Rüya değildi. Sabah uyanıp da aklı başına geldiğinde, yaptığı ilk iş elinden kayıp yatağın içine düşmüş cep telefonunu kontrol etmek olmuştu. Son aramalarda gözüken yabancı numarayı gördüğünde neredeyse çığlık atacaktı. Demek ki gerçekti, bilinçaltı iyice zıvanadan çıkıp ona Severus'un kendisini yemeğe davet ettiği bir rüya sahnelememişti. Severus Snape onu gerçekten yemeğe davet etmişti.
Bu gelişmenin şaşkınlığıyla, bir müddet yatağında oturup kaldı, beyni durmuştu sanki, ne yapması lazımdı şimdi? Aklına gelip de saate baktığında henüz sabahın 9.30'u olduğunu gördü. Bu, akşama kadar sakinleşmek ve hazırlanmak için vakti var demekti. Ve birazcık dedikodu için tabi. Snape'in ona yemeğe davet ettiğini anlatmak için içi giderek, muhtemelen hâlâ uyuduğunu bile umursamadan Ginny'yi aradı.
***
"Vay be..." Bir saat sonra, okulun kantininde kahvaltılarını yaparlarken, anlatması ve heyecan krizi nihayet bittiğinde, Ginny etkilenmiş göründü. "Bu sahiden bir gelişme gibi. Vay be..."
"Evet."diye mırıldandı Hermione ağzı kulaklarında. "İnanamıyorum. Beni yemeğe davet ettiğine inanamıyorum."
"Tezle ilgili ama."diye hatırlattı Ginny. Hermione omuz silkti.
"Keyfime limon sıkma şimdi."
"Hayır, bekle... Seninle bu kadar ilgilenmesi garip değil mi, Hermione?"
"Hayır, değil. İlgisini çekmiş olmalıyım."
Ginny'nin sessizliği buna hiç de inanmadığını belirtti.
"Ne?"dedi Hermione. "Sence neden peki?"
Ginny kaygılı görünerek alt dudağını ısırdı.
"Bilmiyorum..."dedi ağır ağır. "Yalnızca-düşünüyorum da, bana hiç de mantıklı gelmiyor... Belki de başka bir amacı var?"
"Ne gibi?" Hermione gözlerini devirdi.
"Bilmiyorum."dedi Ginny tekrar. "Sadece onun seviyesinde bir yazarın, üstelik başta o kadar uzak dururken, yüksek lisans öğrencisi bir kızla sırf ilgisi uyandığı için yemeğe çıkmak istemesi... Bilmiyorum, bana pek de mantıklı gelmiyor. Belki..." Duraksayıp tepkisini gözleyerek Hermione'ye baktı. "Şey, kızma lütfen. Ama aklıma geldi ve... Ya tezinden bir şekilde faydalanmayı umuyorsa? Bu kadar çok ilgilendiğine göre belki de işine yarayacak bir şeyler yazdığını düşünüyor..."
Ginny'nin sesi azalıp kesilirken bir an sessizlik oldu. Sonrasında Hermione öfkeyle sandalyesini itip ayağa kalktı.
"Saçmalık."dedi buz gibi bir sesle. "Onu böyle bir şeyle suçlayamazsın. Akademisyen bile değil."
"Suçlamıyorum." Ginny de ayağa kalkıp yatıştırmaya çalışan bir tonla cevapladı. "Sadece..." İç çekti. "Bu adama gerçekten güvendiğini biliyorum ama onunla ilgili ne biliyorsun ki-ve hayır, yazdığı kitaplardan ya da sevdiği sözlerden bahsetmiyorum." Ciddiyetle Hermione'nin gözlerine baktı. "Üstelik romanlarda da intihâl yapılabildiğini biliyorsun. Ya senin olduğunu düşündüğün adam değilse, Hermione? Ya sonra çok... Hayal kırıklığına uğrarsan?"
"Hiç sanmıyorum."diye yanıtladı Hermione sakin kalmak için kendini zorlayarak. "Onun hakkında hep yanıldın, yine yanılacaksın. Ve..."diye ekledi, Ginny'nin konuşmaya yeltendiğini görünce. "Gitsem iyi olacak, akşam için hazırlanmam lazım."
"Hermione-bekle..."
Ama Hermione aldırış etmeyerek yürüdü, kantinden dışarı çıktı. Ginny'nin sevincini paylaşacağını sanırken bu şüpheciliği onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Ama hiçbir şey, bu akşamın büyüleyiciliğini bozamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kütüphane
FanfictionHermione Granger, bir gün gittiği kütüphanede, hayranı olduğu ünlü yazarla karşılaşır. Not: Bu hikaye, 2013 yılında yazılmış olup daha önce başka sitelerde de yayımlanmıştır. Bu hikayeyi başka isimlerle yayınlayanlara lütfen itibar etmeyiniz.