HER BÖLÜMÜN BİR KARAKTERİN AĞZINDAN YAZILDIĞI HİKAYELERİ DAHA SÜRÜKLEYİCİ BULDUĞUM İÇİN BEN DE ÖYLE DEVAM EDECEĞİM.
***
LEON
***Bir buçuk hafta.
Solhan gittiğinden beri bir buçuk hata olmuştu. Mitando'nun Odasından çıkmış ve kuzeye doğru ilerlemiştik. Kehanet böyle diyordu. "Kuzeyde bulacaklar aradıklarını..." kehanetin de üstüne işeyeyim. Sürekli kuzeye gidiyorduk ama bir tek lanet olası şey çıkmıyordu karşımıza. Köyleri bırakın bir tek kulube bile yoktu.Dagor, Mitando'nun odasından çıktığımızdanberi kehanet almamıştı. Silahlıydık ama karşımıza savaşacak kimse de çıkmıyordu.
Diğerleri uyuyordu. Ben nöbetteydim. Yıldızları izlemekten sıkılıp Caramon'un daha biz evden ayrılırken hazırladığı çantayla uğraşmaya başladım. Derken içinden bir zarf çıktı. Zarfı açtım. Babamdan bir nottu. Şöyle yazıyordu.
"Dostum,
Ejderha orduları zayıflamaya başladı. Tarven Taşı çalınmış olabilir. Gerçek yerini sadece üçümüz biliyorduk. Ama çok güçlü kahinleri var. Öğrenmiş olabilirler. Taşı bul ve koru.
Randall""Leon!" Dagor'un sesini duyduğumda irkildim. "Ne oldu?" desim hızla yerimden kalkarak. Dagor heyecanla anlatmaya başladı. "Dostum! Geldi! Rüyamda geldi! Bir buçuk haftadır ilk defa! Gördüm Leon!" "Hey hey hey hey, sakin ol. Ne gördüğünü anlat. Ama sakince." dedim. "Bir orman. Siyah, kuru ve sık ağaçların olduğu bir orman. Ve biz vardık. Bir ağacın önündeydik. Elan'ın elinde bir kağıt vardı. Asasına dayanmış onu inceliyordu. Rezok ve Adam da onun yanındaydı. Sen ve bense ağaca bakıyorduk. O sırada birden uyandım. Bunlar ne demek olabilir?" dedi. Benim aklıma geken soru ise "O kağıt o mu acaba?". Sesli bir şekilde söylemiştim. Dagor "Ne?" dedi. Ona mektubu gösterdim. Sonra birden bulutlar açıldı. Dolunay gözüktü. Ve birden kağıt parlamaya başladı. Arkada bir yazı daha ortaya çıktı. Bu ise Kadim Dil'deydi. Yazan şeyleri aynen anlatayım.
"Tarven taşı Ölü Orman'da Ejderha Ağacı'nın kovuğunda saklı. O lanet yaratık onu bulmadan taşı koruyun. Ejderha Ağacını tanıyabilecek kişiler sınırlıdır. Bir Ejderdoğanla birlikte aramalısınız. Lütfen o taş o yaratığın eline geçmesin. Eğer o, taşı bulursa her şey biter."
"Ne yaratığı?" dedim. Dagor "Bir cüce, ya da dev olabilir. Ya da kötü taraftaki bir ejderha." dedi. "Sanırım bunu gidince öğreneceğiz."
***Ertesi sabah erken kalkmış, kahvaltı niyetine birşeyler atıştırırken Ölü Ormanı nasıl bulacağımızı tartışıyorduk. En sonunda bir köy bulmaya ve bilgi almak için bir hafta kadar çalışmaya karar verdik.
Önümüze çıkan ilk köy bir çiftçi kasabasıydı. Tarlalarından yorgun argın gelen köylüler genel olarak tamirat işlerinden -ve avcılıktan- anlamıyorlardı. Ben, Rezok ve Elan tamirat için günlük işlere girdik. Dagor ve Adam iseava çıktılar. Ne de olsa Adam geleceğin Kraliyet Okçusu'ydu. Ayrıca Dagor avlara bakarak dondurabiliyordu. İlk akşam yorgunluktan hemen yatmaya gittik. Paramızı dikkatli harcamamız gerektiği için ahırda yatıyorduk. İkinci akşam bir şeyler öğrenmeye başlamıltık. Handaki biranede zaten bir dedikodu dönüyordu. Biz de oturup birazcık daha açılmalarını sağladık."Bu Ölü Orman dedikleri yerden niye bu kadar çok korkuyorlar?" diye soedum hancıya kısık sesle. Kısık sesle konuşmama rağmen yanımızdaki adam bana dönüp "Çünkü orada hiçbir şey yaşayamaz. Orası lanetlidir. Oraya girenlerin hepsi tuhaf sebeplerden öldü. Ve ölmeye devam ediyor. Orada çok büyük bir hazinenin saklı olduğu söylenir. Bu yüzden bir çok aç gözlü hazine avcısı oraya gitmeyi dener. Ama hiç biri de geri dönemez." diye bitirdi etkileyici bir ses tonuyla. Ama bir sır vereyim, etkilenmemiştim. Ölü Orman hakkında daha fzla bilgi edinmem lazımdı. Ve bu yüzden etkilenmiş bir köylü yüzü takınarak merakla sordum "İnsanlar çok az şey için canını ortaya koyar. Ne var ki bu hazinede?" "Bir Kraliyet Mücevheri. Cesur Randall zamanından kalma. O zamanlar buralar huzurlu yerlerdi. Şimdiyse buranın yüz kilometre batısında insanlar bir taş için ölüyorlar. ( sesini kısarak) Biliyor musun evlat, Ejderhaları ve Roysword Hakimiyetini özlüyorum. Ve aslında; o ormandan canlı çıkan birisi var." "Kim?" diye sordum. Kendimi hikayeye kaptırmıştım. Lanet olsun, çok iyi anlatıyordu. "Ben." dedi. Yüzüme bir şaşkınlık yayıldı. "Sen de mi hazine avcısısın?" diye soruverdim birden. Adam gülümsedi. "Hayır dostum. Ben Kral Randall'ın Ejderha Süvarilerinden biriyim. Beni oraya, taşı bulmaya gönderdi. Taş ejderhaların gücünü koruyordu. Ama taşı alamadım. Çünkü benden önce başkası gitmişti. O lanet yaratığı hatırlıyorum. Birden ağaçtan fırladı." Anlatırken sarsılmaya başlamıştı. "Üzerime geldiğini bile görmemiştim. Birden atladı ve elimi kaptı. Ne olduğunu bile anlamadım. Yeminimi unuttum o an. Kimliğimi unuttum. Yaratığı zorla üzerimden atıp kaçmaya başladım. Parmaklarım kopmak üzereydi. O lanet olasıca ormandan çıkmak istiyordum. Yaratık peşimdeydi. Bırakmıyordu. Oradan canlı çıkamayacağımı düşünmeye başlamıştım. Bir an durdum ve aniden kılıcımı çekip arkama döndüm. Yaratığa gelmişti. Onu vurmuştum. Yaralıydı. Derken bir başkası çıktı. Elimi o kopardı. Sol elim gittikten sonra kaçmaya başladım. Telaş içinde hızla kaçıyordum. Tüm ağaçlar üzerime geliyordu. O orman canlı dostum, sana söylüyorum. O orman canlı. O kara şeyler ağaç değil." "Ne o zaman?" diye böldüm aniden. Gerçekten hararetlenmiştim. "Onlara 'Savan' denir. Orman cinleridir. Eskiden Kraliyet ailesine hizmet ederlerdi. Ama sonra bir çok ırk gibi onlar da taraf değiştirdi. Ve kendilerini, özgür olarak nitelendirdikleri, hiçbir toplumsal düzen olmayan bir yaşam için düşmana sattılar. Ve artık yalnız değiller. Yanlarında bir çok cüce ve elf askerleri var. Hepsi sadece ejderhaların gücünü taşıyan taşı Royswordlar almasın diye. Randall'ın doğmamış oğlunun gölgesinden korkuyorlar.(doğmamış ha :)) Çünkü o çocuk -eğer ki yaşıyorsa- hepsini yenebilir. Roysword kanı kutsaldır. Tanrıların tümünün zamanın başında yarattığı ilk ırkın ilk insanıydı Zarok Roysword. En eski aileydi. Sonra,onun soyundan gelen torunlarından Karl Roysword, başka bir boyuta açılan bir kapı buldu ve ejderhaları getirdi. Evcilleştirmek tam üç nesil aldı. Ama sonunda tüm diyarın tek hakimi olan Roysword Hanedanı haline geldiler. Tarven Taşı, ejderhaların geldiği boyuta bşr kara delik açabilir. Karl Roysword, bunu tesadüfen keşfetti ve o boyutta uzun süre kaldı. Öyleki anne karnındaki oğlu doğup ergenliğe ulaşmıştı. Son Savaşta, bu taşın kaybedilmesiyle savaşı asiler kazandı. Bu taşın açtığı karadelik bir çok ejderhayı içine sürükledi. Süvarileriyle birlikte." "Dur biraz, yani Cesur Randall hala karadelikte ve hayatta olabilir mi?" diye sordum umutla. " Bunu bilemeyiz." diye yanıtladı. O sırada hancı "Herkes odalarına, kapatıyoruz." dedi. Adam bana ismini söyledi "Ha, bu arada adım Lentas. Lentas Skyconquerer." "Leon" dedim. Bu adama güvenmiştim. Hem bize yardımcı olabilirdi. sonuçta babamın ejderha süvarilerinden biriydi. "Leon Roysword." diye tamamladım. Adamın gözleri büyüdü. İyi ki o sırada hanın dışındaydık. Yoksa kimliğimizi herkes öğrenecekti. Diz çöktü ve "Hizmetinizdeyim Majesteleri." dedi. Hiç mi şaşırma olmaz bir insanda ya. Sanki çıkıp "Ben senin kralınım" dememi bekliyordu. Sonra ona odasına çıkmasını söyledim. "Sizinle kalmam daha uygun olmaz mı Majesteleri?" diye sordu. Ona dikkat çekebileceğimizi söyledim ve emrimi yineledim. Bu sefer itirazsız çıktı. Ben bizimkikerin yanına gittim.
Olanları anlatınca Rezok'un gözleri büyüdü. "Bir şövalyen mi var? " dedi. "Gerçekten mi? Ölü Orman'ın yerini, taşın gücünü, yaratıkların tehlikelerini ve en önemlisi babamın hayatta olabileceğini biliyorum; ve sen Lentas'ı mı dert ediyorsun?" diye çıkışınca birden duruldu. "Haklısın." dedi. Bir tartışmanın sonunda iki gün sonra sabahtan yola çıkmaya karar verdik. Ve o gece benim aklımda tek bir soru vardı: Babam yaşıyor olabilir miydi? Öyleyse onu nasıl bulacaktık? Bunları düşünerek uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kehanet (Ejderdoğan Efsanesi Birinci Kitap)
FantasíaBinlerce yıl önce söylenmiş bir kehanet... Kayıp bir kral... Doğmaması gereken bir varis... Leon ve Rezok hiç bir zaman hareketli bir hayat istememişlerdi. Ta ki o güne kadar.