5.Bölüm

427 23 71
                                    

Nil'den;

Herkes alaycı bakışlarla müdüreye rağmen kıkırdamalarına engel olamıyorlardı. Benim şu an karşımda gördüğüm üçlünün hali yüzünden gururuma söz geçirememem gibi.

" Üçünüzde odama. Hemen!"

Müdürenin tiz sesi de en az onlar kadar bende de aynı etkiyi bırakmıştı. Utanç. Sinirliydim, üzgündüm. Genelde bu durumlarda yalnız olurdum, yanımda birinin ağırlığını hissetmezdim. Ama şu an etrafımda bunca insan varken, bu ağırlık üstüme çökmüş nefes almamı zorlaştırıyordu adeta.

Pınar Hanım, gözlerinin beyazına kadar harladığı ateşle baktığı yeri yakıp kül edercesine, gözlerini kalabalığa yöneltti. " Siz ne bekliyorsunuz, meraklılar. Gösteri mi sergileniyor burada, hepiniz dağılın!"

Ardından üçüne döndüğünde " Siz de, düşün önüme," diye konuştu.

Başta çekinsemde sırf aralarında Rüzgarında yer aldığını bildiğim için dağılan topluluk arasından öne atıldım ve müdürenin karşısına geçtim.

" Hocam, çocukların suçu ne ki şimdi. Niye onları götürüyorsunuz?"

Ani tepkim en az Pınar Hanım kadar, Tunç, Cem ve Rüzgarı da şaşırtmıştı. Her ne kadar başından savacağını düşünsem de beni şaşırtarak insani bir sakinlikte cevap vermişti. " Görmüyor musun hallerini, kızım?"

" Hocam, ben yarı çıplak yemekhanenin ortasında uyumanın, hobileri olduğunu düşünmüyorum." dedim, Rüzgarla göz temasından çekinmeyerek.

Pınar Hanım'ın sinirlendiğinin ilk belirtileri kendini gösterirken, yüzüme öylece bakışından cevap vermeyeceğini anladım ve sınır çizgisini ölçmek istercesine yeniden atıldım.

" Belli ki biri şaka yapmış. Eşeğin bile üstlenemeyeceği bir şaka üstelik ve siz şimdi çocuklara ceza vermek üzere odanıza götürüyorsunuz." Sesim etrafımızda yankı bulurken Pınar Hanım zaten çatık olan kaşlarını iyice çattı.

" Evet, ceza vereceğim. Ama bunu baldırı çıplak dolaştıkları için değil, yurda yasak içecekler soktukları için vereceğim. Ayrıca o konuya da geleceğim, ama."

" Ama hocam," diye çıkıştığımda devamını getiremeden kelimeler zihnimde ki yerlerine yerleşmişlerdi.

Yasak içecek mi demişti, o?

Çatık kaşlarımla Rüzgara baktığımda mahçup bir ifadeyle kaçırmıştı gözlerini benden.

Bir el hafifçe omuzlarımı itip yana çekilmemi sağlarken " Çık kızım, şuradan! Birde seninle mi uğraşacağım?" diye söylendi, Pınar Hanım. " Ayrıca karşında asker arkadaşın yok senin. Benimle konuşurken üslubuna dikkat et, bir daha uyarmayacağım."

Onlar arkasını dönüp yemekhanenin çıkışına ilerlerken bense olduğum yerde kala kalmıştım, öylece. Arkamı dönüp gideceğim esnada dün masaya gelip Rüzgar'ı rahatsız eden çocukla karşılaştım. Masaya geniş bir şekilde yayılmış, arkadaşları bir şeyler konuşurken kaşlarını çatmış ve bana bakıyordu. Yanağımın içini ısırırken alnımda ki teri sildim. 'Ben karanlığım' diye haykıran bir yanı vardı sanki. Sürekli çattığı kaşları da destekliyordu üstelik düşüncelerimi. Yutkundum. Düşünecek vakit yoktu. Bir an önce Denize ulaşmam gerekiyordu. Derin nefes eşliğinde ters yöne doğru ilerlemeye başladım.

Kafamın içine yer eden kuşku hala dönmeye devam ediyordu. Sadece içecekle yetinmelerini içten içe dilerken bahçeye çıktım. Banklara yerleşen birçok insan vardı ama malesef Deniz, bu birçok insan grubunda yer almıyordu. Telaşla arkamı dönüp gideceğim esnada Elif'in sesi beynime verilen bir komut gibi durmamı sağlamıştı.

KİMSESİZLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin