"B mi? Ellen Simon'a B mi verdin?"
Dışarıda sonbahar güneşi turuncu ve sarı; küçük, tek masalı çalışma odasının pencerelerinden süzülür ve giderayak yaz, dışarıdan göz kırparken; masasında oturmuş, karşısındaki sandalyedeki Hermione'nin puanlandırmakta olduğu ödev kâğıtlarını kontrol eden Severus Snape, inanamaz sesle elindeki kâğıdı sallayıp sordu.
"Çoban Takvimi hakkında çok hoş yorumları vardı."
Hermione, gelişigüzel topuz yaptığı kahverengi saçlarından bir bukle önüne düşmüş, dikkatle sıradaki kâğıdı okurken, başını kaldırmaksızın cevapladı, Snape iç çekti.
"O kız Spenser'ı anlamıyor."
"Hayır, yalnızca seninkinden farklı açıyla yorumluyor."dedi Hermione tatlılıkla, önüne düşen bir bukleyi kulağının ardına iter ve Snape'in bir an kendisinde oyalanan bakışını fark etmezken. "Huysuzluk etme, Ellen'ın hakkı B."
Snape alçak sesle homurdanarak, önündeki puanlanmış yığından bir kâğıt daha çekti. Ve kaşları anında havaya fırladı.
"A mı??! Tracy Erikson'a nasıl A verirsin!"
"Neden vermeyeyim ki?" Hermione bu kez başını kaldırıp sordu. "Rönesans dönemini eksiksiz anlatmış, ödevin konusu oydu, hatırlıyorsun?"
"Elbette hatırlıyorum." Snape soğukça elindeki kâğıdı süzmeyi bırakıp Hermione'ye hor gören bir bakış attı. "Yalnızca bu ödevde eksik olan yüzlerce ayrıntı var."
"Severus,"dedi Hermione sabırla iç çekerek. Ona böyle hitap edebilme hakkını ancak iki ay önce kazanabilmişti. "Bütün temel noktaları yazmış, eğer her ayrıntıyı yazsaydı bu bir ödev değil kitap olurdu."
Snape pek ikna olmamış görünse de kâğıdı elinden bırakırken Hermione de işine döndü.
"Thomas Foster, C... O çocuk F'yi bile hak etmiyor. Greyson, B..." Snape acıyla iç çekti. "Puanlarımı böyle bolca dağıtarak ne yapmaya çalışıyorsun, Hermione?"
"Ben sadece adil davranıyorum." Hermione kayıtsızca cevapladı, o esnada elindeki son kâğıdı puanlamaya geçmişti. "Hem Tanrı aşkına, onlar daha birinci sınıf, o kadar acımasız olma."
"Bana seni neden asistanım yaptığımı bir daha hatırlatır mısın?" Snape adeta acı çekerek sorarken, Hermione başını kaldırıp ona tatlılıkla gülümsedi.
"Çünkü zekiyim."
"Hımm..."
"Ayrıca inatçıyım ve senden korkmuyorum."
Snape'in dudağının kenarı istemsizce kıvrılırken Hermione ona aldırmaksızın okuduğu ödevi bitirdi, sağ üst köşesine bir B yazıp Snape'in önündeki yığına attı.
"Bitti. Ben çıkabilir miyim, öğle yemeği zamanı?"
Snape kâğıtlara sanki hepsi birer yığın hayvan pisliğiymiş gibi dehşetle bakmaya devam ederken, ağzının içinde, çıkabileceğini homurdandı; Hermione onun hâlinden zevk alır bir neşeyle kalkıp kapıya yöneldi.
"Öğleden sonra odamda olurum."diye seslendi çıkarken. "Üçüncü sınıfların sınav kâğıtlarını okuyacağım."
"Onları ben hâllederim." Snape, başını hızla kaldırıp yanıtladı.
"Hayır, hiç sanmıyorum."dedi Hermione keyifle. "Zavallı çocukların hepsini sınıfta bırakmana izin veremem."
Snape arkasından ona dik dik bakarken, genç kız umursamazca gülümsedi ve kapıyı açıp dışarıya adımını attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kütüphane
FanfictionHermione Granger, bir gün gittiği kütüphanede, hayranı olduğu ünlü yazarla karşılaşır. Not: Bu hikaye, 2013 yılında yazılmış olup daha önce başka sitelerde de yayımlanmıştır. Bu hikayeyi başka isimlerle yayınlayanlara lütfen itibar etmeyiniz.