Rezok
***Leon bir süvari bulduğunu söylediğinde en çok heyecanlanan bendim. Ama sonradan aklıma bir şey geldi; ya bu adam gerçek bir süvari değilse? Ya bu adam tanrıların gönderdiği bir suikastçiyse? Sonuç olarak tanrılar buralarda bizim artık hüküm sürmemizi istemiyorlardı. Amcamı tahttan almışlardı ve babam bizi kaçırmasa soyumuzu kurutacaklardı. Bu adama karşı kafamda şüphelerim okuşmaya başlamıştı. Lentas Skyconquerer. Bu isimden ne diye ne babam ne de Solhan bize bahsetmemişti? Sonuçta adam yaşayan son Ejderha Süvarisiydi. Babamın komuta ettiği birliğin bir üyesiydi. Niye bize bu adamdan bahsedilmemişti? Mantıklı bir açıklaması olsa iyi olurdu. Bunları düşünerek huzursuz bir uyku uyudum. Ama rüya görmemiştim. Bu iyiye işaret olabilirdi.
Ertesi sabah uyandığımızda Lentas kapımızda bekliyordu. Leon yanına gittiğinde selam durdu ve "Günaydın efendim." dedi. Leon sinirli bir şekilde etrafına bakınıp onu içeri çekti. "Lentas, burada kimse birbirine ünvanıyla hitap etmez. Sarayda değiliz ve burada hepimiz eşitiz. Anladın mı?" diye sordu. Lentas "Haklısın. Peki sane nasıl hitap etmemi istersin?" "Kaptan." diye araya girdim. "Biz ona böyle diyoruz." "Pekala, Kaptan. Ne yapacağız?" dedi Lentas hiç uyum sorunu çekmeyerek. "Öncelikle bana babamın senden neden hiç bahsetmediğini anlatacaksın." dedim kendimden emin bir şekilde. Leon onaylayan bakışlar attı. Lentas "Senin baban kim ki?" dedi. Anlaşılan Leon tam anlamıyla her şeyi anlatmamıştı. "Ben Rezok Roysword. Caramon'un oğlu." diye tanıttım kendimi. Lentas "Pekala, Rezok Roysword. Sence elini kaybetmiş bir adamın bir Ejderha Süvarisi olduğuna kimse inanır mı? Bundan önce gittiğim köyde kendimi asıl kimliğimle tanıttım. İnsanlar bana deli dediler. Ben de yaklaşık olarak sen doğduğundan beri bu köyde bir çiftçi olarak yaşıyorum. İnsanlar beni Lentas Skyler olarak tanıyor. Büyük ihtimalle Kral Eli öldüğümü düşünmüştür. " diye açıkladı. Açıklaması tatmin edici gözüküyordu. Daha fazla üstelemedim.
Kahvaltıdan sonra herkes bağdaş kurup çember şeklinde oturdu. Lentas uzun zamandır burada yaşamasından ötürü edinebildiği haritalardan birini yere yaydı. Leon işaretlenmiş olan noktalara odaklandı. "Bunlar yol üzerine konaklayabileceğimiz yerler." dedi Lentas "Ölü Orman'a kadar yaklaşık yüz kilometrelik bir yolumuz var. Üç günlük bir yolculukla ormana ulaşabiliriz. Orman'ın içinde, tam kalbinde bir ağaç var. O ağacın kovuğunda ise Tarven Taşı saklı. Ormana fazla zorlanmadan varabileceğimizi düşünüyorum. Asıl olay Ormanın içinde. Oradan nasıl canlı çıkacağımız hakkında fikri olan var mı?" "Sen buradaki herkesi tanıyor musun?" dedi Elan. Şaşkınlıkla ona baktık. Ne demeye çalışıyordu ki? " Hayır." diye yanıtladı Lentas. "Sadece Leon ve Rezok kendilerini tanıtma nezaketini gösterdi." "Ben Elan Dragonborn. Son ejderdoğanım. Babam Ejderha Orduları Komutanı. Diğerleri de Dagor ve Adam. Dagor bir kahin -Kehanet Tanrısı'nın oğlu olduğunu söyşemiş miydim?- ve Adam da Roysword'un son Kraliyet Okçusunun oğlu. Yani ormandan canlı çıkmakla pek ilgilenmiyoruz çünkü öyle bir sorunumuz yok." dedi Elan. "Düşmanını asla küçük görme dostum." diye uyardı Leon. "Sanırım ormanda ilginç yaratıklar var ki bir Ejderha Süvarisi bile oradan bir elini kaybetmeden çıkamamış. Lentas, oranın nasıl bir savunması var?" "Savunma hatlarını tam olarak bilmiyorum Kaptan ama o lanet ağaçlardan birine dokunduğun anda tüm ağaçlar üstüne saldırıyor. Bundan emin olabilirsin. Ayrıca sana karşı önlem olarak elf okçuları ve cüce askerleri yerleştirdiklerini de duymuştum." dedi. Leon "Yapacak bir şey yok. Her ne olursa olsun o taşı almamız lazım. O yüzden bugün dinlenin. Yarın yorucu bir gün olacak." dedi.
***
Elan
***"Haklı çıkmandan nefret ediyorum." dedim Leon'a yattığım yerden. Her tarafım ağrıyordu. Ağzım yanıyordu ve yaralarım kanıyordu.
Durun, sizin için biraz geri sarayım.
#Yola çıkılan günün başı#
Lentas'a giderek ısınmaya başlamıştım. Adam çok kafadengiydi. Yolda herkes ciddiyken -dostum, Leon bile gülmüyordu- onunla gayet rahat sohbet edebiliyorduk.Yolculuğumuz sakince devam ediyordu. Ta ki bir yere kadar. Altı saatlik bir yolculuğun sonunda, nihayet küçük bir mola vermiştik. Herkes oturmuş, çıkınından bir şeyler yiyordu. Ölü Orman'a henüz varmamıştık ama arada Geçiş Ormanı denilen küçük bir orman vardı ve biz şu an bu ormanda ağaçların sıklaştığı -gökyüzü bile görünmüyordu- bir noktasında kamp kurmuş dinleniyorduk. Tam yere oturmuştuk ki birden kulak tırmalayıcı bir ses duyduk. Lentas'ın beti benzi attı. "Gulyabaniler." dedi. "Ne kadar güçlüler?" diye sordu Leon. Ama Lentas'ın cevabı banaydı "Elan, Ejderdoğan Savaşları'nın hikayesini hatırlıyor musun?" "Evet. Neden ki?" "Hani orada köyler basılıp katliamlar yapılıyor denir. İşte o baskıları yapanlar gulyabaniydi. Yani cidden güçlüler." diye açıkladı. "Eğitimsiz bir avuç köylüye zulmedecek kadar güçlüler yani." dedim. Çünkü şu anda içinde bulunduğum grupta hiç kimsenin babası muharebede ölmemişti. Randall suikaste kurban gitmişti. Caramon kendini öldürmüştü -bunu bizim silahları almamız için yapmıştı- , Adam'ın babası zehirlenmişti ve benim babam da annesinin yaşadığı köye yapılan bir baskında hayatını kaybetmişti. Gulyabani baskınında. Ve şimdi bu lanet yaratıklar burnumun dibinde aynısını yeni aileme yapmayı planlıyorlar. Leon ve Rezok kılıçlarını çoktan çekmişlerdi. Adam sadağımı hazırlamış ve yayına bir ok germişti. Dagor odaklanmaya çalışıyordu. Ben de içimde yanan ateşi hissedebiliyordum. Lentas bir o yanı bir bu yanı kolaçan ediyordu. "Her taraftan geliyorlar. Etrafımızı çoktan sarmışlar." dedi. Sonra kimse konuşmadı. Herkes sessizce bekliyoru.
Bir çember şeklinde üstümüze saldırdılar. Kaç kişi olduklarını sayamadım bile. Sadece geliyorlardı, bit iki söz mırıldanıyordum ve ölüyorlardı. Eğer ki savaşı kazanırsak -tümünden bahsediyordum- tüm Ejderdoğanlara büyü öğreteceğim. Daha fazla geliyorlardı. Birisi asamı düşürmüştü. Asamı kaybettiğimi gören Lentas bana bir kılıç fırlattı. Ne yazık ki ben bir Roysword değildim -bu bunu ilk ve son söyleyişim- ve kılıç konusunda doğuştan bir yeteneğim yok. Ben ejderhaları beceririm. Bemim görevim bu. Ama o an görevimiz hayatta kalmaktı ve kılıcımı ne yaptığımı bilmeden var gücümle sallıyordum. Sonra bir gulyabani bana odaklandı. "Sen! Sen Komutan'ın oğlusun. Dragonborn! Askerler, Ejderdoğanı haklayın. Aynı babasına yaptığımız gibi."
İşte bunu söylemeyecekti. O anda zaman yavaşladı. İçime bir ateş dolup boğazımdan yükseldi ve karşımdaki gulyabaniler alev almaya başladılar. Sonra ateş yavaş yavaş aşağı doğru geri gitti ama daha yeni ısınıyordum. Elimi kaldırıp "Reven am Dragonborn!" (Ejderdoğanların intikamı) diye bağırdım ve gökten bir yıldırım indi. Daha sonra kaçışmaya başladılar ama ben hepsini öldürmeye karalıydım. Peşlerine düştüm. Gruptan tamamen kopmuştum. Önüme gelene ateş püskürüyordum. Bir elimde kılıç, diğerinde asa; hem büyü yapıyordum hem de savaşıyordum. Sonra bir anfa içime dolan tüm o güç çekildi. Gulyabaniler, yerde yatmama rağmen kaçmaya devam ediyorlardı. Sonrası karanlık. Hiç bir şey hatırlamıyorum.
***
Leon
***"Gulyabaniler!"
Lentas'ın bilgilendirici konuşması üzerine hepimiz silahlarımıza sarılmıştık. Rezok'la sırt sırta kılıçlarımız çekilmiş bir şekilde bekliyorduk. Sonra gelmeye başladılar. Üçer beşer üzerimize atlıyorlardı. Kılıçlarımızla önümüze geleni öldürüyorduk. Sonra birden bir gulyabani bağırdı "Ejderdoğanı öldürün!" Sonrasında Elan'ın hiç görmediğim bir halini gördüm. Öfkeli halini. Gözü dönmüştü. Ağzından ateş püskürtüyordu. Hele ki "Ejderdoğan'ın intikamı!" diye düşürdüğü yıldırım beni bile cidden korkutmuştu. Sonra gulyabanier kaçmaya başladılar. Elan peşlerine düştü. Sonra onu kaybettik. O sıra Dagor'un gözleri parlamaya başlamıştı. Ağaçlardan etraf görünmüyordu. Dagor "Enferna Reven Dragonborn. Enferna!" dedi. Sonra sesler kesildi. Sadece koşan ayak sesleri duyuluyordu. Orman sessizleşmişti. Kalkıp Elan'ı aramaya başladık.***
Dagor
***"Enferna reven Dragonborn. Enferna!" hafif bir baş dönmesi dışında hiç bir şey yoktu. Artık etkikenmiyordum. Yavaş yavaş alışmaya başlamıştım.
Elan'ı bulduğumuzda yerde yatıyordu. Baygındı. Onu kamp alanımıza taşıyıp uyanmasını bekledik.
"Hey, uyanmaya başladı." dedi başında bekleyen Leon. "Haklı çıkmandan nefret ediyorum." dedi yattığı yerden Leon'a. Leon gülümsedi. "Bende kardeşim." dedi. "Kendini nasıl hissediyorsun? " diye sordum. Elan "İyiyim iyi." yavaşça doğruldu. "Ama bunu bir daha yapabileceğimden emin değilim." Sonra mırıldandım. "Geçiş Ormanı bile bu haldeyse, Ölü Orman'ı düşünemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kehanet (Ejderdoğan Efsanesi Birinci Kitap)
FantasíaBinlerce yıl önce söylenmiş bir kehanet... Kayıp bir kral... Doğmaması gereken bir varis... Leon ve Rezok hiç bir zaman hareketli bir hayat istememişlerdi. Ta ki o güne kadar.