Bölüm 13

79 12 2
                                    

Matematik kitabı bana ben ona bakıyordum. Yarım saattir bakışıyorduk annem yüzünden. Seneye sınavım var diye dışarı çıkmama izin vermemiş ders çalışmaya zorlamıştı. Soruyla bakışmaktan sıkılıp kalemi aldım elime bari sanat yapıyım dedim. Resim yeteneğim vardı. Küçüklükten beri kendi çapımda bir şeyler çizerdim. Sorulardan boşta kalan bir yere içimden geçenleri karalamaya başladım. Çizmeye başlarken karar vermezdim. Çizdikçe karar verirdim ne çizeceğime. Ders çalışsam bile kafam almazdı ki zaten. Aklım hala Bursa'da Keremlerin evine gittiğim gecedeydi. Beni bırakıp gitmişti. Hiçbir şey yapmadan , demeden. Bende zar zor Girayların evi bulmuştum. Hepsi çok telaşlanmıştı benim için. Giray kafasını çarpmış kanamış ama hastaneye gitmemişti. Benim zorumla götürmüştük hastaneye. Uzun kollu giydiğimden bileklerimi saklamak kolay olmuştu. Bir sonraki gün sabah Ankara'ya dönmüştük. Yolda boş bulunup kazağımın kollarını sıvadığımda Ahsen kolumu görüp bağırınca hepsi birden olanları zorla anlattırmış ve küplere binmişti. Giray sinirden gaza yüklenince Egemen'in sürmesine ikna etmiştik. Gelene kadar da Egemen sürmüştü. Geldiğimizden beri Kerem'den ses çıkmamıştı. Duyduğum her sesi Kerem sanıyordum artık. Mert'i ziyarete gitmiştik hep beraber. Motoru benim bozduğumu bilmiyordu. Meyra'nın bozdurduğunu da. Olanları anlatıp özür diledim. Sonradan başkasından öğrenmesi daha kötü olurdu. Amacımın kötü olmadığını bildiğinden bir şey dememişti. Meyra'nın nerede olduğunu o da bilmiyordu.
Annem hala olanları bilmediğinden , kızlar bizde kalıyordu. Tek başıma uyumamı istemiyordu. Bende uyuyamıyordum zaten kızlar bizde kalınca daha rahat hissediyordum. Ama onları tehlikeye atıyor gibi hissediyordum. Giray bana bir şey demesede Kerem'i araştırdığını biliyordum. Kızlar evden formalarını , kitaplarını almaya gitmişlerdi. Yarın okul açılıyordu. Bizden okula gidecektik.
Kafamı sağa sola sallayıp kendime geldim. Kitaba bilekleri iple bağlı bir el çizmiştim. Bakışlarım istemsiz bileklerime kaydı. Morluklar geçmeye başlamıştı yavaş yavaş acımıyordu artık. Meyra hala ortalarda olmadığından okul açılınca öğrenecektik olanı biteni.
Kızlar bir saate geleceklerini söylemişlerdi ama iki buçuk saattir gelen giden olmamıştı. Hem onlara bakarım hemde hava alırım diye düşünüp çıktım odadan. Annem mutfakta yemek yapıyordu.
"Anne ben biraz dolanıp geliyorum." Dedim omzunun üstünden bana bakıp "Ders çalıştın mı sen? " diye sordu. "Bir saattir ne yapıyorum anne içeride." Dedim tek ayağımı kaldırıp. "Tamam. Geç kalma." Dedi. "Anlaşıldı patron." Deyip güldüm. Montumu alıp botlarımı ayağıma geçirdim. Kulaklığımı takıp boş yolda yürümeye başladım. Rüzgarın saçlarımı savurmasını seviyordum. Rüzgara karşı yürümek hoşuma gidiyordu. O beni geriye ittikçe ben ileriye gitme savaşı veriyordum. Ve kazanan ben oluyordum. Soğuk içimi ürpertsede kendime geliyordum. Beynimdeki düşünce curcunası sakinliyordu. Bu yüzden kış en sevdiğim mevsimdi. Yazı da severdim ama bir tek denize veya havuza girdiğim kısımlarını. Diğer zamanlar tam bir işkenceydi. Sitenin küçük ormanlık alanına geldim. Yürüyüş alanı da yapmışlardı içine. Ben erindiğim için çok nadir gelirdim orası ayrı bir konu tabi. Ama nedense içimdeki eringeç bugün ortalıkta yoktu. Eve gidip yatalım diye beynimi yemiyordu. Kar kaplı yürüyüş yolunda biraz yürüdükten sonra eve doğru yürümeye başladım. Soğuktan ellerimi hissetmiyordum , burnumun ucu da kıpkırmızı olmuştu. Bunlara rağmen soğuğa aşıktım.
Kızlar gelmiş olmalılar diye düşünüp eve yöneldim.
Kızlar gelmiş annemin yaptığı börekten yiyorlardı. Hemen bende yanlarına oturup yemeye başladım. Bayadır bir şeyler yemiyordum. Şişko lakabımın hakkını vermeliydim değil mi ama. Annem Ahsen'e Sude'ye ders çalışın kızlar. Ellerin çocukları harıl harıl çalışıyor sizde çalışın konulu konuşmasını dinledikten sonra odama geçtik.
Sude'nin morali bozuktu biraz Ercüment'le tartışmışlardı. Bir haftadır soğuk davranıyordu sebebi yeni çıkmıştı ortaya Egemen ve Giray'la beraber tatile gittiğimize sinirlenmiş. Onların bizim en yakın arkadaşımız olduğunu biliyordu ama yinede Sude'yi kıskanıyordu. Sen de gel demiştik ama dersanesi olduğu için ailesi yollamamıştı. Sude'ninde onunla kalacağını sanmış ama benim için Sude de gelince bozulmuş. Olaylardan haberi yoktu. Bugün soğukluğunun sebebi ortaya çıkınca anlatmış. O da hak vermiş. Beni yalnız bırakmamaları gerektiğini söylemiş.
"Yardıma ihtiyacı olursa falan sakın çekinmesin arasın dedi Ercüment." Dedi Sude. "Sağolsun." Dedim bende. Yardım edilecek bir şey yoktu zaten. Kerem bir anda ortalığa çıkıyor yapacağını yapıp gidiyordu. "Neyse kızlar neşenizi yerine getirecek bir dedikodu öğrendim." Diye konuyu değiştirdi Ahsen. Dedikodu deyince akan sular dururdu. Hele de önemli bir dedikoduysa. Bağdaş kurup dedikodu pozisyonuna geçtim. Sude de benle aynı anda bağdaş kurarak yatağa oturmuştu. "Zehra Egemen'e aşıkmış." Dedi birden bağırarak. Ben kahkaha atarken Sude'nin şaşkınlıktan ağzı bir karış açılmıştı. Ilk defa bir kız Egemen'e aşık oluyordu. O kızda Zehra'ydı ama olsun. Zehra bizim sınıfın sürekli ders çalıştığı halde çoğu dersten kalan malıydı. Güzellik konusunda da Allah günah yazmasın ama eksilerdeydi. En önemlisi bıyıklarını almadığı için lakabı Haydardı.
"Sen nerden öğrendin?" Diye sordum gülüşümü durdururken. "Bugün sabah dersanede yanıma geldi. Artık Egemen'e söylemek istiyormuş. Ben yakın arkadaşlarından biriymişim , bilirmişim. Sence ne der dedi." Dedi gülerken. Sude de şoku atlatmış çoktan gülmeye başlamıştı. "Ne dedin?" Dedi Sude. "Ne deyim direk suratına olmaz der diyemedim üzülür diye ama ben bir ağzını arayım Egemen'in dedim." Dedi. "Ben konuşurum Egemen'le" dedim hemen. Aklımdaki tilkiler yine harekete geçmişlerdi. Bu fırsat bir daha ele geçmezdi. "Ne hainlikler planlıyorsun yine?" Dedi Sude gülerek. "Aaa ne hainliğ canım (!) Aşk olsun." Dedim alayla gülerek. "Kızın gururunu incitmeyelim de. Yazık." Dedi Ahsen. "Tabi canım olur mu öyle şey zaten saf bir şey iyice dalga geçerler kızla. Ben Egemen'le biraz uğraşmayı düşünüyorum." Dedim gözlerim parlayarak.
Biraz daha sohbet edip yataklara geçtik. Odamda bir yatak bir kanepe olduğundan bir tanede yer yatağı yapıyorduk. Sırayla yerde yatıyorduk. Bugün yatağımın sırası bendeydi. Yerde Ahsen yatıyordu , kanepede de Sude. Geçen gün yer yatağını hemen benim yatağımın dibine yapmıştık. Benim deli yattığımı unutarak ve Sude'nin üstüne düşmüştüm. Ahsen ve ben gülme krizine girerken Sude cırlıyordu. Neymiş çok ağırmışım. Ne var yani on yirmi kilo bir şeyim şurda alla alla (!). Sabah saçımızı başımızı yapıp okula gelmiştik. Hemen Egemen'i bulmam lazımdı. Çok bile dayanmıştım. Ilk gün ders olmadığından kızlar sarmaş dolaş özlem gideriyordu. Oğlanlar da kendi hallerindelerdi. Sınıfta bulamayınca direk kantine gittim. Tabiki de oradaydı. Egemen ne yapar? Yemek yer. Tost yiyordu. Gidip yanına oturdum. "Yer misin bacım?" Diye bana uzattı. Sabah kahvaltı yapmış olabilirdim ama ikram edilen şey geri çevrilmezdi. Sünnetti bir kere Egemenle baya bir sevap işliyorduk bu yüzden. Ucundan bölüyüm derken tostun yarısı bölünmüştü. Egemen gözlerini pörtletip tosta bakarken "Biliydim böyle olacağnı." Dedi. Ben gülerek tostu yemeye başladım. "Ege taliplerin çıkmaya başladı. Cazibene dayanamıyormuş kızlar." Dedim ciddi bir şekilde. Gülmemek için bacağımı cimcikledim. "Hadi be dalga geçme." Dedi tostun yarısını ağzına sokarken. Artık kendinden tamamen ümidi kesmişti yavrum kıyamam dedim içimden. Ama bu fırsat bir daha ele geçmeyeceğinden kıyamama kısmını sonraya erteledim. "Valla bak." Dedim bütün oyunculuğumu kullanarak. Kendime büyük bir alkış. Egemen'i görünce gülmeye başlayan ben şuan ciddi bir şekilde konuşuyordum. Tostu bırakıp bana baktı. Şaşkın gözleri aynı zamanda parlıyordu da. "Ohaaa" dedi. "Kim? Kızım söylesene çatlatma insanı." Diye sordu elini çabuk anlamında sallayarak. "Çok güzel bir kız. Böyle senden bir iki santim falan kısa , kumral saçlı , mavi gözlü. Hele bir dudakları off." Diye ballandıra ballandıra Egemen'in sevdiği bütün özellikleri saymıştım. Biraz daha saysam bayılacak gibiydi. Heyecandan ne yapacağını şaşırmış meyve suyunu devirmişti. "Saçım nasıl kanka? Yakışıklı mıyım?" Deyip hemen üzerini düzeltti. Gülmemek için zar zor dayanıyordum. Birazdan kahkaha atacaktım. Bacağımı bir kez daha cimcikleyip sakinleştim. "Ee kim peki söylesene." Diye ekledi. "Onu söyleyemem. İşte sadece ister misin diye sormaya geldim." Dedim. "Derin mal olduğunu biliyorum da bu kadarıda fazla be gülüm. Senin için bile." Diye dalga geçti. Omzuna geçirdim. "Tamam söyleyim o zaman ben gelsin konuşursunuz siz." Deyip kalktım. "Yakışıklığıma dayanamayacaklarını söylemiştim sana." Dedi küçümser bakış atarak. "Tabi canım çok bile dayandılar." Deyip arkamı döndüm. Kantinden çıkar çıkmaz gülme krizine girdim. Asıl krize Zehra yanına gidince suratının gireceği ifadesiyi görünce girecektim. Lavoboda yüzümü yıkayıp gülüşümü durdurdum. Tek başıma deli gibi gülüyordum koridorlarda. Bari kızları buluyumda birlikte gülelim diye aramaya başladım. Sınıfa ve bahçeye baktım ama yoklardı. Sabah sabah başka bir yere gitmezlerdi. Kütüphaneye de hayatta uğramışlıkları olmadığından orayı geçip spor salonuna geldim. Tenis kordu boştu. Yüzme havuzu bakımda olduğundan kapalıydı. Basketbol sahasına geldiğimde Kerem'in sesini duyup durdum. Kapıyı azıcık açıp baktığımda Kerem , Ahsen ve Sude'yi konuşurken gördüm.

Derin yaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin