BÖLÜM-11: Şizofren

480 117 30
                                    

İçeriye 17-18 yaşlarında siyah saçlı yeşil gözlü bir kız ve Aaron'ı buraya getiren o değişik kadın girdi. Kızın yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. Aaron daha ilk bakışta kızın ne kadar itici biri olduğunu fark etmişti. Bunun asıl sebebi kızın görünüşü değil, kendini beğenmiş havasıydı. Zaten görünüşü gayet yerindeydi. Atletik bir yapısı olduğu her halinden belliydi. İçeri girerkenki yürüyüşü, kaslı vücudu... İkisi dövüşecek olsa muhtemelen kız yenerdi.

Tamam dedi kendi kendisine. İtiraf ediyorum, beni tek eliyle yere serebilecek kadar güçlü ve eğitimli görünüyor. Belli etmemeye çalışsa da kızı kıskanmıştı. Kendisi hep profesyonel silah kullanımı ve yakın dövüş eğitimi almak istemişti. Kızın vücudundan ve belindeki silahtan, ikisini de aldığı belli oluyordu.

Ama kızı kıskanması ve kızın kendini beğenmişliği bir yana, buraya gelmesinin iyi yanları da yok değildi. Kız aynı Aaron gibi tepeden tırnağa siyaha bürünmüştü ve bunun Aaron için çok önemli bir anlamı vardı: Burada tutuklulara siyah giydirilmiyordu. Yani başından beri tek amaçları bildiklerini teyit etmekti. Aaron'ın buraya nasıl geldiğini bilmediğinin farkındaydı hepsi. En azından Aaron öyle düşünüyordu.

"Bahsettiğiniz çocuk bu mu yoksa" dedi kız gülerek. "Bu mu doğrudan merkeze sızmış?"

"Beğenemedin mi?" dedi Aaron kadının konuşmasına fırsat vermeden.

"Bu çocuktan pek umutlu değilim ama yine de bir deneyelim" dedi yanındaki kadına bakarak.

Bu sırada Aaron, kızdan en az yanındaki kadın kadar iğrendiğini fark etti. İkiz dingiller diye düşünüp kendisini tutamayıp sırıttı.

"Emirler belli" dedi kadın. Etrafta kimse olmadığı için ciddi tavrını takınmıştı. Aaron'ın içinden kadının bu haliyle dalga geçmek gelse de kendisini tuttu. Tam ondan kurtulacakken bunu yapmak pek akıllıca olmazdı.

"Siz bilirsiniz" dedi kız, Aaron'a bakıp gülerek. Kızın yanındaki kadın da kendisini tutamayıp gülümsemeye başlamıştı.

Neye gülüyor bunlar? diye düşündü, düşündüğü gibi de cevabını buldu: Başını ellerinin arasına alıp bir süre öyle beklediği için saçı bozulmuş olmalıydı. Şu anda ne kadar aptal göründüğünü düşünmek bile istemiyordu. Bir de az önce bu halde kıza kafa tutmuştu. Kızın onunla konuşurken neden bu kadar keyifli olduğunu şimdi anlayabiliyordu. İçinden saçını düzeltmek gelse de, bunu yaparken kelepçenin saçını tekrar bozmasından korktuğu için, saçını kelepçeleri açıldıktan sonra düzeltmeye karar verdi.

Aaron kelepçeyi kadına göstermek için ellerini kaldırdı. Kadın "Tabii" deyip yanına geldi, onlarca kartın arasından bir tanesini yine göz ucuyla bakarak seçip kelepçeyi açtı. Aaron'ın içinden bileklerini ovuşturmak gelse de şu gıcık kıza kendisiyle dalga geçmesine yarayacak malzeme vermek istemediği için bunu yapmadı. Yalnızca saçına bir el atıp düzeltmekle yetindi.

"Bu Elena" dedi kadın başıyla kızı işaret ederek. "Eğitimin sırasında sana göz kulak olacak. Yardıma ihtiyacın olduğunda Elena'ya başvurabilirsin."

Bana bunu yapamazsın dedi içinden. İstersen koluma bile girebilirsin ama bana bunu yapamazsın! Gerçekten de Elena'nın peşinde dolaşmasındansa bu kadının koluna girmeyi yeğlerdi.

"Ne oldu" dedi Elena sırıtarak. "Bir anda betin benzin attı sanki."

Aaron cevap vermedi. İşin iyi yanlarını düşünmeye çalıştı. En azından bir eğitim görecekti. Burada öğrendikleri ileride çok işine yarayacaktı, içinden bir ses öyle diyordu. Artık sezgilerine güvenmek dışında yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı.

"Kalk bakalım, gidiyoruz" dedi Elena. Aaron yerinden kalktıktan sonra kız, elini Aaron'la tokalaşmak için isteksizce uzattı. Aaron kızın elinin ucunu tuttu ve kısa bir tokalaşmadan sonra hemen bıraktı. Aaron'ın eli terli olduğu için tokalaştıktan sonra Elena elini çaktırmadan pantolonuna silmişti. Gerçi Aaron bunu fark etmişti ama şaşırmadı; Elena'nın nasıl biri olduğunu kız daha içeri girer girmez anlamıştı.

Elena kapıya yönelince Aaron da istemeye istemeye peşinden gitti. Sorgu odasından çıktıklarında Aaron etrafına bir göz gezdirdi ancak kapıdaki muhafız dışında kimseyi göremedi. Birlikte sensörlü büyük kapıdan çıkıp koridor boyunca yürümeye başladılar. Asansörlerin olduğu yere varınca sağa dönüp yürümeye devam ettiler. Aaron, Elena'nın arkasında kalmaya özen gösteriyordu. Onunla yan yana yürümek istemiyordu.

Ancak anlaşılan Aaron'ın onu takip edip etmediği Elena'nın umurunda değildi. Arkasına bir kez olsun bakmamıştı yürürken. Keşke bazı insanların yalnızca bir uzvu yerçekimine karşı koymasa diye düşündü Aaron. Kızdan gerçek anlamda iğreniyordu. Bu tip insanlardan oldum olası hep nefret etmişti.

Bir sıra asansörün önünden geçtikten sonra bir tanesinin önünde durup beklemeye koyuldular. Onlarla birlikte birkaç kişi daha bekliyordu asansörün önünde. Bunların hepsi kendisi gibi siyah kıyafetler giymişti. Bazılarının tişörtünün arkasında beyaz harflerle bilgisayarda gördüğü o kodlardan biri yazıyordu. Kendi tişörtünün arkasında da bir kod yazıp yazmadığını merak etmişti ancak bunu belli etmemekte kararlıydı. Sırtını aynadan görmeye çalışırken kuyruğunu kovalayan bir köpek yavrusuna benzeyeceğini biliyordu.

Asansör gelince birlikte içeri girdiler. Aaron asansörün en arkasına geçip cama yaslandı. Yükseklik korkusu geçmişti. Geniş asansöre yaklaşık on kişi bindikten sonra orta boylu ve yapılı bir erkek arka cebinden bir kart çıkardı ve düğmelerin altındaki yere okuttuktan sonra "0" a bastı. Aaron daha derinlere ineceklerini sandığı için şaşırmıştı ancak sesini çıkarmadı. Kalabalıkta dikkat çekmeyi sevmezdi.

Neredeyse herkes kapıya dönük olduğu için tişörtlerin arkasındaki kodları görebiliyordu. Önünde Elena dışında on kişi vardı. Bunların beşinde o koddan vardı, geriye kalan beşindeyse yoktu. Elena'nın arkasından yürüdüğü için onun sırtında kod yazmadığını biliyordu. Yani içerideki on iki kişinin altısında kod vardı, geriye kalan altısındaysa yoktu.

Aaron'ın aklına, sorgu odasına giderken yanındaki kadınla yaptığı konuşma geldi. Kadın, muhafız ikililerinin bir kadın ve bir erkekten oluştuğunu söylemişti. Şu anda içeride altı kız ve altı erkek vardı. Bu bilgilerden yola çıkarak bu çiftlerin de bir kız ve bir erkekten oluştuğunu söyleyebilirdi. Bunların yarısında kod olması da grupların bir çaylak ve bir eğitimli elemandan oluştuğunu gösteriyordu.

Harika diye düşündü. Anlaşılan bizim şizofrenin "Göz kulak olmaktan" kastı bütün eğitimi birlikte geçirmekmiş. Hatta belki ondan sonrasını bile...

Adını bilmediği o kadına ne diyeceğini biliyordu artık. "Şizofren" tam da ona uyan bir lakaptı. Kimse onlara bakmıyorken etrafa gülücükler saçmak... O kadın gerçekten de bir şizofren olmalıydı.

Siesta TeorisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin