Ilk Arkadaş

11.6K 406 30
                                    

ILK HIKAYEM UMARIM BEĞENIRSINIZ. NOKTALAMA VE YAZIM YANLIŞI OLABILIR LÜTFEN ANLAYIŞLA KARŞILAYIN :) Medya /Amy

Ben Amy Loners. 15 yaşındayım.
Annemin şefkat dolu sesiyle yatağımdan kalktım. Annem odamdan çıkınca yatağın üzerinde mal mal oturmuş düşünüyordum. Doğru ya bugün benim doğum günümdü! Hemen bir duş aldım. Bugünün muhteşem olmasını istiyordum. Yapılacak o kadar fazla işim vardı ki... Şimdi yapacaklarımı sıralasam belki yıllarımı alırdı. Zaman kaybetmeden hemen giyinmek için odama koştum. Koşarken "LANET OLSUN" diye bağırdım ve kendimi yerde buldum. Yüzüm halıya sürtülmüştü ve çok canım acımıştı. Kendi içimden annemin söylediği söz aklıma geldi. **Sabah aksilik olursa o günün kötü geçer** demişti. Annemin sesi beynimde yankılanıyordu. Ama bugün doğum günüm olduğu için kendimi üzmek istemedim ve bu düşüncelerimi aklımdan sildim. Odama geldiğimde siyah tayt ve gri bir tunik giymiştim. Sade ve şık olduğuma inanıyordum. Aşağıya indim babam her zamanki gibi köşesine kurulmuş gazetesini okuyordu. Ve yüzünde tarif edemediğim endişe ve korku vardı. Mutfaktan mis gibi omlet kokuyordu.( en sevdiğim yey:)
"Günaydın annecim" dedim ve yanağına sulu bir öpücük bıraktım. Babamın yanına geldim ve ona da bir öpücük verdim.
Babam "Günaydın doğum günü kızı" dedi. Çok mutlu oldum. Babamın bana iltifat etmesini çok seviyordum çünkü babam benim ilk aşkımdı...
Kahvaltımızı ailece yaptık. Kendimi çok enerjik hissediyordum. Siyah conversimi giydikten sonra güneş gözlüğümü taktım. Biriktirdiğim ve babam ile annemin verdiği parayla alışverişe çıkacaktım. "Hoşçakalın" diye bağırdım. Babam "Güle güle Amy. Kendine dikkat et" dedi. Annem bişey söylemedi muhtemelen duymamıştır diyerek evden çıktım. "Ah Hadi Ama!" diyerek kendime söylendim. Yanımdaki yedek anahtarla kapıyı açtım telefonumu alıp çıktım. Daha 2-3 gün önce Ohio kasabasından Cleveland şehrine taşındık. Buraya pek alışamamıştım fakat insanlar çok sıcaklardı.
Ama Ohio'dan taşınmak çok zordu. Çünkü oradaki en yakın arkadaşım olan Emily'den ayrılmak çok üzücüydü. Benim zor anlarımda yanımda olan tek arkadaşımdı. Ama o çok garipti. Ateşi hiç düşmüyordu her zaman 50° ye yakındı. Ama tabii küçüktüm bu farkı anlayamamıştım. Her zaman grip olduğunu söylerdi annesi bende peki derdim. Bu işte bir gariplik olduğunu kasabadan taşınacakken anlamıştım. Ben bu düşüncelere dalarken hemen burada arkadaş edinmeliydim. Yoksa yanlızlıktan öleceğim(!)
Doğum günü partimi yapmayacaktım. Çünkü daha hiç arkadaşım yoktu. Arkadaşlarım olduğunda büyük bir parti vereceğim diyerek erteledim. Mağazalara girdim fazla beğendiğim söylenemez. Fakat bir mağaza tam bana göreydi. Adı PINK idi. Bu mağazanın sadece adı pembeydi. Yani içerisinde hem koyu renkler, hem açık renkler vardı. Favori mağazam bu olabilirdi. Straplez açık mavi bir elbise aldım. Çok tatlı bir etek gördüm. Siyah gibiydi ve miniydi. Bir t-shirt almak istedim orada kırmızı bir t-shirt duruyordu Aman Tanrım sanki benim için tasarlanmıştı. Askılı, çok bol, üzerindede *Love* yazıyordu. Kasaya götürdüm. Kasaya baktığımda o çocuğu gördüm. Çok yakışıklıydı...
Kasada sıra bana geldi ama ben yerimden kıpırdamıyordum. Ona bakıyordum. Arkadakiler bana bağırıyorlardı çünkü ileri gitmiyordum. Birden kafamı salladım ve kendime geldim. Elbiselerin parasını ödedim. Tam çıkacakken birisi elini omzuma koydu. Ve bir çığlık attım. Ve arkamdaki kişinin yüzünü görmeden bir yumruk attım. Hayır yakışıklı kasiyere vurmuştum OLAMAZ NE YAPTIM BEN!? Yakışıklıyı kaldırdım. Burnunu tutuyordu burnu delicesine kanıyordu. Herkes etrafımızda daire oluşturmuştu. Ve bağırmaya başladım
"Öyle bakmasanıza hiçbirinizdemi peçete yok!?"
dedim. Kadınlar çantalarına, erkekler ceplerine bakıyordu. Hemen çantama baktım. Çantamda bi ben yoktum. Sonunda peçeteyi verdim ve yavaş yavaş ortalık dağılmaya başladı. Çok utanıyordum. Yüzüne baktım ve o kadar fazla özür diledim ki belki hayatımda hiç bu kadar özür dilememiş ve mahçup olmamıştım. Yakışıklının yüzüne baktığımda tatlı bir şekilde gülümsedi. Son olarak özür dilediğimde
"Önemli değil asıl ben özür dilerim size böyle yaklaşmamalıydım hanımefendi" dedi hiçbir suçu yokken suçun kendinde olduğunu söyledi ahhh ne kadar da centilmen...
Mahçup ama tatlı bir gülümseme yaydım suratıma . "Bu arada bu para üzeri fazla dalgındınız galiba" diyerek elindeki parayı uzattı.
"Teşekkür ederim" dedim.
"Bu arada ben Mike" dedi ve elini uzattı bu yakışıklı benle tanışmakmı istiyordu? Ben rüyamı görüyordum? Kendimi toparladım ve
"Bende Amy" diyerek el sıkıştık. Kendimi suçlu hissediyordum. Gitmek üzere olduğu sırada kolundan tuttum ve
"Yemek arası ne zaman?" dedim. Şaşırmışa benziyordu. Saate baktı ve
"5 dakika sonra" dedi.
"Kendimi suçlu hissediyorum seni bir cafeye götürsem?" dedim ve gülümsedim o da gülümsedi sanırım bu evet demekti...
:)

Tatlı MelezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin