Hes Klamen Byrn

233 19 1
                                    

Salamon Demon (Logan'ın Kraliyet Büyücüsü)

"Demon!" diye bağırarak beni çağırıyordu Kral. Yanına gittiğim sırada aşağı bakmamı işaret etti.

"Bunu nasıl açıklıyorsun?" dedi.

Aşağı baktığım zaman pistin üç kısmında mevzilenmiş bir tabur asker ve pistin içinde ejderhayı terbiye etmeye çalışan bir adam daha vardı.

"Ne diyeceğimi bilmiyorum." dedim. Kral "Ama ben ne yapacağımızı biliyorum." dedi.

Leon

"Kardeşim, şu işi biraz hızlandıramaz mısın?" dedim Rezok'a bağırarak. Malum ejderhanın tepesinden duyulmak biraz zor olabilirdi.

"Çalışıyorum kardeşim." dedi.

Elan'a baktığımda gücünü toparladığını gördüm. Rengi yerindeydi ve dimdik duruyordu. Ejderdoğanların doğuştan gelen iyi vücut yapısıyla birlikte büyüyü ölçülü kullanırsa yenilmez olabilirdi.

Bu arada benim büyü işini anlayabilen var mı? Çünkü ben tam olarak anlayamadım. Efsaneye göre sözde annem büyücüymüş de, ben de büyücü kanı taşıyormuşum.

Gerçi her ne kadar inanması zor da olsa o taburun önünde yaptığım gösteriyi açıklayan tek şey buydu.

Ben düşüncelere dalmışken Rezok'un ehderhanın kafasına vardığını gördüm. Orada ne yapacağıbileceği hakkaında hiç bir fikrim yoktu ama umarım iyi bir şeyler yapabilirdi.

Rezok

Flatonfire'ın kafasına vardığımda yapabileceğim tek şey konuşmaktı. "Re yu hera me"(Beni duyuyor musun?) dedim. "Hu re yu"(Sen kimsin?) diyince "Me son of Caramon Roysword//Yur old matia"(Ben Caramon Roysword'un oğluyum. Senin eski efendinin." "Ha is yur nema boy" (Adın ne çocuk?) "Rezok Roysword."(Onu yazmayayım artık :)) "Ha is numon" (Şifre nedir?)

İşte o an hiç farkında bile olmadan "Hes klamen byrn//Hes soun is lost//But hes son is livin sarte" (Girişte verdiğim halk türküsünün devamı, His castle burn, his sword is lost, But his son is living still) diye şarkı söylemeye başladım. Solhan'ın bize söylettiği şarkının Kadim dildeki versiyonuydu. Ve kendime inanamayarak devam ettiğimde ejderham da benimle bitlikte söylüyordu. "Hes klamen byrn//Hes soun is lost//But ve vant revena sarte" (Sadece son mısra farklı, ama biz hala intikam istiyoruz.)

Ejderham beni kabullenöişe benziyordu "Yeni şifre bu olabilir küçük Roysword. Ben damarlarında ejderha kanı hissediyorum ama." dedi. (Türkçe konuşmadı, ben çevirerek aktarıyorum.) "Bu konuyu bilmen lazımdı." diye yanıt verdim. "Senin bilip bilmediğini kontrol ediyorum çocuk." dedi. "Elena'nın babasının bir ejderdoğan olduğunu ben de biliyorum." dedi.

Demek ki annemin adı Elena'ydı.

Tabi biz ejderhamla çay sohbeti yaparken Aşağıda gerginlik yüjseliyor gibiydi. Leon'un bu tarafa doğru baktığını gördüm. Başımla işaret verdim.

"Saldırmayı düşünme bile." diye bir ses duydum kafamda. "Dagor, yine mi sensin lan? Ama bu sinir bozucu olmaya başladı." dedim. "Ben Flatonfire, şapşal. Ejderha ve binicinin telepatik bağı vardır." "Dülüncelerim halka açık hale geldi resmen." dite homurdandım. Şimdi nasıl kızları çıplak hayal edecektim ki? Ya da şey yaparken...

"Öhöm Öhöm!" diye Flatonfire'ın sesini duydum. Utanmıştım.

Ben bunları düşünürken geçen sürede bir şey olmaya başlamıştı. Aşağıdan Leon'un sesibi duydum. "Rezok! Başını eğ!" diye bağırmıştı. Tamamen yatarak ejderhamın boynunda oturduğum yere tüm vücudumla yapıştım.

Yapıştığım gibi de sırtımın üstünden bir ok geçti. Sırtımı çizip gömleğimi yırtmıştı. Okun yere saplanan vızırtısını duydum. Savaş başlamıştı.

Logan

"Lanet olsun!" diye bağırdım. Lanet herif o piçi vuramamıştı çünkü. Demon'a işaret verdim. Büyüsünü hazırlamaya başlamalıydı artık. Askerlerime de işaret verdiğim zaman hücuma geçtiler. Büyü tamamlanana kadar Royswordları oyalamalılardı. Ve biz saraydan kaçana kadar.

Rezok denen kırmanın ejdeehanın sırtında oturmaya hazırlandığı ilk an planımı yapmıştım. Salamon bir büyü hazırlayacaktı. Sarayı -tabi ki de içindeki herkesle birlikte- yok edecek bir büyü. Büyüyü zaman ayarlı olarak hazırlayıp o aralıkta bizi dışarı ışınlayacaktı. Beni kendini ve Phill'i. O büyüyü hazırlarken Roysword'u oyalamaları için em sadık adamlarımdan oluşan birliği ortaya sürmüştüm. Tabi ki de plandan haberleri yoktu. Sormazlardı zaten. Çoğu daha isyanı yeni başlattığım dönemden kalmalardı. Phill'le daha sıkı dost olduğumuz dönemler...

Leon

Birden arenanın -avlunun çoğu zaman mini vir arena olarak kullanıldığını çözmüştüm. Etrafındaki kapılar açıldı ve üstümüze adamlar gelmeye başladı. İçimdeki büyüyü hissedebiliyordum. Damarlarımda dolaşıyordu. Ama sadece Roysword savaş kutsaması değil, farklı bir büyü de vardı. Sözlerimin yanı sıra ellerimle kontrol edebildiğim bir büyü. Kılıcımda akan bir büyü.

Üzerime gelen ilk askeri "Fleya!" diyerek uçurdum. (Fleya kadim dilde uç demektir.) asker uçarak arkasındaki üç adamla birlikte yere devrildi. Kılıcımı savurduğum zaman o hizadaki askerler ortadan biçildi.

Büyüyü kullandıkça daha çok güçleniyordu. Damarlarımdaki büyü daha hızlı akıyordu. Büyü kelimeleri kendiliğinden dudaklarımdan dökülüyordu. Etraftaki gücü de hissedebiliyordum. Ejderhanın büyüsünü, Elan'ın büyüsünü ve Rezok'un gücünü.

Ama farklı bir güç daha hissediyordum. Toplanmaya başlanan bir güç. Yoğunlaşan bir şey.

"Elan!" diye bağırdım. "Saymadım kusura bakma." dedi. "Sarayı havaya uçuracak!" dedim.

Arkasını dönüp bana baktı. Kafamı aşağı yukarı salladım. Eliyle işaret edince ortaya doğru koştuk. Ortada buluşunca "Sen de hissediyor musun?" dedim. "Çok yoğun." diye karşılık verdi.

Bu arada Rezok, ejderhasıyla milleti kızartmaya devam ediyordu. "Ne yapacağız?" dedi. "Engelleyebilir misin?" dedim. "Hayır. Ama bizi çıkarabilirim." "Koca taburu mu?" "Kalanları." dedi. "Ne kadar gidebiliriz?" dedim.

O sırada yukarıdan bir ses geldi. "Hiç bir yere gitmiyorsunuz." dedi yukarıdan birisi. "Burada havaya uçacaksınız. Dışarı çıkışlar hem fiziki hem de büyü yoluyla engellendi. Kral Logan çok yaşa!" dedi. "Bu kim lan?" dedim Elan'a. Bilmiyorum der gibi dudak büzdü.

Dagor

"Hiç birine ulaşamıyorum." diye durumumuzu bildirdim. Lentas "Yeter," dedi. "Saraya gidiyoruz." Adam onaylarcasına başını sallamıştı. İki saatlik uğraş sonucu hiç bir şey yapamamış olan ben de onların planına uymak zorundaydım.

Leon

"Kaçmalıyız Leon." dedi Elan. "Olmaz dedim. Benim için az önce yüze yakın insan öldü. Ben buradan kaçmam." Ayak diretiyordum. Kaçmanın mantıklı olduğunu ben de biliyordum. Ama bu kadar insanı ölüme terk edip de kaçamazdım.

"Boş yere ölmüş olmalarını mı istersin?" dedi. "Hem nasıl kaçmayı düşünüyorsun ki? O lanet herifin büyüsünü hala hissediyorum." dedim. "Bak, şöyle..." diyecekti ki yarıda kesildi. Bir anda yer ayağımın altından kaymaya başladı.

Yerçekimi kayboluyordu. Zamanın yavaşladığını hissedebiliyordum. Etrafımdaki her şey -ben de dahil- ağır çekimde hareket ediyordu. Sonra gözlerime yavaşça ağırlık çökmeye başladı. Tanrıların hepsine sövmeye başladım. Ağzıma geleni söyledim. Sonrası karanlık.

DEVAM EDECEK...

VURMAYIN :)) BİLİYORUM BİRAZ ANİ BİR SON OLDU AMA AKLIMDA HİKAYENİN İSKELETİ BİRDEN BÖYLE BİTİVERDİ. AMA KISA SÜRE İÇERİSİNDE DEVAMI OLAN HİKAYE GELECEK. BEN ONU YAZANA KADAR SİZLER DE DİĞER HİKAYEM OLAN ŞİMŞEĞİN OĞLU HİKAYESİNİN YAYINLADIĞIM BÖLÜMLERİYLE İDARE EDEBİLİRSİNİZ. ŞİMDİLİK BENDEN BU KADAR. HADİ EYVALLAH.

Kehanet (Ejderdoğan Efsanesi Birinci Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin