Bölüm 20: Mayıs

1.3K 73 48
                                    

Greentown'un en büyük, daha doğrusu tek büyük parkında, göl kenarındaki küçük kafeterya mayıs ayının gelişiyle havasını yakalamaya başlamış, o pazar sabahı, güzel bir kahvaltı için dışarı çıkan aileler ve çiftler tarafından doldurulmuştu. Göle yakın iki kişilik küçük ahşap masada kahvaltı eden çiftten erkek olanı, sağ taraflarındaki ailenin uçak sesi çıkarmak hayattaki yegane amacıymış gibi vızıldayıp duran minik oğluna nefretle baktı, sonra kendisini tutmayı başararak, tabağındaki omlete geri döndü.

"Keşke Profesör McGonagall'ı da çağırsaydık,"dedi Hermione, at kuyruğu yaptığı uzun saçlarından kaçan bir tutamı kulağının arkasına sıkıştırırken. Karşısındaki adamın ortamdan duyduğu rahatsızlığı anlamamış ya da anlamazdan gelmişti, besbelli keyifle, ağzına bir parça peynir attı.

"Niye, katil olsun diye mi?"

Genç kız neşeli bir kahkaha attı.

"Hayır, burası çok keyif verici bir yer olduğu için. Senin aksine, Severus, bazılarımız çocuklardan nefret etmiyor."

Severus Snape yüzünü buruşturdu.

"Çocuklardan nefret etmiyorum, sinir bozucu derecede gürültücü minik veletlerden nefret ediyorum."

Hermione kaşlarını kaldırarak tatlılıkla "ama onlar da çocuk" derken Snape iç çekti, tartışmaya devam etmedi.

"Her neyse,"dedi konuyu değiştirerek. "Yayınevinden aradılar."

Hermione az kalsın çatalını düşürüyordu, heyecanla masanın karşı tarafına eğilip "Eee?" derken Snape onun telaşına gözlerini devirdi.

"Siyah ve Beyaz için... Dün baskıya girmiş."

"İnanmıyorum!" Hermione kendisine hakim olamayarak çığlığı basarken birkaç kişi dönüp ona baktı, genç kız aldırmamış, keyifle güldü. "Tebrikler, Severus, bu harika!"

Snape cevap vermeden ağzına bir lokma daha attı, ama yüzündeki ifade memnundu. Hermione etraftakilere aldırmadan masanın üzerinden uzanıp adamın yanağına çabuk bir öpücük kondurdu.

"Harika olacak. Bayılacaklar..."

"Sakin ol."

Hermione omuz silkti, birden pazar günü daha da eğlenceli bir hâl almıştı.

"İmzalı kopya istiyorum. Bir de özel not istiyorum, el yazınla."

Snape gülerek "Kimseye torpil geçmiyorum Granger."derken, Hermione ona şakacıktan surat astı, tam o an tepelerinden gelen bir sesle ikisi de yanlarına gelmiş olan genç kızı fark ettiler.

"Affedersiniz, Bay Snape?"

Taş çatlasa on altı on yedi yaşlarında bir kızdı, elinde minik bir defter tutuyordu ve öyle fena titriyordu ki, turuncu saçları sahiden yanan bir alev gibi görünüyordu. Snape kafasını kaldırıp ona baktı ve kaşlarını çattı.

"Evet?"

"Şey, merhaba. Özür dilerim-rahatsız ettim, ben.. Ben-şey, büyük hayranınızım da-ve-"

Snape Hermione'ye eğlenen bir bakış atarken, Hermione gülmemek için dudağını ısırdı.

"-acaba-acaba defterimi imzalayabilir misiniz?"diye bitirdi genç kız, cılızca. Hermione onun heyecandan bayılmak üzere olduğudan neredeyse emindi, kızcağıza kuvvetli bir acıma hissetti. Snape'in yüz ifadesiyse pek acırmış gibi değildi, çatık kaşlarının altından kızı memnuniyetsizce süzdü.

"Görüyorsunuz ya arkadaşımla-" Hermione boğazını temizleyince düzeltti. "-kız arkadaşımla kahvaltı yapıyorum, sizce bu imza istemek için-"

"Öhö öhö."

Hermione uyarırcasına öksürdü, Snape ona ters bir bakış attığında masumca gülümsedi.

"Pekala."dedi siyah saçlı adam, iç çekerek gömleğinin cebindeki kalemi çıkarıp. "Nereyi imzalıyorum?"

Kızıl saçlı kız mutluluktan adeta kanatlanarak derhâl defteri uzatıp ilk sayfayı gösterdi, Snape çabucak imzaladığında ise, onları yalnız bırakmadan önce üst üste teşekkür etti. Kız masadan sevinçle uzaklaşırken, Snape Hermione'ye dönüp hırladı.

"Bana bunu yaptırdığına inanamıyorum."

"Neden?"diye yanıtladı Hermione, kendisinden gayet hoşnut, gülümseyerek. "Sana kalsa onu tersleyip gönderirdin, sonra ne olacaktı? Ya o da benim gibi inatçı çıkıp seni takip etseydi, sonra da bir şekilde seni etkileseydi? Yoo, hayır, bu riski alamazdım."

Snape onun inanılmaz olduğunu mırıldanırken, Hermione hafifçe gülerek elini uzatıp adamın masanın üzerindeki elini buldu, çekmesine müsaade etmeden sıkıca tuttu.

"Elbette öyleyim. Beni bu yüzden seviyorsun."

Snape yanıt olarak parmaklarını onunkilere geçirdi, kenetlenmiş ellerine bakarak iç çekti.

"Haklıydın, keşke Minerva'yı da çağırsaydık. Belki o zaman kişiliğim daha az saldırıya maruz kalabilirdi..."

Hermione içten bir kahkaha attı, yan masadaki aile dönüp ona baktı ve uçak taklidinden hâlâ vazgeçmemiş küçük erkek çocuğu yanlarından vıııın diye geçerken, mayısın ilk pazarı göldeki suya yansıyan gün ışığını artırmaya devam etti...

Son

KütüphaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin