağrıyan yerini tutarak ayağa kalktı ve odasına girdi. İçerinin dekoru göz alıcıydı ancak Aaron'ın önce kendisine gelmesi gerekiyordu. Kendisini yavaşça geniş yatağa bırakıp acının dinmesini bekledi.
Acı katlanılır bir hal alınca odada bir buzdolabı olup olmadığına bakmak için ayağa kalktı. Odada bir dolap ve yatağın hemen kenarında bir komodin vardı. İkisi de tahtadan yapılmıştı. Yatak örtüsünün ve perdelerin de rengi kahverengiydi.
Dolabın sürgülü kapısını açınca, askılığa dizilmiş bir sürü siyah tişört ve bunların altındaki rafa katlanarak koyulmuş bir dizi siyah pantolon gördü. Alttaki çekmecelerdeyse iç çamaşırları vardı.
Dolabın sol tarafındaysa bir dizi boş raf ve bir mini bar vardı. Aaron, mini barı görür görmez açtı ve içindeki içeceklerden birini alıp başına tuttu.
Umarım başım şişmez diye düşündü. Ardından aklına yan odadaki kız geldi. Kız, kazayı yaptıkları sıra gördüğü kızıl saçlı kızdı.
İki dedi kendi kendisine. Ardından gülümsedi. Kız çaylaklardandı ve az önce verdiği tepkiye bakılırsa kimsenin güvenini kazanmak gibi bir derdi yoktu. Bu da Aaron'ın ona güvenebileceği anlamına geliyordu. Ancak küçük bir sorunu vardı. O kızla samimiyet kurmak pek kolay olmayacaktı.
"Önemli değil" dedi kendi kendisine. "Buradan kaçma fikri her türlü hoşuna gider."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siesta Teorisi
Fiksi IlmiahSize, beyninizin derinliklerinde, kendi bilinçaltınızdan bile saklanan bir yer olduğunu söylesem... Karanlık bir yer... Bilinmeyen... Sizi, kendinizden koruyan bir yer... • • • Aniden bir kaldırımın ortasında uyansanız, ve uyandığınız yerin bulundu...