Bölüm 4

93 15 1
                                    

Dağ evine gideriz diye düşünüyordum ama şuan şehrin ortasında bir binanın önünde durmuştuk. Bu çocuk cidden çok farklıydı. Beni kaçırmak için hiç entrikalara falan girişmemişti.
Bu arabadan her türlü ineceğimi bildiğim için kemerimi açıp kendim indim arabadan. Şaşkınca bana bakıp "Az önceki çırpınan kıza ne oldu? " dedi hafiften gülümseyerek. "Şansını zorlama hala kaçabilirim." Dedim tek kaşımı kaldırarak. "Pekala beni uğraştırma hadi gir içeri." Deyip binayı gösterdi. Kaçmamam için arkadan geliyordu. Bir kapının önünde durdurup anahtarı çıkardı ve açtı. Çok yeni bir bina sayılmazdı. Arabasına bakılırsa burada yaşamıyor diye düşünüyordum. İçeri girip kapıyı kilitledi. Bir odaya doğru yürüyünce bende peşinden gittim. Salondaydık sanırım bir sandalye çekip "Seni bağlamama gerek yok sanırım." Dedi. "Beni neden kaçırdığına bağlı." Dedim. "Benimle ne derdin varsa onu çözmek için." Tam çözememiştim gözlerindeki ifadeyi sadece soğuktu bakışları sesi. "Ne yaptıysam söyleyinde artık bende bileyim." Dedim bıkkınlıkla. Şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu. Inanmakla inanmamak arasında kalmıştı sanırım. Eliye oturmamı işaret etti. Derin bir nefes alıp tam gözlerimin içine baktı."Beni neden öldürmek istedin." Sorunun cevabını pür dikkat dinlerken ben duyduğum şeyle afallamıştım. Neden birisini öldürmek isteyim ki. Hemde hiç tanımadığım birisi. Gerçekten kafam karışmıştı onu öldürmek istediğimi düşündüğü için sabah evime gelmişti. Hastanede ki polislere şikayetçi olmadığını söylemişti ama. Yani karışıklık falan yoktu bir şey yapmıştım. "Ya seni tanımıyorum bile neden öldürmek isteyim." Deyip ofladım. Yalan söyleyip söylemediğimi anlamak için gözlerimin içine bakıyordu. " Neden motorumun frenini boşalttın o zaman? "
"Motor" diye mırıldandım kendi kendime. Meyra'nın bana bozdurduğu motor! Sabah ki özür dilemeleri de bu yüzdendi demekki. Ama bu çocuğu tanıdığına göre hastanede ben yaptırdım demeliydi. Gerçekleri söylemek yerine kenara geçip gülmüştü.
Kafamdaki soru işaretlerinin en azından bir kısmı silinmişti. Benim odama gelmesi şimdide buraya getirmesi motorunu bozduğum içindi. Ama yanlış anlamıştı benim ona kastım yoktu kesinlikle. Rahat bir nefes alıp "Dün gece ki motordan bahsediyorsun sanırım?" Dedim. Rahatlamam sinirini bozmuş gibi yerinde kıprandı. "Evet dün gece evimin bahçesine girip bozduğun." Dedi sinirliydi sesi benimde gerilmemi sağlıyordu. "Bak seni tanımıyorum bile neden sana zarar vermek isteyim ki." Dedim direk gözlerine bakarak inanmasını istiyordum. "Babamın yüzünden olabilir mi?" Dedi hala bana inanmıyordu. Gözlerime pür dikkat bakıyordu. Ifadelere mi bakıyordu dediklerimin yalan olmadığını mı çözmeye çalışıyordu anlamamıştım.
"Of sen yetmiyosun birde baban mı çıktı?" Diye gözlerimi devirdim. "Onu da tanımıyorum de tam olsun." Dedi ne sırıtıyor ne somurtuyordu dudakları çizgi gibi bütün hisleri gizliyordu içinde. " Haluk Saygıner" dedi yine aynı ifadesiz tavrıyla. Haluk amca babamın eski ortağıydı. Haluk amcanın el altından karanlık yollardan iş yapmasını babam onaylamamıştı. Haluk amcada işlerini bırakmayacağını söyleyince ortaklığı kesmişler şirketi ayırmışlardı.
"Haluk amca senin baban mı?" Dedim ağzım bir karış açık bir şekilde. "Güzel rol yapıyorsun ama karşında salak mı var senin?" Dedi bu sefer ifadelerinden sinirli olduğu anlaşılıyordu işte , bana inanmamıştı. Yalan söylediğimi düşündüğü içinde sinirlenmişti. " Haluk amcayla babamın sorunları olabilir ama benim yok ben severdim kendisini. Ayrıca onunla sorunum olsa onunla çözerdim seninle değil." Dedim " O zaman benim motorumu neden bozdun?" Diye sordu daha fazla uzatmadan sebebini öğrenmek istiyordu. "Oyun oynuyord..." cümlemi yarıda kesip " Tek bir yalan dahi istemiyorum." Diye kükredi. Sesinin soğukluğu içimi ürpertmişti. "Yalan söylemiyorum." Diye bende ona bağırdım. "Yalana tahammülüm yok. En ufak yalanında canını yakarım." Dedi çatık kaşlarıyla ve sert ses sonuyla. Doğruyu söylediğim halde yalan muamelesi görmekten nefret ederdim. "Zaten yalan söyleyende yok." Dedim bağırmamıştım ama gözlerinin içine bakarak söylediğim için inanır gibi olmuştu." Pekala anlat dinliyorum." Dedi. " Oyun oynuyorduk sıra Meyra ve bendeydi. Meyra 'seni götüreceğim yerdeki motorun dediğim yerlerini bozacaksın' dedi benim itiraz etme hakkım yok. O yüzden gittik bende bozdum. Sonrada kaçtım hemen , gören olmasın diye." Virgül atlamadan anlatmıştım. Meyra'yı ele vermem iyi mi olmuştu kötü mü bilmiyordum ama tanıştıklarına göre Meyra'nın Keremle bir derdi olduğu kesindi. Kerem beni kaçırırken ki Meyra'nın yüz ifadesi aklıma geldikçe hiçte vicdan azabı çekmeye gerek duymadım.
"Meyra'nın götü yemez benimle uğraşmaya." Dedi kendinden emin bir ifadeyle. Yalan söylemiyorum diye bas bas bağıracaktım şimdi. "Demekki sandığın kadar korkmuyormuş senden." Dedim tek kaşımı kaldırarak. Sanırım sinirlerini zıplatmıştım. Yürek mi yemiştim acaba beni kaçıran adamı hangi akla hizmet sinirlendirirsinki tabi benim gibi salak değilsen. Ama benim yalan söylediğimi düşünmeside beni çok sinirlendirmişti. "Yalan söylemediğine nasıl inanacağım." Dedi siniri hafif geçmiş gibiydi. "Meyra'yı ara sor."dedim direk. Hay aklımla bin yaşayım Meyra söylerse inanırdı Keremde derdini Meyra'yla hallederdi. Meyranın yerinde Ahsen veya Sude olsa şüphesiz onları korumak için hayatımı tehlikeye atardım. Ama Meyra için yapacağım fedakarlıklar o kadar uzun boylu değildi. Hele son yaptığı şeyden sonra kesinlikle küçük fedakarlıklar için bile düşünürdüm. "Pekala Meyra istedi madem birde ondan dinleyelim olayı." Dedi telefonunu çıkarırken. Kulağına götürdü ve beklemeye başladı. " Alo Meyra motorumun bozulmasında parmağın var mı?" Dedi itiraz istemeyen sesiyle. "Kısa kes var mı yok mu?" Dedi o sert sesiyle. Meyra'nın cevabıyla direk gözlerime baktı. Nedense bu bakışlar beni rahatlatmıyordu. Ne demişti ki bu Allah'ın cezası şimdi. Telefonu kapatıp fırlattı. Ellerini saçlarına geçirip derin bir nefes aldı. Diken üzerinde otursam daha az tedirgin olurdum vallahi. Kafasını kaldırıp yine gözlerime baktı. "Neden bozdun?" Dedi sabrının son damlasındaymış gibiydi. Tane tane sormuştu ama kesinlikle bu fırtına öncesi sakinlik gibi bir şeydi. "Anlattım ya işte." Dedim kendimden emin olmama rağmen bu bakışlar karşısında çemkiremiyordum ona. "Beni nereden tanıyorsun?" Dedi sakinliğini yavaş yavaş kaybederken. Nefes alışı bile sıklaşmıştı. "Tanımıyorum demiştim. Meyra anlatmadı mı her şeyi daha ne sorup duruyorsun." Diye diklendim bir an deli cesareti gelmişti. Gelmez olaydı resmen patlamaya hazır bombanın pimini çekmiştim. Bir anda oturduğu sandalyeden fırlayıp saçımdan tutup kafamı arkaya yasladı. Saçlarımın kökü deli gibi acırken çığlık atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Yalan söylersen canını yakarım demiştim. Eğer gerçeği söylemek yerine ahmak yalanlarına devam edersen saçlarınla kurtulamazsın." Diye tısladı yüzüme. O kadar yakındı ki yüzlerimiz gözlerinin siyahlığı yakından çok daha ürkütücüydü. "Yalan söylemiyorum yemin ederim." Dedim ellerim eline yapışmış bir vaziyette saçlarımı kurtarmak için koca ellerini çekmeye küçük ellerim yetmiyordu. Ve canım artık fazlasıyla yandığı için gözlerim doldu. Bunu farketmemesini diledim. Acı çektiğimi karşısında ezildiğimi amacına ulaştığını görsün istemiyordum. Derin bir nefes alıp yutkundum boğazımdaki düğümden dolayı yutkunmakta zorlansamda. Saçlarımın yarısı elinde kalmıştır diye düşünüyordum. Tam bırakacak sandığım an tutup daha sert çekti beklemediğim bir an hamle yaptığı için bir inilti kaçtı ağzımdan. Aynı zamanda gözümden yaşlarda izin istemeden süzülmeye başlamıştı. Beni ağlarken görmemesi için başka taraflara bakıyordum ama bir an gözlerimiz kenetlendi. Gözlerindeki sis gitmişti yerine şaşkınlık gelmiştin. Bir anda saçımdaki elini bıraktı. Çok değişikti gerçekten biraz önce sinirden köpürüyordu beni tehdit ediyordu şimdi saçımı bırakmış şaşkın bir ifadeyle bakıyordu. Amacı neydi ne yapmaya çalışıyordu?

Derin yaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin