Bölüm 2: Hayran

1K 63 28
                                    

"Ne rezalet..."

Bay Shadows'un ürpertici tıslamasıyla kendine gelen Hermione, yerdeki kitabı fark edince dehşetle yutkundu ve panikleyerek hemen eğilip eski püskü yazmayı almayı denedi. Ancak çevik adımlarla iki saniyede yanına ulaşmış olan Bay Shadows ondan önce davranmıştı, kitabı adeta atılarak pençeye benzeyen ellerinin arasına aldı, çocuğunu kucaklar gibi kucaklayarak doğruldu. Onunla beraber doğrulan Hermione, utançtan ve şaşkınlıktan alev alev yandığını hissediyordu; ama şu an 400 yıllık bir yazmayı yere düşürmüş olması pek de umurunda değildi, tezi de değildi, hatta ona bir sinir krizinin eşiğindeymiş gibi titreyerek bakan Bay Shadows da –tamam o belki biraz-; bütün bedeninde dolaşan bir şok dalgası hissediyordu. Severus Snape, burada. Burada, Severus Snape. Beyni takılmış gibiydi, aynı şey dönüp duruyordu; muhtemelen şu an ağzı açık ve konuşmaz halde tam bir aptal gibi görünüyordu ama kimin umurunda? Bay Shadows isterik mırıltılarla el yazmasında hasar olup olmadığını kontrol ediyordu, Hermione'nin gözleriyse birkaç metre ötedeki genç adama takılmıştı.

İlk şamatanın ardından onlara bakmayı kesen Snape, tekrar defterine dönmüş, başı eğik bir şeyler yazıyordu; Hermione kalbinin resmen boğazından yukarı tırmandığını hissetti. Tanrılar, Severus Snape.

"Bu bir hazine..."diye inliyordu Bay Shadows. "Tek bir sayfası bile altın değerinde-seni aptal küçük kız!"

Shadows'un sesinin son cümlede yükselmesiyle istemeden de olsa ona dönmek zorunda kalan Hermione gözlerini kırpıştırdı- ihtiyar, yırtıcı bir yarasa gibi onun üzerine yürüyecek izlenimi veriyordu, genç kız birkaç adım geriledi.

"Ben-ah-şey, çok özür dilerim..."diye geveledi. "Çok üzgünüm, inanın istemeden-"

"Çık dışarı."diye tısladı ihtiyar adam. "Çık."

Ses tonu öyle kindardı ki; Hermione hiç mi hiç itiraz etme lüzumu duymadı, canını kurtarma kaygısıyla fırladığı gibi kapıya yöneldi. Tam çıkacakken dönüp masada başı eğik yazmaya devam eden genç adama bir bakış attı; bir saniyeden fazla durup bakmaya cesaret edememişti ama esmer adamın, dudağının kenarının küçük bir gülümsemeyle kıvrılmış olduğuna yemin edebilirdi.

"Evet Ginny... Evet, eminim. Evet oydu. Hayır. Hayır konuşmadım... Çünkü onu görünce elimdeki bilmem kaç senelik bir yazmayı düşürdüm. Evet... Sonra da o ruh hastası ihtiyar beni kovdu. Evet öyle... Hayır, değilim. Evet, tamam, üzgünüm. Evet. Tamam. Ben de. Hayır, gerek yok. Görüşürüz."

Hermione telefonu kapattı ve iç çekerek yatağına sırt üstü uzandı. Akşamın geç saatleriydi, kaldığı öğrenci yurdundaki odasında yalnızdı. Genç kız, yatakta sağdan sola dönerken, halen daha bugün olanlara inanamıyor, düşündü.

Severus Snape'i görmüştü. Son on yılın edebiyatının parlayan yıldızlarından, on yedi yaşındayken, Zamanın Vaatleri'ni okuduğundan beri hayranı, hatta tutkunu olduğu adamı. Tıpkı fotoğraflardaki gibiydi, Hermione onu gördüğünde nutku tutulmuştu. Gündüzden beri defalarca kez yaptığı gibi kendi aptallığına lanet okudu, bir merhaba bile diyememişti, hayranı olduğunu bile söyleyememişti. En sevdiği yazar yaşadığı küçücük şehrin kütüphanesinde karşısına çıkmıştı, ama o bu şansı kullanamamıştı bile. Hep onun suçu, diye düşündü öfkeyle, Bay Shadows'u hatırlayınca. Evet, o ihtiyar adam onu panikletmemiş olsaydı, durumu toparlayıp rezaletini örtbas edebilir ve olgun bir biçimde gidip onunla tanışabilirdi, değil mi? Ama hayır, onun yerine doya doya bakmaya bile fırsat bulamadan dışarı çıkarılmıştı.

Yatağında sağdan sola dönüp yastığına biraz daha sarılırken kendi kendine somurttu. O Tanrı'nın cezası Bay Shadows bile Snape'i tanıyordu, onunla muhabbeti vardı, Snape ona selam verdiğinde içtenlikle karşılık verişinden anlamıştı bunu. Ama o, Hermione, Severus Snape'in belki de en büyük hayranı ona gönlünce bakama-

KütüphaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin