Tam Da Olması Gerektiği Gibi

239 17 0
                                    

Çiftlik evi görünüyordu. Bel hizasında dikenli tellerle çevrili oldukça geniş bir bahçesi ve atlar için bir arazisi bulunuyordu. Bir süre sonra ağaçlık alandan tamamen kurtulup çiftliğe doğru giden patika yola girdik. Oldukça yorulmuştuk teçhizatlar, çadırlar ve erzakları peşimizde sürütüyorduk. Güneş tepeye doğru çıkıyordu. Biraz sonra dikenli teller ile çevrili tahta bir kapıya geldik. Eğilerek kapının tahtasını iç taraftan tuttum ve kapıyı açtım. Atların olduğu yerdeki araziden sonra evin olduğu araziye geçiş yaptık. Ev 2 katlı ve saman rengindeydi. Evin önü ayçiçeği arazisine bakıyordu terasında sallanan sandalyede duran adam bize doğru gelip kucak açarak:

- Morgan! Hoşgeldin evlat.

Bu Coraggioso'ydu. Eski dostum oldukça yaşlanmıştı. Saçı beyazlamış ve biraz kilo almıştı. Hoşbuldum anlamında kafamı salladım. Coraggioso arkadaşlarıma bakarak:

- Anlaşılan sadece akşam yemeği için gelmedin buraya evlat.

Gülümsedim ve devam ettim:

- Bayan Lecter nerede? İnan bana yemeklerini çok özledim.

Gülümseyerek eliyle kapıyı gösterdi içeri davet eder bi şekilde. Kapıyı açtı içeri girdik. Evin girişinde bizi bir mutfak ve onun hemen sağ tarafında bir salon karşıladı. Mutfağın arkasında ise geniş kapılı bir yemek odası ve odanın tam karşısında yukarı çıkan bir merdiven. Gözlemim saniyeler içinde sona erdiğinde Coraggioso yukarı kata doğru bağırıyordu:

- Clenti bak kim geldi!

Merdivenin ahşap korkuluğundan tutunarak inen Bayan Lecter'dı. Gençliğim neredeyse burada geçmişti. Bana kendi çocukları gibi bakmışlardı. Coraggioso gibi Clenti de yaşlanmıştı beyaz kısa saçlarının arasından ufak tefek siyah saçlar belli oluyordu. Her zamanki neşesi ile:

- Morgaaan Estergoon! Hoşgeldin evlat!

Diyerek sarıldı. Arkadaşlarıma bakarak:

- Akşam yemeği için gelmediğin belli ufaklık.

Gülümsedim Coraggioso'ya bakarak:

- Bugün bu kelimeyi çok sık duyuyorum.

Bayan Lecter gülümseyerek devam etti:

- O halde ben sizi baş başa bırakıyım -parmağı ile Coraggioso ve beni işaret etti- yemek hazır olunca haber ederim size.

Taş ocakta duran mis gibi kokan yemeğin yanına geçti. Coraggioso eşyalarımızı salona bırakmamızı söyledi. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra Coraggioso ile birlikte terasa çıktık. Ahşap tabureleri aldık ve Coraggioso'nun yanına oturduk. Coraggioso:

- Size bi şeyler öğretebilirim.

Eliyle Crispy ve Kleiman'ı gösterdi. Gülümsedim Kleiman rencide olmuşa benziyordu. Cevap vermek için ağzımı açacaktım ki uzaktan yanımıza doğru bir kız geldi buğday tenliydi uzun beyaz elbisesinin uçları diz kapağına kadar çamurluydu. Atların yanından gelmiş olabilir fakat atlar sudan nefret ettikleri gibi çamurdan da nefret ederler bu yüzden çamur tutmasın diye yere saman dökülür ama elbisede ufak bir saman çöpü bile yoktu. Büyük ihtimalle diz kapağı hizasına gelen bi hayvan türünün yanından geliyordu çamur izi koyun ve keçiyi eliyordu geriye sadece domuz kalıyordu. Üstünün bu kadar çamur olmasına da bakılırsa onlarla yakından ilgilenmişe benziyordu. Domuzlar ya hastaydı ya da onlarla sadece ilgileniyordu. Bizi süzdükten sonra Coraggioso'ya dönüp:

- Baba domuzların pek iştahı yok gibi zorla da olsa yediler fakat devam etmemeliyiz.

Coraggioso kafasını salladı beni işaret ederek:

Ve Şeytan Ağlamaya BaşladıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin