*Multimediadaki Gülbeyaz Teyze*
Konuşmamız sadece yarım saniye kadar sürmüştü. Fakat o yarım saniye bana saatler gibi gelmişti. Bütün kanım yanaklarıma toplanmışçasına ateş saçıyordu. Fenalaşmaya başlamıştım. Alnımda toplanan küçük ter tanecikleri rahatsız hissetmeme sebep oluyordu. Kucağımdaki çiçekle nefes alamayacak duruma geldiğimde zar zor Egehan'ın suratına baktım. Gülmemek hatta haykırmamak için kendini zor tutuyor, dudaklarını ısırıyordu. "Ya ama... Dalga mı geçiyorsun? Ben yarım saattir kasım kasım kasılıyorum orada." diyerek elime aldığım bir yastıkla ona vurmaya başladım. İkimiz de kahkahalar atıyorduk. Dışarıdan bakıldığında iki sevgili şakalaşıyor gibi duruyordur eminim. Ancak bizden öyle bir şey olmadığını, olmayacağını kabullenmiştim. Ellerimi tutarak beni sakinleştirdi ve "Tamam, tamam. Ama ne yapayım? Çok tatlı olmuştun kızarınca bozmak istemedim." dedi. Böyle cümleler kurdukça yüreğim ağzıma geliyor gibi oluyordu. Yutkunarak geri ittiriyormuşum gibi hissediyordum.
Elini başıma götürdü ve hafifçe değdi. Kafamı geriye doğru ittim ama o uzaklaşacağına daha da yaklaşmayı tercih etti. Gerilsem de belli etmemeye çalışıyordum. "Acıyor mu?" diye sordu. "Birazcık." diye cevap verirken oturduğum yerde doğruldum. Daha sonra aldığı ani bir kararla uzaklaştı ve "Gerçekten çok geçmiş olsun." dedi. Kafamı teşekkür ederim dercesine aşağı yukarı salladım. "Pek sık boğaz etmek istemiyorum seni. Ama sormadan edemeyeceğim." dedi ve onaylamamı istercesine gözlerimin içine baktı. Yeniden kafamı salladım ve "Sor." dedim. Biraz çekinerek "Nasıl oldu? Yani demek istediğim, hatırlıyor musun nasıl olduğunu?" dedi. "Açık konuşmam gerekirse hiçbir şey hatırlamıyordum. Yani okulun açık olduğunu bile sonradan öğrendim. Yani sonradan söylediler. Hastaneye okuldan birkaç arkadaşım da gelmiş ama ben onları ilk kez görüyormuşum gibi davrandığım için..." diye devam edecekken telefon çalmaya başladı. Sehpanın üzerinde titreyen telefonuma Egehan uzandı ve birkaç saniye telefonda yazan isimle bakıştı. Neler olduğunu anlamaya çalışırken bir hışımla telefonu bana uzattı. Arayan ismi görünce ben de şaşırmıştım. Hatta şok olmuştum diyebilirim. Abrek arıyordu. Telefonu cevaplarken hala Egehan'ın neden bozulduğunu anlamaya çalışıyordum. "Alo?" dedim. "Alo, Eda? İyi misin?" dedi. "İyiyim. Sağ ol. Kaza geçiren biri ne kadar iyiyse o kadar iyiyim. Sen nasılsın?" derken Egehan'ın gözlerine kitlenmiştim. "Sen beni boşver. Kaza geçirdiğini Begüm'den öğrendim. Nasıl olduğunu sormak için aradım. Neyse daha fazla rahatsız etmeyeyim. Sesini duymak iyi geldi." dedi. "Teşekkür ederim, görüşürüz." diyerek konuşmayı sonlandırdım.
Egehan sakin olmaya çalışırcasına "Ne diyor bu?" dedi. Ne yapmaya çalıştığını anlamayarak sorusunu cevapladım. "Kazayı öğrenmiş." Biraz düşündü ve "Neyse zaten hasta ziyareti kısa olur." dedi ve ayaklandı. "Egehan.. Hasta değilim kaza geçirdim sadece." diyerek saçmalıyordum. Gitmesini istemiyordum belki de.. "Zaten işim var Eda." dedi düz bir tonda. Sert çıkması gerekmezdi. Kalbim kırılmıştı ama belli etmedim. Yine düz bir tonda "İyi." dedim. "Görüşürüz." dedi ve cevap vermemi beklemeden kapıya yöneldi. Kapının kapanma sesiyle bütün kızlar odaya doluştu. Biri "Niye bu kadar kısa kaldı?" diyordu, başka biri "Sana başta sevgilim mi dedi?" diyordu. Gerilmekten zaten başım ağrıyordu bir de bu gürültü üzerine tuz biber ekiyordu. "Ay yeter! Yeter gerçekten yeter. Ben uyumak istiyorum, çok yoruldum." diye cırladım. Nafiye birden atılarak "Ne uyuması ya! Saçmalama canım. Dur ben sana hemen kahve yapayım." dedi. Sıla "O zaman oyun oynayalım. Zeynep oyun! Hadi Zeynep." dedi ve Zeynep'i içeriye doğru itelemeye başladı. Zeynep " O zaman ben tabuyu arayayım." dedi. İkisinin de suratında garip bir ifade vardı.*Sıla'nın ağzından*
Zeynep'i odaya çektim ve direk lafa girdim. "Zeynep, Eda'nın pskolojisi zaten kötü. Üstüne çok gitmeyelim şu sıralar." dedim. Zeynep, "Tabi siz duydunuz bütün konuşmalarını. Attınız beni arkaya bir halt duyamadım." deyip kollarını bağladı. Daha sonra tabuyu almaya yönelirken "Sana söz bu geceyi atlatalım en ince ayrımntısına kadar anlatacağım." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİRKİN
Ficção AdolescenteÇirkin ve bir o kadar da platonik bir genç kızın hikayesinin anlatıldığı bu kitapta her yaştan kesit kendine ait bir şeyler çıkarabilir. Hem kendisiyle hem aşkıyla savaşan karakterimiz acaba savaştan galip gelip yüzü gülecek mi? Yoksa kaybedenler ku...