3. Bölüm

349 27 38
                                    

Nil'den

Belki de onuncu kez yatakta ki yönümü değiştirirken sıkıntılı bir nefes daha akıp gitti dudaklarımdan. Ama bu sefer üşengeçliğime tekmeyi savurarak bir hışımla yataktan kalktım. Kulağımı aşındıran seslerin sahiplerinin ses tellerini söküp onlarla ip atlamazsam bana da Nil demesinler!

Adımlarımın ardında bıraktığı sesleri zerre umursamadan kapıya doğru ilerledim. O an kulağıma dolan kahkaha sesi sinir hücrelerimi en tepeye taşırken, bu sesin tanıdık birine ait olduğunu bilmem, daha da harlamıştı öfkemi.

Kapı kulpunu yerinden sökecek bir hiddetle kavrayıp kapıyı açtığım da ilk önce tiz sesin sahibine çevirdim alev alev olan gözlerimi. Aslıya. Kahkahası beni fark ettiği an yüzünden silinip yok olurken " Senin saatten haberin var mı lan?" diye kükredim. Odanın içinden yükselen itiraz nidaları kulağıma ilişirken gözlerim bir sonraki adresini tespit edip diğer tarafa doğru kaydı.

Görme yetime birkez daha küfür savururken karşımda duran bedene, boncuk boncuk terleyen bedene kısık gözlerle baktım.

Arkadaşını seversin yakın arkadaşını daha çok seversin. Ama bu onu öldürme isteğinize engel miydi? Şu durumda onu öldürüp gözlerini yerinden oyarak oyun odasında ki veletlerle bilye niyetine oynamak istiyorsam... Değildi!

Elin sünepesinin karşısında bu derece kişiliğinden uzaklaşması beni sinirden deliye döndürüyordu. Bir erkeğe yakışacak hareketler miydi bu, yahu!?

" Senin bu saatte burada ne işin var, Rüzgar!"

Elini ensesine götürüp orada oyalanırken bir anda buraya gelme sebebini hatırlar gibi konuştu.

" Heh, iyi geceler demek için gelmiştim."

Aslı, olayın tamamen dışında kalmayı seçmiş öylece konuşmaya vermişti kendini. Bu kızdan hiç ama hiç hoşlanmıyordum. Ama gelin görün ki koskoca yurtta benim saf arkadaşım onu bulmuştu aşık olacak! Gerçi aşk mı bu, ondan da emin değildim ya neyse...

" İyi, Aslı bak sana iyi geceler demeye gelmiş. " dedim Aslıya bakarak. Ardından tekrar Rüzgar'a dönerek " Dolaylı yoldan da olsa iyi gecelerini dedin. Hadi şimdi doğru yatağa!" diye ciyakladım. İster haklı deyin ister haksız ama benim uykum vardı. Ve bu aptal ikili yüzünden uykumdan ödün vermek zorunda kalıyordum!

"Hee, yok ben sana iyi geceler demeye geldim," dedi Rüzgar, sırıtarak. Hadi ama bu gülüşü biliyordum. Zaten bir bu gülüş, bir de utanan maymunun etrafta belli belirsiz dönmesi. Ölesiye kapıştırılırdı.

" Ve, dedin."

Anlamsız bir şekilde suratıma bakmaya devam ederken gözü arada bir Aslıya da gidiyordu. Evet evet, kesinlikle utanmıştı.

" Çok teşekkürler, ama benim uykum var ve sen biraz daha burada durup uykumu kaçırmaya devam edersen, bana ninni söylemek zorunda kalırsın, haberin olsun." dedim yüzüme onun ki gibi bir ifade yerleştirmeye çalışarak. Ve tabiki ben daha çok 'üpcük ver' diyen maymuna benzemiştim. Neyse!

Görkemli bir gülüş peydah etti o sırada zihnime. Hayır Aslı değildi bu, Rüzgardı. Gülüşü can alıcıydı. Ama bu gülüşün altında beslenen kinayeli tavır, can aldırıcıydı. Şöyle ki gırtlağına sarılma isteğiyle yanıp tutuşuyordum diyebilirdim.

" Aman aman! Kalsın. Şu saatte hiç uğraşamıcam seninle." dedi Rüzgar. Buna akıllılık mı diyorduk yoksa akılsızlık mı? Karar veremiyordum. Uykumu kaçırmak istememesi elbette akıllılıktı. Ama beni bir baş belası gibi göstermesi. İşte bu akılsızlıktı. Fakat bunun da çok üstünde durmadan " İyi o zaman, şimdi yatağına dön bakalım," dedim.

KİMSESİZLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin