Hogwarts'ta Türk Cadı

Bölüm XI

Mine, ders bitiminde kütüphaneye gitti. Bir şeyler okumak, gerçeklerden biraz olsun uzaklaşmak istiyordu. Güzel bir tarih kitabı seçti ve bir sandalyeye oturdu. Kitabına başlamak üzereyken yanına Harry ve Hermione geldi. Hermione'nin elinde kum saatine benzer bir şey vardı.

"O nedir?"

Hermione, bu soruyu bekliyormuş gibi; saniyesinde cevapladı:

"Buna zaman döndürücü deniyor. Senenin başında Profesör McGonagall'dan almıştım. Aynı anda birkaç derse girebilmek için kullanıyordum. Profesör McGonagall, bundan kimseye bahsetmemem için bana yemin ettirdi. Bunu bana verebilmek için Sihir Bakanlığına onlarca mektup yazdı. Örnek bir öğrenci olduğumu, bunu dersler dışında hiçbir şey için asla ama asla kullanmayacağımı söyledi. Ancak bir seferliğine bunu sizinle paylaşmam gerektiğine karar verdim. Senin annenden koparıldığın, Harry'nin anne ve babasının öldürüldüğü güne gitmeniz için. Yalnız çok dikkatli olmanız gerekiyor. Görünmezlik pelerinini kullanın. Ayrıca asla ve asla geleceği etkileyecek bir şey yapmayın. Kesinlikle büyü yapmadan geri dönmenizi istiyorum. Şartım bu." dedi Hermione ve güldü: "İyi hissetiriyor değil mi? Yani, kuralları çiğnemek."

* * * * * *

"Hazır mısın?" dedi Mine.

Harry'den onay gelince zaman döndürücüyü çevirdi ve o güne döndüler. Görünmezlik pelerininin altına saklanmışlardı.

Mine, gördüğü kumral saçlı, maviye çalan yeşil gözlü kadının annesi olduğunu anladı. Annesine hiç benzemiyordu. Sirius'un dediği gibi, babasına benziyor olmalıydı. Onu hiç görmemişti.

Mine uzun uzun annesine baktı. Suratını hafızasına kazımak istiyordu. Bir gün onu bulacaktı.

Mine'nin, Potter Ailesi'ne teslim edildiği ana geldiler. Harry anne babasını görünce, Mine gibi duygulandı. Onlara sarılmayı ne kadar da istiyordu.

Voldemort gelip onları öldürmeden, zaman döndürücüyü kullanıp geri döndüler. Ebeveynlerinin ölümüne şahit olmak istemiyordu.

"Babana benziyorsun." dedi Harry. "Sırlar Odası'nda karşılaşmıştım. Genç Tom Riddle."