Tanıdık binanın önünde durduğunda, Hermione buranın zihnine üşüştürdüğü onca anıdan kaçamadı. Greentown Şehir Kütüphanesi, yüksek lisansını tamamlamaya çalışırken ümitsizce uğradığı bu yer, kelimenin tam anlamıyla Hermione'nin hayatını değiştirmiş, hayallerinde bile ulaşamadığı bir şansa, hayranı olduğu yegane isimle çalışma şansına ulaşmasını sağlamıştı. Şimdi her şeyden sonra, onunla ilk kez karşılaştıkları yere, yine onu aramaya gelmişti. Bir şekilde bu yer onların ilişkilerinin bağlantı noktasıydı belki...
Aylar sonra ilk kez içeriye, kütüphanenin çalışma salonuna adımını attığında, siyah saçlı adamın tam da olması gerektiği gibi girişteki aynı masada olduğunu görüp gülümsedi. Tıpkı ilk karşılaştıklarında olduğu gibi, aynı masaya oturmuş, defterini açmış, başı önünde ve düz saçları perde misali yüzünü kapatmış, yazıyordu. Onun yazdığını görmek genç kızı rahatlatırken, yalnızca, defterin değişmiş olduğunu fark etti Hermione.
Snape, onun içeri girdiğini fark etmemişti. Hermione, kendisine şüpheyle bakan Bay Shadows'a minik bir gülümseme gönderdi ve sonra, yavaşça yürüyüp Snape'in masasının önünde durdu. Yazarken onun konsantrasyonunu bozmak, isteyeceği son şey bile değildi ama mecburdu-beynini kemiren sorular yüzünden, mecburdu.
"Hey." Yavaşça seslendi, Snape, başını defterinden kaldırıp baktı. Hermione'yi fark ettiğinde, koyu renk gözlerinden bir şaşkınlık bakışı geçti ve sonra, hiç vakit kaybetmeden, kaşları çatıldı.
"Ne arıyorsun burada?"
"Seni. Oturabilir miyim?" Cevap beklemeden karşısındaki sandalyeye otururken, Snape'in kara gözleri onu takip etti.
"Bir şey mi oldu?"
"Hayır. Evet..." Hermione iç çekti ve Snape her an yazmaya dönebilirmiş gibi kalemini sayfanın üzerinden ayırmamışken yanıtladı. "Bay Arden aradı. Yayınevinden."
Severus Snape'in yüzü ismi duyar duymaz kararırken, genç kız onun meseleyi tahmin ettiğini anlamıştı, ama yine de konuştuğunda, adamın sesinin bu kadar sert olmasını bekliyor değildi.
"Sana ne söyledi?"
Hermione onun ses tonuyla ürperdiyse de, dürüst olmaktan korkan biri olmamıştı hiç, o yüzden doğrudan söyledi.
"İki ay önce teslim etmiş olman gereken romanı bir an önce teslim etmeni."
"Sen ne söyledin?" Snape iç çekerek sordu, Hermione omuz silkti.
"Senin gibi bir yazara zaman tanıyamayacaklarsa tanıyacak başka yayınevleri olduğunu."
Bununla, adamın dudağının kenarı hafifçe kıvrılırken, Hermione onun gözlerindeki derin düşünce yansımasını görüyor, endişeyle öne eğildi ve haddini aştığını bilse de, sordu.
"Severus, ne oluyor? Yazıyorsun, yazdığını gördüm.. Neden hâlâ bitmedi?"
Snape bir an, onu kovacak ya da tersleyecekmiş gibi göründü, sonra sandalyesinde geriye yaslanıp elindeki kalemi döndürmeye başlarken alçak sesle cevapladı.
"Onu yazmıyorum çünkü..."
"Ne?"
"Onu yazmıyorum."dedi Snape tersçe, biraz daha yüksek sesle. Sanki yaptığından utanmış ya da rahatsız olmuş gibiydi, gözlerini Hermione'den kaçırıyordu. Bu, Severus Snape için öyle tuhaf bir davranıştı ki, genç kız nasıl tepki vereceğini şaşırdı bir an.
"Ah... Şey, o zaman.. Ne yazıyorsun?"
"Yeni bir şey."diye yanıtladı Snape, pes etmişçesine. "Onlara yazacağımı söyleyip anlaşmasını imzaladığım kitap değil.. Başka bir şey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kütüphane
FanfictionHermione Granger, bir gün gittiği kütüphanede, hayranı olduğu ünlü yazarla karşılaşır. Not: Bu hikaye, 2013 yılında yazılmış olup daha önce başka sitelerde de yayımlanmıştır. Bu hikayeyi başka isimlerle yayınlayanlara lütfen itibar etmeyiniz.