...
Alice araya girdi:
- Bu haritayı bir şartla alabilirsiniz.
Yaşlı adam şaşkınlık içinde kaşını kaldırarak kızına bakıyordu. Kleiman oturduğu yerde doğrulmuştu. Alice devam etti:
- Beni eğiteceksin. Ve ben de sizinle geleceğim.
Gülümsedim ve haritayı Alice'e doğru uzatarak:
- Bunu yapmak zorunda değilim Alice. Zaten oraya şehrin planını çıkarmak için gidiyorduk. Sizin verdiğiniz şey bize sadece zaman kazandıracak.
+ Zorundasın, Morgan Estergon! Geçmişini öğrenmek istemez misin?
Yaşlı adam hiddetle ayağa kalktı ve Alice'e dönüp:
- Ne yaptığını sanıyorsun sen!
Alice:
- Gerçekleri baba! Ben de gitmek istiyorum!
O anda dışarıdan bir çığlık duyuldu. Ayağa kalkıp pencereden dışarıya doğru baktım. Konmark'ın askerleriydi bunlar. Herkesi koloninin meydanında sıraya diziyorlardı.
Yaşlı adam:
- Bunlar Adaletin Sahipleri!
Yaşlı adama dönüp:
- Onlara öyle mi hitap ediyorsunuz?!
+ Evet. Her şey onların elinde. Ve bize bunca zamandır öğrettikleri tek şey adaletimize sahip oldukları.
Gülümsedim. Kılıcımı kınından çekip havada bir tur attırdım, kapıya doğru yöneldim ve Kleiman'a dönüp:
- Onlara Adaletin Sahipleri kimmiş öğretelim...
Alice gülümsedi. Tozlu dolabın altındaki büyük çekmeceyi açarak oradan uzunca altın işlemeli bir kılıç kını çıkardı. Yaşlı adam korkmuşa benziyordu. Alice:
- Morgan!
Alice'e baktım. Devam etti:
- Oradan direkt kucaklarına düşmüş oluruz. Mutfaktaki kapı arka bahçeye çıkıyor. Orayı kullanalım.
Biraz durakladım. Alice'in fikrini almak istemiyordum. Kendisine muhtaç olduğumuzu düşünsün istemiyordum. Ama doğru söylüyordu. Kılıcımı sağ elimde bir tur daha çevirerek sapını yukarı bakacak şekilde tuttum ve Alice'e kafa salladım. Yaşlı adama döndüm. Yaşlı adam halkı için cesur fakat kızı için korkaktı. Yerinde doğrulup ne yapacağını bilemezcesine parmağıyla bacağına vurarak ritim tutuyordu. Alice:
- Baba gelecek olurlarsa karşı koymadan onlarla meydana çık.
Yaşlı adam kafasını salladı ve olduğu yere yavaşça oturdu. Alice bana bakarak tebessüm ettikten sonra harekete geçtik. Yaşlı adama bileğimi karnıma götürüp eğilerek selam verdim. Başını aşağıya doğru eğerek beni selamladı. Dolabın yanındaki kirişten geçerek yatak olan mutfağa giriş yaptık. Tam karşımızda ahşap kapı vardı. Alice hızlı ve bir o kadar temkinli adımlarla kapıya yöneldi. Kapının sürme kilidini sağ eliyle tutup sol eliyle iterek ses çıkarmadan açılmasını sağladı. Sürgü boşa çıkmıştı. Kapıyı hafif araladıktan sonra etrafa göz gezdirip dışarı fırladı. Ardından biz de çıktık.
Arka bahçedeydik. Güneş batmak üzereydi. Manzara muazzamdı. Falcony surları görünüyordu. Manzarayı bırakıp sırtımı duvara yaslayıp evin köşesine doğru yavaşça ilerledim. Hemen yanımda Alice vardı. Evin küçük penceresinden yaşlı adam görünmekteydi. Heyecanlı gözler ile bize bakıp dua etmekteydi. Kafamı sağa çevirip yola devam ettim. Köşeye geldiğimde durup kafamı sağ tarafa doğru eğdim ve olanları gözetleme fırsatı yakaladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ve Şeytan Ağlamaya Başladı
Science Fiction"Pekala. Bana söyleyin. O güzel duygularınız ile kaç defa hata yaptınız? Bunlar sizi kaç defa pişman etti? Sorunun yanıtı sizin bildiğiniz şeyler. Peki bildiğiniz halde duygularınızdan neden vazgeçmiyorsunuz? Amacınız acı çekmek mi? Aşık olmak mı? T...