Mahkeme

3K 236 13
                                    

İYİ OKUMALAR...

Bu bölümüde kendime adıyorum hjsakfhs

Şu anda şu lanet olacısa adamı büyü ve ya fiziksel bir güçle bile önümde diz çöktürebilirim. Tehdit.

Ona sen zavallısın bakışı atarak soyunma odasına girdim. Herkesin gözü üzerimdeydi. Umursamaz ve keskin bir bakış attığımda önlerine döndüler. İtaat etmeleri hoşuma gidiyordu. Hemen üzerimdeki pelerini çıkardım. Siyah bir tayt ve siyah bir askılı. Siyahı seviyordum. Bütün renkleri karıştırsan karşına çıkabilecek karanlık bir siyah. Siyah gökkuşağına girmeyecek kadar asil. Tonu olmayacak kadar güzeldi. Her rengin bir tonu vardı. Belki binlerce. Ama siyah? Siyahın bir tonu yoktu. Sadece karanlıktı. Zifiri bir karanlık. İşte belki de beni kendine çeken oydu. Neden mavi, yeşil, kırmızı gibi yaşam renklerini seçmiyordum? Siyah bana dosttu. 

Spor salonuna doğru ilerledim. Daniel'i görünce bir an panikledim. Eşim olmuştu. O lanet günde, lanet zamanda. İlk tanıştığımız günün laneti.

İlerledim. Yine dövüşmemizi isteyeceklerdi. Bunu kendi adım gibi biliyordum. Yerime geçtim. Daniel'in kahverengi gözleri üzerimdeydi. Hissediyordum. Hissetmeyi unutmuş biri olarak bana karanlığı yeniden unutturacak bir erkek vardı karşımda. Lanet olsun ki yine dövüşmemizi istediler. Ama sonra bir ses benim boğazıma yumru gibi oturmasına sebep oldu.

-Sadece Amy ve Daniel. Başka kimsenin dövüşmesini asla istemiyorum. O kahverengi gözlerini bana dikti. Kahverengi hatırladığımca: İnsanların içindeki enerjiyi emen olumsuz etki bırakan renktir, diye okumuştum. Bir anda gözlerinin koyulaştığını gördüm. Belki de beni bu karanlıktan sıyırıp kurtaracak sadece oydu? Hemen aklımdaki düşünceleri çöpe attım. Kimse beni karanlıktan çekemez! 

Düdük çaldı ve dövüşe başladık. Bana karşı bir saldırı planlamamıştı. Ya da öyle duruyordu. Ama o karanlık tarafa geçmemişti. Geçemezdi! Buna asla izin vermezdim. Neden onu koruyacakmış gibi bir his oluştuğunu ben bile bilmiyorken bir yumruk geçirdi suratıma. Herkes ooo diye bağırdı. Yüzünde piç bir sırıtış oluşmuştu. Bu bile beni öldürmeye tetikliyordu.

-Seni, diyerek bir an durdum. Tam küfüredecektim. Ama birşey beni durdurdu.

-Küfür etme! dedi sakince.

-Nereden çıkardın küfredeceğimi? Zaten sana okulun dışında saydıracağım. Merak etme.

-Sen küfür edecekken ela gözlerin karanlığa bürünüyor.

-Hadi ya? Benim içimde karanlık dışımda. 

-Kendi karanlığının içinde kaybolacaksın, dedi. Durgun bir ifadeyle. Kendi karanlığının içinde kaybolacaksın? Kendi karanlığının içinde kaybolacaksın? Kendi karanlığının içinde kaybolacaksın? ne demeye çalıştı?

-Sen ne demeye çalışıyorsun be aptal? Ben karanlığımın içinde kaybolmam. Herkesi karanlığıma hapsederim anladın mı!? diye bağırdım. Boğazımın ağrıması umrumda değildi. Acıyı hissetmeyecek kadar hissizleşmiş ve soyutlaşmıştım.

-KENDİNİ KANDIRIYORSUN! dedi. Duraksadım.

-Asıl sen kendini kandırıyorsun şerefsiz! Ben karanlık olmayı kendim seçtim. Bana göre ayak uyduramazsın! Ben iyi olduğumda iyi, kötü olduğumda kötü olamazsın! Sen karanlık olamazsın. Olmamalısın! diye bağırdım. 

İç dünyam yerle bir olmuştu. Bütün okulun önünde resmen hem ona şerefsiz dedim hem de onu umursadığımı dile getirdim. Nasıl bir hiçlikteyim ben? Okuldan hızla çıktım. Öğretmenlerin bağırışmaları umrumda değil di! Asıl umrumda olan Daniel ve karanlık. 

Tatlı MelezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin