***
Leon
***
Elan'ın yaptıklarına hala inanamıyordum. Adam alev püskürtmüştü ya. Gulyabanilerin uzun bir süre etrafa musallat olabileceklerini düşünmüyordum. Çünkü üçte ikisini öldürmüştük ve diğerleri de canlarını zor kurtarmıştı. Tamam, çoğunluğunu Elan öldürmüş olabilir. Ama biz de bir şeyler yapmıştık yani.Geçiş Ormanı'ndan yeni çıkmıştık. Ölü Orman nihayet görüş alanımıza girmişti. Hakkaten ölü görünüyordu. Ağaçlar gri renk almış, otlar kurumuştu ve bir mezarlığı andırıyordu. Normal şartkar altında o lanet yere hayatta gitmezdim. Ama Tarven Taşı ejderhaları getirebilirdi. Savaşın başlamadan bitmesini sağlayabilirdi. Babamı geri getirebilirdi. Bu yüzden oraya gitmek için çok fazla nedenim vardı. Ve oraya gidecektik.
"Hala oraya gitmek istiyor musun?" diye sordu Lentas. "Kesinlikle. Bu harikulade manzaralı ormana kim gitmek istemez ki?" dedim. Lentas'ın yüzünü bir gülümseme kapladı. "Babana benziyorsun Roysword." dedi. Yüzüme hüzünlü bir tebessüm yerleşti. Babamı hiç tanıyamamıştım. Aslına bakılırsa ej çok bu yüzden Tarven Taşı'nı bu ıadar çok istiyordum. O taş, her şeyden önce beni babama ulaştırabilirdi. Elan "Eee, kaptan; plan nedir?" dedi. "Şimdi sen, Adam ve Dagor'u alıp soldan gidiyorsun, ben, Rezok ve Lentas da sağdan giriyoruz, etraflarını çevirip dalıyoruz abicim. Kardeşim sen hasta mısın? Ormana giriyoruz, baskına değil." dedim. Elan pis pis sırıttı. Lentas "Beyler, hangi tanrıya inanıyorsanız ona dua edin; hepsine ihtiyacımız olacak." dedi.
Ormana girdiğimizde akşam çökmüştü. Güneşin son ışıkları da kaçmış, bizi Ölü Orman'da yapnız bırakmıştı. Elimizde kılıçlarla, korkak ve dikkatli adımlar atarak girdik. Ormana girdiğimiz anda tüm ağaçlar canlandı. Tıpkı Lentas'ın dediği gibi. Ama bir fark vardı. Savanlar -yürüyen ağaçlara böyşe deniliyordu- bize saldırmak yerine diz çöktüler. "Hoşgeldiniz Majesteleri." dedi en öndeki. Büyüklüğü ve konuşmasından anladığım kadarıyla liderleri olmalıydı. Anlamamış bakışlarla savana baktım. "Kral Randall'ın oğlunun burayı şereflendirmesini neye borçluyuz acaba?" diye sordu başını kaldırarak. Hepsi hala diİnin üstündeydi. "Kalkabilirsiniz." dedim şaşkınlıkla. Neler olduğu konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Savan Lideri bana bakarak "Babanızı hayal kırıklığına uğrattığımız için sizden çok özür dileriz efendim. Benden önceki lider Swardous ailesinin ülkeyi daha iyi yönetebileceği gibi saçma bir fikre sahipti. Ama bunun o şekilde olmadığı açıkça görülüyor. Swardous hırsızları bizimkilerden farklı bir tanrıya inanıyorlar. Paleden ne kadar anlayışlı ve özgürlükçüyse onun tanrısı da bir o kadar itici ve kuralcıdır. Paleden'in kötü kardeşi olduğu da söylenir. O tanrıya hizmet eden bir hükümdar tabi ki de bir çok yasağıyla beraber gelmişti. Ama bizim liderimiz bunu kavrayamadı. Biz de onu indirmek zorunda kaldık ve sizin hanedanınıza doğuştan bağlı olan ben lider seçildim. Bir isteğiniz var mı yoksa sadece geçiyor muydunuz?" diye bitirdi hikayesini. Ulu Tanrılar, ne kadar çok konuşıyordu! Bir an hiç bitirmeyecek sanmıştım. "Yani siz bana sadık olacaksınız öyle mi?" dedim. Savan başıyla onaylayınca Lentas'a kaçamak bir bakış attım. Gözlerini kaçırdı. "O zaman beni Tarven Taşı'na götürün." diye emrettim. Savan liderinin birden beti benzi attı. Gerçi ağacın -hele ki gri bir ağacın- nasıl beti benzi atıyor onu da anlayamadım ama. Savan Lideri konuşmaya başladı. "Tarven Taşı..." diye kekeledi. "Tarven Taşı eski liderin üstündeydi. Tarven Taşı, Kral tarafından görevlendirilen lider tarafından, yuva ağaconın en yüksek kovuğunda saklanır. Tarven Taşı'nın taşıyıcısı onu Kral hariç kimseye vermemekle görevlidir. Kendisi şuanki kralın Swardous olduğunu iddia ederek taşı ona verdi. Engel olamadık." diye bitirdi mahçup bir şekilde. Elan bana baktı "Kaptan?" dedi. "Nerede o taş?" dedim sesim hafif kısılarak. Sesimden sinirli olduğumu anlayan Rezok ve Elan aynı anda yutkundular. Şey, ben sinirliyken etrafta genelde iyi şeyler olmaz. Savan "Sraot şehrindeler efendim." dedi korkuyla. Elan "Kaptan?" dedi sorusınu yineleyerek. Az önce farklı bir şey sorarken şu an ne yapacağımızı soruyordu. "O lanet şehre gidip o lanet taşı bulacağız ve sonra da o lanet olası herifin tahtına işeyeceğiz!" dedim.***
Elan
***
Ormandan çıkalı iki gün olmuştu. Daha beş buçuk günlük yolculuğumuz vardı Sraot'a. O da en az. Biz asla istediğimiz yere en kısa sürede ulaşamazdık. Lentas Savanların verdiği haritayı inceliyordu. Doğrusu çok işimize yaramıştı. Çünkü Lentas'ın haritası çok eskiydi -yüzyıllık Facon ağaçlarının olduğu geçiş ormanını bile göstermiyordu- "Bir han buldum." dedi. "Nerede?" diye sordu Leon. "Yarım gün kuzeybatıda." "Akşamı geçirecek bir yere ihtiyacımız var." diye durumu açıkladı Rezok. "Dagor'un durumu pek parlak değil.". Gerçekten de öyleydi. Dagor ormandan çıktığımızdan beri iyi değildi. İki de bir transa giriyordu. Geçiş Ormanından sonra güçlerini kontrol edebildiğini düşünüyorduk ama görünüşe göre yanılıyormuşuz. Bu sefer gözleri kırmızı değil sarı parlıyordu. "Selam sana, Randall'ın oğlu." dedi, tok bir sesle. "Ben Paleden, sana tüm tanrıların adına; arkadaşın Kahin Dagor'un ağzından sesleniyorum. Tacını geri alman için seninle işbirliği yapmak istiyoruz." dedi. Leon artık şaşırmaktan vazgeçmişti. Ne de olsa son bir kaç haftadır görmediğimiz şey kalmamıştı. "Tarven Taşı'na nasıl ulaşabilirim?" diye sordu Leon. "Tarven Taşı Kara Tanrı'nın seçtiği hükümdarın elinde. Buradan beş gün uzaklıkta güney istikametindeki Hallen şehrinde. Savanlar size yalan söyledi. Şu anlık yapabileceğim yardım bu kadar. Bana güvenmelisiniz. Ejderdoğan, ileride seni zor bir görev bekliyor. Birbirinize dikkat edin. İyi şanslar." dedi ve Dagor'un gözleri söndü. Kendine hemen gelmişti. "Bir tanrıyı çağırdım." dedi kendine inanamayan bir sesle. Sonra daha yüksek sesle tekrar etti "Bir tanrı çağırdım! Dostum, bunuj ne demek olduğunun farkında mısınız? Bu sıradan bir kahinin yıllarca uğraşsa bile ölüm tehlikesini göze almadan yapamayacağı bir şey! Paleden'i misafir etmek... Süperdi." dedi ve bayıldı.***
Rezok
***
Paleden bizimle konuştuktan sonra kafamızda oluşan bazı sorular tartışıyorduk. "Tüm tanrıların bizim karşımızda olması gerekmiyor muydu?" diye sordum. Lentas "Ne?" diye yanıt verdi. "Kehanette öyle yazıyordu. 'Tüm tanrılara karşı bir avuç kahraman ne yapabilir ki' diyordu." " O kehanet gerçeği değil ki. Gerçek kehaneti söyleyen kahin yüzyıllar önce büyük büyük deden Kral Sarhon Roysword tarafından idan edilmişti. Kendisini tahttan indirtmeye çalıştığını düşünüyordu. Kehanet geçtiğimiz yıllarda Swardous Hanedenı döneminde bir kez daha tekrarlandı. Ve Swardous adamı idam ettirdi. Sen ve Leon'un onun tahtını istediğinize daie söylentiler o zaman yayıldı. Ama kimse sizin hayatta olduğunuzdan bile emin değil. Bu yüzden büyük çapli bir isyan başlamadı. Swardous yine de size karşı sıkı önlemler aldı. Herkese kimlik soruluyordu, herkes zan altında bırakılıyordu. Yaklaşık iki yıllık sıkı yönetimden -ve yüzlerce idamdan- sonra sizin öldüğünüze ya da hiç doğmadığınıza ikna oldu ve sıkı yönetim geçen sene kalktı." "Peki asık kehanette ne yazıyordu?" diye sordum. "Daha iç açıcıydı." demekle yetindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kehanet (Ejderdoğan Efsanesi Birinci Kitap)
FantasyBinlerce yıl önce söylenmiş bir kehanet... Kayıp bir kral... Doğmaması gereken bir varis... Leon ve Rezok hiç bir zaman hareketli bir hayat istememişlerdi. Ta ki o güne kadar.