Hermione ertesi gün akşamüstü, iç çekişmeler, kendine kızmalar, pişmanlık-nefret gel-gitleriyle geçen 24 saatin ardından normale dönmüş şekilde kütüphaneye girdiğinde; her zamanki gibi, Snape'in aynı yerinde oturduğunu gördü. Kararlılıkla onu görmezden gelerek doğruca el yazmalarına ilerledi, Bay Shadows'a minik bir selam verip kitabını aldıktan sonra köşede bir masaya tek başına oturdu ve derhâl, başka hiçbir şey düşünmeden çalışmaya başladı. Severus Snape hâlâ en sevdiği yazardı ama artık onunla konuşmaya hevesli değildi. Şu kadarcık bile.
***
Bir buçuk saat kadar sonra, Antonius ve Kleopatra'yı nihayet yarılamış olarak, kitabı kapatıp kalemini elinden bıraktı, yorgunca sandalyesinde arkaya yaslandı. Gözleri ağrımaya başlamıştı, elle yazılmış, eskimiş harfler bir süre sonra sahiden bezdirici oluyordu. Bir an gözlerini yumup başını arkaya attı ve kanın, göz damarlarına inmesine izin verdi.
"Ölçülebilen bir sevgi, zavallı bir sevgidir. Antonius ve Kleopatra, ha?"
Hermione sıçradı. Sandalyesinde hızla doğrulurken, geldiğini fark etmediği genç adama şokla baktı. Snape, ona bakmıyor, masasının önünde durmuş, sakince Antonius ve Kleopatra'yı inceliyordu.
"Çok nadide bir kopya."diye devam etti, Hermione orada yokmuşçasına. "Burada bulunduğunu bilmiyordum."
"Ne istiyorsunuz?"diye sordu Hermione, dikleşerek. Snape'in kara gözleri kendisine dönerken, o da meydan okuyan bakışlarla karşılık verdi. Snape'in dudağının kenarı hafif bir gülümsemeyle kıvrıldı.
"Ne üzerine çalışıyorsunuz?"
Hermione sorusuna soruyla karşılık verilmesine bozulmuştu, ama nezaketi elden bırakmadı.
"Shakespeare'in Eserlerinde Roma Tarihinin Etkisi."
"İlginç."diye yanıtladı Snape, usul, ipeksi bir sesle. "Julius Caesar ve Coriolanus'u incelediniz mi, inceleyecek misiniz?"
"Onları bitirdim."dedi Hermione, konuşmanın her an sakin seyrinden çıkabileceği endişesini koruyarak. Snape kaşlarını kaldırdı.
"Peki ya, Plutarkhos'un 'Paralel Yaşamlar'ı? Bilirsiniz, Shakespeare, Roma tarihi konulu üç eserini de bu kitaptan etkilenerek yazmıştı."
"Evet."dedi Hermione hafif bir gururla. "İnceledim."
"Orijinalini mi, yoksa pek çoklarının tercih ettiği gibi Sir Thomas North'un çevirisini mi?"
"Çevirisini."dedi Hermione, kaşlarını çatarak. Snape'in sesindeki bir şeyi sevmemişti. "Shakespeare de çevirisinden etkilenmişti zaten."
"Yine de,"dedi Snape, Antonius ve Kleopatra'yı elinden bırakırken. "Ben olsam, orijinal metne de bir göz atardım."
"Eh, istesem bile bunu yapamazdım, çünkü orijinal eser sizin de gayet iyi bildiğiniz gibi eski Yunanca."
Snape dudak büktü.
"Yazık."
Hermione ona bakarken, genç adam, sakince döndü, yakınlardan bir sandalye çekerek ve Hermione'yi külliyen dumur ederek, karşısına geçip oturdu. Hermione ona kuşkuyla baktı.
"Demek küçük aptal bir fan değilsiniz."
Hermione, hafifçe pembeleştiğini hissetti. "Değilim."dedi fısıltıyla. Snape başını salladı.
"Güzel. O hâlde zeki olduğunuzu iddia ettiğinizi varsayıyorum, zira aptal değilim demek zekiyim demektir. Öyle mi?"
"E-evet."dedi Hermione, biraz tereddütle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kütüphane
FanfictionHermione Granger, bir gün gittiği kütüphanede, hayranı olduğu ünlü yazarla karşılaşır. Not: Bu hikaye, 2013 yılında yazılmış olup daha önce başka sitelerde de yayımlanmıştır. Bu hikayeyi başka isimlerle yayınlayanlara lütfen itibar etmeyiniz.