Leon
Annem hakkındaki gerçeği öğrenmeyi sonraya bırakarak bir bölük askeri konuşarak emrim altına almıştım. Ve şimdi kilerden çıkmış, sarayın üst kısımlarına doğru ilerliyorduk.
Bir taraftan da bölüğün kumandanıyla konuşuyordum.
"Adım Kyburn efendim." diye kendini tanıttı. Askerler sadece soyadlarını kullanırlardı. Bekarların isimlerini hatırladığından bile emin değilim.
"Sizin öldüğünüzü sanıyorduk, bir taraftan da Hain bizi ailelerimizle tehdit edince ona hizmet etmeye mecbur kaldık. Ama artık uğruna savaşacağımız bir liderimiz var. Bütün bölük size bağlılığını bildirdi efendim, bundan sonra sizin emrinizdeyiz.
'Bağlılığını bildirmek' dediği şey askerlerin 'Selam sana Roysword!' diye gürleyip bütün sarayı varlığımızdan haberdar etmeleriydi. Ama bu konuda endişem yoktu çünkü arkamda bir tabur asker, bir Rezok ve bir Elan vardı. Gerçi kutuyu açarken tün enerjisini harcamış ve bizi ön kapıdan çıkmaya mecbur bırakmıştı ama, sıkıntı olacağını düşünmüyordum.
Şimdi tüm saray bizden haberdar olduğuna göre rahat bir şekilde ilerliyorduk. Önümüze çıkanların kimini Kyburn ve adamları konuşarak ikna ediyordu, kimini de öldürmek zorunda kalıyorduk. "Nereye gidiyoruz?" dedim Kyburn'e. Yolu o gösteriyordu. "İç avludan geçeceğiz. Oradan da surlar. Ve sonra çıkış." dedi. Biraz endişelendiysem de hemen geçti. Nasıl olsa herkes Leon Roysword'un yaşadığını duymuştu. Ama hangimiz olduğunu bilmiyorlardı. Sağ çıkma şansım yüksekti.
Elan çok iyi görünmüyordu. Kutuyu o odada açmak salakça bir hareketti. Kutuyla birlikte ışınlanmamız lazımdı. Ama şu anda hala o gücünü kullanamıyordu.
İç avluya çıktığımızda hepimiz şok olmuştuk. Karşımızdaki şey... Sanırım Elan'ın sikmesi gereken şeylerdendi. Bir ejderha.
Rezok
Leon, Kyburn'e sinirle baktı. Kyburn "Yemin ederim ejderhanın hayatta olduğunu bile bilmiyordum efendim." dedi.
Yukarıdan pis ama gür bİr ses yükseldi. "Hoşgeldiniz, eski düşmanlarımın oğulları." dedi Hain. Ondan o kadar çok bahsetmemize rağmen adını hatırlamıyor olmam ilginçti. Hep 'Hain' olarak anıyorduk onu. Yüzünü bana çevirdiğini görebiliyordum. "Rezok, babanın ejderhası ile sen mi dövüşmek istersin? Yoksa öldürmeye arkadaşlarından mı başlasın?" Leon bana baktı. O sırada Kalmen "Ona ne yaptın?" diye bağırdı. "Geçmişin görkemli Kral El'i ve Elf Fatihi Caramon'un sevigili ejderhası Flatonfier'ın (Fleytınfayır diye okunuyor) bu durumunu görmek sana acı vermiş olmalı sevgili dostum. Gerçi adı artık Hester ama yine de istediğin gibi hitap edebilirsin." dedi. Leon "Kim en iyi silahına hizmetçi adı takar ki?" diye mırıldandı. "Senden başlamasını mı istiyorsun?" dedi Hain. "Ben dövüşeceğim." dedim. Leon "Emin misin?" der gibi bana baktı. Başımı sallayıp öne çıktım. O lanet piç kurusu benim ejderhamı, ve Leon'un babasını çalmıştı. Ve şu an bizim tahtımızda oturuyordu. Bunu ödemeliydi. Bunu ona hayatıyla ödetecektim.
Adam
Dagor uzun süredir transtaydı. İçerideki ekipten biriyle telepatik iletişim kurmaya çalışıyordu ama yapabildiğinden emin değildim. Sıradan translarında olduğu gibi terlemiyor veya nöbet geçirmiyor veya gözleri parlamıyordu. Sessiz bir şekilde odanın ortasında bağdaş kurup oturmuştu. Ve gözleri kapalıydı. Her ne kadar ben endişelenmeye başlasam da Lentas sakin görünüyordu. "Ya başaramazsa?" diye sorduğumda kendi dostuma benden daha çok güvendiğini gördüm. Gözlerinde emin bir ifadeyle ve hepimizden büyük olduğunu neredeyse ilk defa belli ederek "Başaracak." dedi. Haklı olmasını umdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kehanet (Ejderdoğan Efsanesi Birinci Kitap)
FantasyBinlerce yıl önce söylenmiş bir kehanet... Kayıp bir kral... Doğmaması gereken bir varis... Leon ve Rezok hiç bir zaman hareketli bir hayat istememişlerdi. Ta ki o güne kadar.