"Tezime yardım eder misiniz?"
Snape bununla duraladı, böyle bir şeyi beklemediği apaçıktı. Siyah, akik rengi gözler hafif bir şaşkınlıkla genç kızın yüzünde dolaştı.
"Anlamadım?"
"Tezim,"diye yineledi Hermione başını dikleştirerek. "Tezime yardım eder misiniz?"
"Niçin böyle bir şey yapayım ki?" Snape kaşlarını çatmıştı, normal hâline dönmüş görünüyordu. Hermione dudaklarını birbirine bastırarak cesaretini toplamaya çalıştı.
"Bu dönemin başından beri,"diye başladı sakince ve tane tane konuşarak. "Bu tez için çalışıyorum. Roma tarihiyle ilgili kitaplar okudum, Shakespeare'in Roma hakkındaki üç tragedyasını ezberleyecek kadar çok farklı kaynaktan okudum. Aynı konuda yazılmış makaleleri, eleştirileri, değerlendirmeleri okudum. Ama bir şey var..." Sesini birazcık alçalttı, Snape'in kendisini dinliyor oluşu heyecanlanmasına yol açmıştı. "Yazılmış olan her şey, hatta değerlendirmeler bile akademik bilgilerden ibaret. Yazacağım şey de akademik bilgilerden ibaret olacak belki, evet, ama benim istediğim o değil. İstediğim şey, o eserlerin ruhuna girebilmek. Tıpkı Shakespeare yaşarken, tiyatrosunda bu oyunları izleyenlere olduğu gibi mest edici, şekli değil, ruhu aktarıcı bir şey yazmak. İnsanların eserlerin konuları, dizelerin uyaklanışı, tarihteki hangi olayın, hangi efsanenin hangi dizedeki hangi hatırlatmaya ilham verdiğini bilmeleriyle yetinmek istemiyorum." Yutkundu. "Ben insanların bu eserlerin arkasındaki büyüyü hissetmesini istiyorum. Bilimsel bir metni bir romanın sıcak havasına sokmak istiyorum."
Hermione sözlerini bitirip susarken, bir sessizlik oldu. Gözlerini Snape'in yüzünden ayırmıyordu, adamın ifadesiz yüzünden bir belirti, bir umut kırıntısı yakalayabilmek için. İstediği şeyin heyecanı ve onu ikna etmek için kullanabileceği bütün seçenekler kalbinin atış hızını iki katına çıkarmıştı, Hermione nefes almakta zorlandığını hissederken tekrar yutkundu. Delici kara gözler bir müddet ona baktı, sonrasında Snape tembelce konuştu.
"Siz bir akademisyensiniz Bayan Granger, romancı değil. Söylediğiniz şeyi yapmak için gerekli hayal gücünden yoksunsunuz." Sesi usuldu, Hermione içinden bir şeylerin kayıp gittiğini düşündü, o konuşurken dudaklarını izlememesi lazımdı belki. "Yazamazsınız."
"Yazamam."dedi Hermione sessizce. "Eğer siz yardım etmezseniz."
"Ve niçin size yardım edeyim?"diye tekrarladı Snape. Hermione elinde olmadan dudaklarını yaladı, dili damağı kurumuştu.
"Çünkü..."diye başladı, söyleyeceği şeyi söyleyebilmek için Tanrı'dan yardım dilerken. "Çünkü eğer etmezseniz..."
"Evet?"diye kaşlarını kaldırdı Snape dudağının kenarı hafif bir alaycılıkla kıvrılırken. Kızın kıvranması kendisine zevk veriyormuş gibiydi. Hermione güçlü bir şekilde omuzlarını dikleştirip tamamladı.
"Yazın sonuna kadar burada kalmayı ve rahatsız edilmemeyi planlıyorsunuz. Burada olduğunuzu herkese söylerim. Epeyce hayranınızı tanıyorum Bay Snape, peşinizden buraya gelecek olan hayranlar... Bunu istemezsiniz, değil mi?"
Severus Snape, bir an donakalmış gibi ona baktı, baktı, baktı... Ve sonra, güldü. Hafif, alaycı, zehirli bir gülüştü ama Hermione onun dişlerini gördüğüne yemin edebilirdi ki bu herhâlde bir ilkti. Gücenmişlikle ona dik dik bakarken, Snape'in gülüşü silindi, ama dudağının kenarında kalan bir izle, Hermione'yi baştan aşağı şöyle bir süzdü.
"Sevgili Bayan Granger, siz de benim kadar iyi biliyorsunuz ki, böyle bir şey yapmazsınız."
"Niye yapmayacakmışım?"diye diklendi Hermione inatla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kütüphane
FanfictionHermione Granger, bir gün gittiği kütüphanede, hayranı olduğu ünlü yazarla karşılaşır. Not: Bu hikaye, 2013 yılında yazılmış olup daha önce başka sitelerde de yayımlanmıştır. Bu hikayeyi başka isimlerle yayınlayanlara lütfen itibar etmeyiniz.