Bölüm 11

75 12 0
                                    

"Kerem bırak Giray'a bakıyım sonra gideriz." Diye bağırdım kolumu kurtarmaya çalışırken. Acıtmayacak kadar hafif kurtaramayacağım kadar sıkı tutuyordu. Dediğimi duyunca bakışlarını gözlerime çevirdi. Bir an bırakıcak gibi hissetmiştim. "Sus." Dedi o soğuk sesiyle. Ifadesiz gözleri bana bakmayı bırakıp önüne döndü. Adımlarına yetişebilmek için koşuyordum resmen. Arada birde arkamı döndüp kızlar veya Egemen geliyor mu diye kontrol ettiğimden dengemi kaybediyordum ama Kerem sıkıca tuttuğu bileğimle düşmeme izin vermiyordu. Giray'a yaşattıklarımdan dolayı suçluluk duyuyordum. Panik yapmıştım daha öncede söylemiştim onunla bir derdim olmadığını ama inanmamıştı. Şimdi neden inansındı? Bu düşünceler aklımı kurcalarken bana yapabilecekleri beynimi kemiriyordu. O acımasız soğuk gözleri yapabileceklerini simgeler gibiydi. Benden uzak durun der gibi.
Sokağı döndüğümüzde beni hastaneden kaçırdığı araba çıktı karşımıza. Anahtarı çıkarıp düğmeye bastı. Kilit açılma sesi geldiğinde arabanın yanına gelmiştik. Benim kapımı açıp binmemi bekledi. Ne kadar da centilmence bir davranış. Kim derdi ki bu çocuk bu kızı kaçırıyor diye? Aslında tam olarak kaçırıyor sayılmazdı. Bende onunla konuşmak istiyordum ve pek zorluk çıkartmadan binmiştim arabasına. Çok tekin bir tip olmadığından korkuyordum. Yine bana inanmayacaktı çünkü. Ama bu sefer elimden gelen her şeyi yapacaktım inandıracaktım kendimi. Benim yüzümden etrafımdakiler de zarar görüyor endişeleniyordu. Onları üzmeye hakkım yoktu benim.
Arabadan çıt çıkmıyordu. Normal olan buydu galiba. Sohbet etmemiz beklenmezdi. Ama benim bağırıp çağırmam gerekiyordu. Aklımı kullanıp bunu yapmıyordum. Bir işe yaramazdı beni salak konumuna sokmaktan başka tabi. Girayların evine çokta uzak sayılmayan bir yerde durduk ve arabadan indi. Bende peşinden onun kapımı açmasını beklemeden inmiştim. Yinede yanıma gelmişti. Önümüzdeki kocaman dağ evinin garajından evine geçiyorduk. Haluk amca işleri fazlasıyla ilerletmişti anlaşılan. Bu ev son derece mükemmeldi çünkü. Ben evin geçtiğimiz yerlerini incelerken Kerem merdivenlerden aşağı inmeye başlamıştı. "Salonda konuşsak olmaz mı?" Dedim evde gezinen gözlerim Kerem'i bularak. "Farkındaysan ben seni kaçırdım. Bırakta ben karar veriyim." Dedi ukalaca. "Kaçırmışmış. Senle konuşmak istemesem hayatta getiremezdin beni buraya." Dedim bende ukala bir şekilde. Tabiki de getirebilirdi ama ona söylemem gerekmezdi bu fikri. "Öyle mi?" Dedi alayla dudağı kıvırıp gülerken. "Öyle!" Dedim kollarımı göğsümde birleştirirken. Cesaret patlaması yaşıyordum ama bu süper bir duyguydu. Karşısında ezilip ne olur yapma diye ağlamaktansa; dik durup acı çekmeyi tercih ederdim. Acı çekmesem çok daha iyi olurdu tabi. Kafasını sallayıp alayla güldü merdivenleri inmeye devam ederken iki parmağıyla gel gel yaptı filmlerden fırlamış bir coollukla. Ben hareketlenmeyince "Hadi" dedi hiç arkasını dönüp bakmadan. İnat yapıp onu deli etmek istiyordum. "Burda konuşalım dedim sana." Dedim ciddi bir ses tonuyla. Ama laf ağzımdan çıkar çıkmaz dediğime pişman oldum. Ne diye çocuk gibi inat yapma kararı aldıysam? İnseydim işte adam gibi aşağı. Konuşsaydık bitseydi gitseydi. Ama yok illa bir Derinliğimi göstericem. Ben kendi kendime söylenirken Kerem merdivenleri tekrar çıktı. Zafer kazandığımı düşünmem fazla kısa sürmüştü. Beni delip geçen bakışları merdivenlerden uçarak inme isteği oluşturuyordu. Beynimi susturup gözlerimdeki korkuyu sildim.
Gelip karşıma dikilince bende duruşumu dikleştirdim. Siyahın en ürkütücü tonunu takındığı gözleriyle bütün cesaretimi paramparça ediyordu.
Çenesi kasılmış bir şekilde "Oyun mu oynuyoruz burada?" Dedi sessiz ama fazlasıyla etkili bir ses tonuyla. Ses tonu bütün hücrelerimden korku fışkırmasına neden oluyordu. Ama hislerimi ortaya dökmek yerine gözlerimdeki yalancı cesaretle gizlemek işime geliyordu. "Oyun falan oynamıyoruz ama burada konuşmamızda bir sakınca görmüyorum." Dedim kararlı ses tonumla. Sesimde cesaretli çıktığı için sevinebilirdim. Ama şuan sıvıyor pozisyonda olmasaydım. "Aşağıda konuşacağız dedim bitti." Dedi 'BITTI' ye baskı yaparak. " Aşağı inen bir ben göremiyorum. Bitmemiş." Dedim ukalaca. Allah'ım yardım et. Geri adım da atamıyordum. Kerem beni burdan tutup aşağı fırlatacak gibi duruyordu. Yapardı da. Her lafımda nefes alış verişi daha da hızlanıyordu. Son söylediğimden sonra bileğimden tuttuğu gibi çekmeye başladı. Direnmenin bir işe yaramayacağını bildiğimden düşme tehlikesi atlatmadan merdivenlere gelmiştik. Sımsıkı tuttuğu bileğimi biraz gevşetince fırsattan istifade hemen çektim. Kaçacağımı sanıp ani bir refleksle bana dönünce elimle durdurup "kaçmıyorum merak etme." Dedim sahte cesaretimin kendini gösterdiği sesim. Normalde güçlü biri olduğumu söylemiştim. Öyleydimde zaten ama Kerem istisna sayılırdı. Onun bu siyah gözleri karşısında fazla bile cesaretliydim.
Sözüme cevap vermeden önüne döndü. Bende merdivenleri indim.
Genç odası gibi bir yerdi. Ama normal zengin çocuğu genç odalarından değil. Yani bilardo masası , plastation , falan bunun gibi şeyler yoktu. Siyah büyük bir yatak , kocaman siyah bir gardolap , duvarda boydan boya bir kitaplık ve çalışma masası görünümlü bir masa üzerinde bir kaç dosya vardı. Birde kapı vardı sanırım banyoya açılıyordu. Odanın duvarlarıda koyu renk olduğundan daha şimdiden daralmıştım. Beni daraltan bu oda mıydı yoksa Kerem'in bana inanmayacağı fikri mi bilemiyordum. Köşedeki sandalyeyi gösterip "Otur!" Dedi. Siniri hala tazeydi. Ama siniri az önceki salaklığıma değilde hala motoruna gibime gelmişti. Her karşılaştığımızda (kesinlikle tesadüf olmayarak.) siniri kendini belli ediyordu. Sandalyeyi çalışma masasının yanına koyup oturdum. Gelip tek eliyle bileklerimi tuttu. Ne yaptığını anlayamadan çalışma masasının çekmecesinden çıkardığı ipi gördüm. Bağlayacağını anladığımdan kalkmaya çalışacaktım ki dizini bacaklarımın üzerine getirince kalkamadım. Çırpınsamda bir işe yaramıyordu. Kaçmayacağımı bilmesi lazımdı. Neden bağlıyordu ki? Zorluk çıkartmama rağmen ifadesiz tuttuğu yüzüyle çocuk oyuncağı gibi bağlamıştı. Yatağın benden tarafına oturup dirseklerini dizine dayadı. Aramızda 1-2 metre falan vardı. Bu evde olduğum sürece güvende sayılmazdım. "Benimle olan bütün derdini anlatmazsan kendi yöntemlerime geçeceğim. Sana zaten konuşman için fazlasıyla hak verdim. Bu SON." Dedi bastırarak. Ifadesizce söylemiş gibiydi. Gözlerini kırpmadan bakıyor tepkilerimi tartıyordu. Siniri ortalıkta görünmesede her an çıkabilirdi. "Kendi yöntemlerim derken birde işkence mi çektirceksin bana." Dedim sinirli çıkan sesimle. Haketmediğim halde yaptıkları yetmişti de artmıştı bile. Birde işkenceye falan tahammül edemezdim. Dediğim şeyden sonra pis pis sırıtmaya başladı. "Zeki bir kızsın." Dedi biraz dalga biraz gerçek tavırla. "Benim seninle bir derdim yok neden anlamıyorsun. Olsa şimdiye kadar söylerdim değil mi?" Dedim sertçe gözlerimi hiç kaçırmadan baktığım gözlerinde saklamayı unuttuğu bir his yakaladım. Tereddüt. Doğru mu acaba yalan mı diye tereddüt ediyordu. Ama tatmin olmamış olacak ki yüzü hiç yumuşamadı. "Yine aynı laflar sıkılmadın mı hiç?" Dedi sakinliğin altında sinir yatan sesiyle. "Sıkılmadım. Bana inanana kadar da sıkılmayacağım." Dedim kararlı bir şekilde. Şunu şunu yap inanacağım sana dese şüphesiz yapardım. Çünkü artık çok sıkılmıştım. Sürekli peşimde birileri , her yerden çıkan garip gurup şeyler piskolojimi bozuyordu. Filmlere özenirdim hep benimde böyle ekşınlı hayatım olsa derdim. Bir daha tövbe. Bu kadarı bile bana yetmişti de artmıştı bile.
"Sana neden inanayım ki?" Dedi inanmadığını belirtmek istiyor gibi değilde inanmak için bir sebep arıyor gibime gelmişti. Belkide beynimin yanılmasıydı. Öyle olmasını istediğim için öyle düşünüyordum. "Doğruyu söylediğim için." Dedim gözlerine bakarak , pür dikkat ifadelerimi ölçüyordu. Ama ifadelerimi gizleyip ciddiyet takınmıştım. Nefes verip duvara dikti gözlerini. Düşünüyor gibi ellerini saçına daldırdı. Beni buraya getirirken ne bekliyordu acaba 'evet isteyerek yaptım' dememi mi? Inanmamakta ısrar ediyordu Meyra'nın dediklerine bu kadar güveniyor muydu yani? Sahi bunlar nereden tanışıyordu? Meyra'nın bu motoru bana bozdurmasının altında elbet bir sebep vardır. Daha önce bunu neden Meyra'ya sormadığım için kendime kızıyordum. Kerem'e bakıp bütün cesaretimle "sen hep böyle misindir?" Dedim. Ne dediğimi anlayamamış olacak ki duvarda gezinen gözleri gözlerimi buldu. Gözleri yetiyordu zaten konuşmasına gerek kalmadan cevap verebilirdim ona. "Nasıl mıyımdır?" Dedi tek kaşını kaldırıp ayağa kalkarken. Bunu sorarken bile sert ses tonunu kullanıyordu. Sanki sesi yumuşasa davranışlarıda sakinliycek gibiydi. Yaşıtları gibi sevgilisiyle cafelerde gezdiğini mesajlaştığını düşünemiyordum. Kendisi bu tavırlarıyla izin vermiyordu hayal etmeme. "Doğru olduğuna emin dahi olmadığın konularda bu kadar ileri gitmenden bahsediyorum." Dedim dik durarak. Dediğimle biraz afallasada kendinden taviz vermedi. Alayla güldü "Meyra'yı ara dedin aradım. Mert senin yüzünden ne halde ama umrumda bile değil buraya tatile gelmişsin. Daha ne kadar emin olabilirim." Diye kükredi. Bağırışı kulaklarımda yankılanırken Mert'in benim yüzümden bu halde olmasına takılı kalmıştım. Ne demek benim yüzümden?

Derin yaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin