O sırada gök bir kez daha gürlemişti. Adam artık üstüne gelmiyordu. Ellerini kapatıp ayağa kalkmıştı. Herkes hareket etmeksizin duruyordu. Adam ve birlikleri yavaş yavaş geriye doğru gitmeye başlamıştı. Bir süre sonra hızlanıp arkalarını dönerek ormanın derin karanlıklarına doğru koşmaya başlamışlardı.
Çocuk hala yüzünü kapatmaktaydı. O arada duyduğu bir sesle irkildi:
- Morgan!
Bu babasının sesiydi. Ses tekrar geldi:
- Oradan uzaklaş Morgan!
Küçük çocuk arkasını sese doğru döndüğünde devasa ejderha ile göz göze gelmişti. Ejderha kristal kadar parlak bir mavi tene sahipti. Koyu mavi gözleri ve muhteşem bir görkemi vardı. Ejderha başını öne eğdi. Küçük çocuk o kadar da korkmuş görünmüyordu. Ardından bir ok ejderhanın boynuna saplanmıştı. Ortalık tekrar kararmıştı.
...
Etraf aydınlandığında gözüm kamaşıyordu. Gözümü birkaç kez kırpıştırdıktan sonra netliği yakalamıştım. Ejderha ortalıkta gözükmüyordu.
- Morgan!
Uzun saçlı adam elindeki eski kılıcı yerine bırakarak çocuğa sarıldı. Arkadan bir ses:
- O da neydi Aatricorys?
Bir diğer ses:
- Gözcü müydü o?
Daha kalın sesli birisi bağırarak:
- Tanrı aşkına ne Gözcü'sü! O bir Avcı!
Herkes savaşı unutmuş, yüksek seslerle ejderhayı tartışmaktaydı. Finder bulunduğu yerden bir adım öne çıkarak herkesin susmasını sağladı ve:
- Tilor'du.
Ortalığa hakim olan sessizlik sayesinde saatlerdir esen keskin rüzgarın soğuk ıslığı duyulmaya başlamıştı. Tekrar birisi bu sessizliği bozdu:
- Tilor mu? Onlar yıllar önce yok olmamış mıydı?
Finder rüzgara eşlik eden kısık bir sesle:
- Demek ki henüz değil.
Aatricorys küçük çocuğa sarılmayı bırakıp çocuğun güçsüz omuzlarından tuttu ve:
- Annen ner...
Adam, kırmızı karlar üstünde yatan cansız bedeni görmüştü. Duygu dünyasında kendini sıkarak çocuğa tekrar sarıldı. Ardından çocuğun yüzündeki istemsizce akan, küçük gözyaşlarını silerek:
- Her şeye karşı güçlü dur evlat. Hayatının her yerinde engeller ile karşılaşacaksın. Unutma ki bu engellerin zorluğu yoktur. Yalnızca senin gücün vardır. Güçsüzsen karşına çıkan engele 'zor' dersin. Herkese ve her şeye inat güçlü dur evlat.
Elini arkaya doğru uzattı. Arkada iri yapılı siyahi birisi tahta, uzun saplı demir bir damga verdi. Kalabalık grupta elinde meşale olan 3 kişi öne çıktı ve bir üçgen oluşturdular. Uzun saçlı adam ayağa kalktı. Adamlar ellerindeki meşaleyi önlerine doğru uzattılar. Meşalelerin uçlarını birleştirdiler ve ateşin büyümesini sağladılar. Karın yağışı daha da artmıştı. Meşale ateşinin üstüne gelen kar taneleri daha ateşe değmeden erimekteydi. Uzun saçlı adam oraya yaklaşarak elindeki damganın ucunu ateşe tuttu.
Çocuk, ejderhadan korkmadığı kadar şu anda içinde bulunduğu durumdan korkuyordu.
Birkaç dakika sonra uzun saçlı adam elinde ateşten kızarmış damgayla geri döndü. Çocuk babasına teslim olmuştu. Uzun saçlı adam çocuğun üstündeki eskimiş, ince tişörtü çıkarıp, yorgunluktan ayakta duramayan küçük bedenini kara sırtüstü yatırdı. Çocuk sırtına değen soğukla titremekteydi. Yerdeki soğuk kar, içindeki korku ateşini bastırmaya yetmiyordu. Ellerini iki yana açtı ve gözlerini kapattı. Küçük dudaklarından sessizce mırıldandı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ve Şeytan Ağlamaya Başladı
Science Fiction"Pekala. Bana söyleyin. O güzel duygularınız ile kaç defa hata yaptınız? Bunlar sizi kaç defa pişman etti? Sorunun yanıtı sizin bildiğiniz şeyler. Peki bildiğiniz halde duygularınızdan neden vazgeçmiyorsunuz? Amacınız acı çekmek mi? Aşık olmak mı? T...