*Multimediadaki İrem.*
Mesaj Batuhan'dandı. Bir an sesli düşünüp "Batu ne alaka ya?" dedim.
Ece yine abartılı tepkilerini durduramayıp "Oha! Ne yazmış çabuk söyle!" diye cırladı kulağımın dibinde. Egehan pür dikkat odaklanmıştı konuşmamıza. Bir anı bir anını tutmuyordu. Daha geçen gün ben başkasını seviyorum dememiş miydi? Her neyse. Mesajı açtığımda klasik konuşma girişi olan "Selam :)" sözcüğüyle karşılaştım. "Selam." yazıp yolladım. Ece "Ya kızım bu sana niye mesaj attı? Bak bir şey oldu da söylemiyorsan öcümü fena alırım ha." dedi. Bakışlarımı telefondan alıp Ece'ye yönelecektim ki Egehan ile göz göze geldik. Yine kalpte ritim bozukluğu, yine bir nefes daralması.. Normalde gözlerimi hemen kaçırıp Ece'ye dönüp 'Bir şey yok saçmalama.' demem gerekiyordu. Ancak kendimden hiç beklemediğim bir hareketle masaya yaslanarak Egehan'ın tam da gözlerinin içine baktım ve Ece'ye cevap verdim. Dişlerimi sıkarak "Bir mesele var da.. Sonra konuşuruz." deyip önüme döndüm. Sinirlenmiştim abi. Sinirlendim bana o dediklerini hatırlayınca. Zaten ona bakarak konuşunca o da bir değişik oldu. Amacını anlayamıyordum. Neden bizden biz olmuyordu ki? Neden? Biz eğer biz olsaydık dünyanın en mutlu insanı ben olurdum. Ama olmuyor değil mi? O zaman Eda sinirlenince neler olduğunu görür ki gördü de.. Arkadaşlarına dönmek zorunda kaldı. Dönmeseydi o sinirle "Ya sen ne yüzsüz şeysin. Hala bakıyor ya." diye rezil edebilirdim. O sırada da mesaj gelmişti zaten. Telefona yöneldim. "Ben sana şu bana ayarlamaya çalıştığın kızın kim olduğunu soracaktım. Müsait misin?" demişti. Ece 'neler oluyor burada?' diye haykıran 8 numaralı bakışını yolladı. Ben de 'sonra ben sana hepsini şey edeceğim.' diyen 6 numaralı bakışı yolladım. Yollamaya çalıştım. Tabi anlamadı bu. Sonunda "Ne diyorsun kızım ya?" diye carladı. Ben de "Her şeyi anlarsın bir bunda mı tıkanıyor o güzel beynin? Sonra anlatırım detaylıca diyorum." dedim. Ece "Tamam ne kızıyorsun." derken ben de mesaj yazmaya başlamıştım. "Müsaidim tabi. Ama böyle mesajla olmaz, uzun bir konu çünkü. İstersen beni ara." deyip yolladım mesajı. Tabi o beni arayacaktı yani. Onun hayır işi için benim kontörümden mi gitsin hah?
Çok geçmeden telefon çalmaya başladı. Egehan'ın bakışları arkadaşlarından hızla benim olduğum tarafa dönmüştü ve kaşları havaya kalkmıştı. Şimdi kabul, Allah özene bezene yaratmış. Maşallah ona bir sözüm yok ancak sen böyle birden dönüp öyle bakışlar atınca insan geriliyor, el ayak titriyor, efendime söyleyeyim sesler kesiliyor. Sanki dünya 1670 km hızla değil de ağır çekime alınmış bir film karesi gibi bütün hareketler yavaşlıyor. Ben bunları düşünürken bir yandan Egehan'ın o ağır kahve gözlerinde kaybolmaya yüz tutmuştum ki Ece'nin sarsmasıyla kendime geldim. "Eda! Bak şu telefonuna artık!" dedi. Sanki güzel bir film izlemişim de bittikten sonra vasat hayatıma geri dönmüşüm gibi bir boşluk sarmaladı her yanımı. Sonra "Ah! Haklısın canım." diyerek ayaklandım. Egehanların yanında konuşmayacaktım herhalde değil mi? Ece de arkamdan geldi. Bu kız anlamıyordu gerçekten 'Sonra sana her şeyi detaylıca anlatacağım.' ne demek yani biri bana açıklasın.
Telefonu açtım. Batuhan "Hiç açmayacaksın sandım." dedi ve güldü. Ben de güldüm ve "Bir arkadaşla meşguldüm kusura bakma." dedim. Ece de bir yandan telefona yapışmış dinlemeye çalışıyordu. Sevgilimle konuşsam bu kadar abartmazdı yeminle. Çünkü sevgilim yok. Neyse o konulara girmeyelim çıkamıyoruz sonra. Batu "Ya ben bir şey sormak istiyorum ama sen cevap vermezsin kesin." dedi. Ben de "Tahmin etmek zor değil. Neyi soracağını biliyorum. Kızın ismini değil mi?" dedim. O da utangaç bir edayla "Evet." dedi. "Tamam." diyerek karşılık verdim. "Ne tamam?" dedi şaşırmış bir ses tonuyla. "Tamam söyleyeceğim." dedim. "Gerçekten mi? Tamam söyle. Söyleme. Dur telaşlandım. Ya da söyle ya. Tamam tamam söyle." dedi. Bir ikizler burcu kadını olarak ben bile bu kadar ikileme düşmemiştim hayatımda. "Bak söylüyorum son kararı mı?" dedim. Ece atladı. "Ya ne uzatıyorsun söylesene artık!" Telefonu tişörtüme doğru götürüp kapattım ve "Ya sen ne diyorsun oradan? Karışmasana. Git sen otur masaya hadi." dedim. Ve tek tek heceledi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİRKİN
Roman pour AdolescentsÇirkin ve bir o kadar da platonik bir genç kızın hikayesinin anlatıldığı bu kitapta her yaştan kesit kendine ait bir şeyler çıkarabilir. Hem kendisiyle hem aşkıyla savaşan karakterimiz acaba savaştan galip gelip yüzü gülecek mi? Yoksa kaybedenler ku...