BÖLÜM-18: Mavi Gözler

311 90 13
                                    

Arkasından bir hışırtı sesi gelince bir anda döndü. Birkaç metre ötesinde, köpek-kurt karışımı, tüysüz, dört ayak üzerinde dururken bile yaklaşık 2 metre uzunluğunda, kalın bir derisi olan bir yaratık duruyordu. Ağzı kanlıydı ve hırçın bir şekilde dişlerini göstererek hırlıyordu.

Hayvanın arkasından iki tane daha hayvan hırlayarak Aaron'ın üzerine doğru yürümeye başladı. Aaron silahını doğrultunca, hırlamalar, havlama ve ulamalara dönüştü.

Üçüyle aynı anda baş edemem diye düşündü. Hayvanların ikisi sağlı sollu Aaron'ın etrafını sarmışken uzaktan bir taramalı silahın ve acıyla inleyen bir yaratığın sesi gelmeye başladı. Bunun üzerine hayvanların ikisi hemen sesin geldiği yöne doğru koştu. Bunu fırsat bilen Aaron, sesin geldiği yöne "Geliyorlar, koş!" diye bağırdıktan sonra tam önünde duran hayvanın kafasına ateş etmeye başladı.

Hayvan bir-iki inleyip kafasını salladı ve Aaron'ın üzerine doğru koşmaya başladı. Tek çaresi kaçmaktı. Hayvanın kafasına ateş ettiği halde ona hiçbir şey olmamıştı.

En azından etraf ağaç dolu diye düşündü arkasını dönüp koşmaya başlarken. Zaman kazanmak için bir fırsatım var.

Ağaçların arasından bir sağa bir sola ani manevralar yaparak kaçmaya çalışıyordu ancak hayvan çok hızlıydı. Bir süre koştuktan sonra Aaron, hayvanın kendisiyle eğlendiğini düşünmeye başlamıştı. Sonunda dayanamayıp döndü ve tam ateş edecekken, hayvanın bacağı göğsüne çarptı. Aaron birkaç metre havaya fırlayıp kalın bir ağaca sırtını çarptıktan sonra yere düştü.

Nefesi kesilmişti. Bu o basit nefes darlıklarından değildi. Nefesi kelimenin tam anlamıyla kesilmişti. Sanki ciğerleri ağzından fırlamıştı da gram nefes alamıyordu.

Kafasını kaldırınca hayvanın yavaş yavaş yaklaştığını gördü. Ateş etmeyi düşündüğü sırada silahın elinde olmadığını fark etti. Etrafına bakınınca sol tarafında, biraz ileride şırıngayı gördü. Görünüşe göre tek umudu buydu. Nefessizlikten dolayı tükenmiş bir halde soluna doğru sürünmeye başladı.

Şırıngayı sağ eline alıp sıkıca tuttu. Azar azar nefes almaya başlamıştı. Hayvan, Aaron'ın üzerine atlamaya hazırlanır gibi gerildiği sırada Aaron bir anda yerden aldığı bir taşı hayvanın üzerine fırlatıp aynı anda hayvana doğru koşmaya başladı. Taş yaratığın kafasına isabet edince, yaratık ani bir hareketle kafasını kenara doğru çevirdi. Bu sırada Aaron, hayvanın üzerine atlayıp şırıngayı boynuna sapladı.

Yere düştüğünde şırınganın hâlâ elinde olduğunu fark etti. Ucu 90 derecelik açı yapacak şekilde bükülmüştü. Kafasını kaldırıp hayvana bakınca, hayvanın sinirden köpürdüğünü fark etti. Yaratık Aaron'a doğru bir hamle yapınca çocuk hiç düşünmeden yerde yuvarlanıp hayvanın ayağının altında ezilmekten son anda kurtuldu. Ardından, kalktığı gibi gördüğü en sağlam ağaca doğru koşmaya başladı. Aklına bir fikir gelmişti.

Hayvan, Aaron'ın peşinden sağa sola çarparak son hız ilerliyordu. "Beni yakalayamamana şaşmamalı" diye bağırdı Aaron çılgınca gülerek. "Hep sürüyle avlanınca tek başına birini kovalamak nasıl bir şeymiş unutuyor insan!"

Tam dönüp planını uygulayacakken diğerinin yanında bir tane daha kurt olduğunu gördü. "Kahretsin!" diye bağırdıktan sonra koşmaya devam etti. İkisi tam ona yetişecekken, Aaron bir ağaca tutunup sertçe 180 derece dönerek ikisinin arasından sıyrılıp koşmaya devam etti.

Birini düşürmem lazım diye düşündü. Aynı zamanda da şırıngayı hayvan düşerken ona saplanacak şekilde tutmam lazım. Daha bütün bunları düşünürken bile planının işe yarama ihtimali onu umutsuzluğa düşürecek gibiydi. Şırınganın ucunu eliyle düzeltmeye çalıştı ancak fazla sağlamdı.

Aklına başka bir fikir geldi. İleride, dalları diğer ağaçlara göre daha düşük bir ağaç vardı. Tırmanması gerekiyordu. Bütün gücünü toplayıp son güç bağırarak ağaca doğru koştu ve zıplayıp dalların birine çıktı ve ayaklarını hızla kendisine çekti. Hayvanlar, ağacı deli gibi tırmalayarak Aaron'a ulaşmaya çalışıyorlardı. Kaybedecek bir saniyesi bile yoktu. Tam kendisinin bulunduğu dalla aynı hizada, aşağıda duran kurda bakıp şırıngayı doğru pozisyonda sertçe avucunun içinde sıktı.

"Umarım işe yarar" dedikten sonra derin bir iç çekip nefesini tuttu ve kendisini hayvanın üzerine bıraktı. Düşerken zamanın yavaşlamaya başladığını hissetti ancak bu normalmiş gibi davrandı. Geçen sefer, her şeyin ağır çekimde hareket ettiğini fark edip şaşırdığı sırada düzelmeye başlamıştı bu durum. Bu sefer aynı hatayı yapmayacaktı.

Hayvanın üzerine doğru düşerken şırınganın ucunu tam yaratığın gözüne gelecek şekilde tuttu. Şırınga hayvanın gözüne girmeye başlar başlamaz şırınganın içindeki mavi sıvıyı hayvanın gözüne enjekte etti.

Hemen ardından, tuttuğu nefesini bırakıp yere düştü. Nefesini bırakır bırakmaz her şey normale dönmüştü. Aaron, öbür hayvandan kaçmak için arkasını döndüğünde hayvanın tam karşısında dikildiğini gördü. "Yerde yuvarlanınca yönümü kaybettim de" dedi hayvana. Ardından dönüp koşacakken diğer hayvanın inlediğini fark etti.

Arkasına dönüp bakınca yaratığın yerde can çekiştiğini gördü. Hayvan inleye inleye kıvranıyordu. Sarsıntıları gittikçe şiddetlenince Aaron gerilemeye başladı. Adam haklıymış diye düşündü. Fena can yakıyormuş.

Döndüğü gibi öbür yaratığa şırıngayı gösterip üzerine yürüdü. Hayvan, Aaron'ın beklediği gibi korkup arkasını döndü ve kaçmaya başladı. Aaron'ın içinde, yaratığın döneceğiyle ilgili kötü bir his vardı. Döndüğü zaman yalnız olmayacaktı.

Hiç beklemeden arkasını döndü. Yaratık ayaktaydı. Öylece Aaron'a bakıyordu.

Az önce kahverengi olan gözleri şimdi masmaviydi...

Siesta TeorisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin