Beni bu bölümü yazmaya teşvik eden sevgili okuyucum SuskunMeleq e teşekkür ediyorum.
Uyandığımda üzerimde hala dün geceden kalan bir yorgunluk vardı. Bir an, sadce bir anlığına dün gece yaşadıklarımın gerçek mi yoksa bir rüya mı olduğuna karar vermedim.
Ardından boynuma dokunmamın bana verdiği acı olanların gerçekliğini bir tokat misali yüzüme vurdu. Ardından yavaş yavaş dün geceye dair anılarım zihnimde belirmeye başladı. Afallamıştım.
Öncesinde olan tatsız mevzuları geçersek dün gece Doruk, bana sarılmıştı. Bana.. Gerçek anlamda. Üstelik hiç beklemediğim bir zamanda yapmıştı bunu. Hala olanlara bir anlam veremiyordum. O gece rüyasında kimi görüp de o hale geldiğine, uyandığı zamanki savunmasızlığına... O kadar savunmasız hale gelmişti ki günlerdir yerden yere vurduğu bana sarılmıştı.
Kabusundaki şey her neyse, onun böyle bir hale gelmesinde payı var mıydı ? Peki ya bu ev, giydiğim kıyafetler. Bunlar da o gizemin parçası mıydı ? Aaçıklayamadığım birçok düşünce beynimde bir puzzle ın parçaları gibi döüp dolaşıyordu ancak parçalar bir türlü yerlerine oturmuyordu.
Yorganın altından ürpererek çıktım. Ev oldukça soğuktu. Dün Doruk'un bana verdiği yığından bulduğum en kalın hırkayı alıp giydim. Eski kokuyordu. Uzun yıllar boyu dolapta tıkılı kalmışçasına bir koku vardı üzerinde. Kime ait olduğunu gerçekten merak ediyordum ama en son öğremeye kalktığımda başıma gelenlerden sonra fazla meraklı olmamaya niyetliydim.
Midemden gelen ses bana mutağa gitmem geektiğini söylüyorddu. Dün gece olanlardan sonra Doruk'un bana karşı olan tepkisini bilemiyordum ve nasıl olacağını merak ediyordum.
Mutfağa indiğimde Doruk oradaydı.
"Günaydın" diyerek bir şeyler almak için buzdolabına yöneldim. Lafıma karşılık vermesi sainyeler aldı.
"Günaydın"
Kendime bir kahvaltı tabağı hazırladıktan sonra geçip karşısına oturdum.
"Eline ne oldu" dedim elindeki kocaman sargı bezine bakarak.
"Sadece ufak bir kaza. Boşver"
Aynı masada karşılıklı oturuyor olmamıza rağmen sanki farklı gezegenlerdeymişçesine uzaktık. Hiç konuşmuyorduk. Normade az da olsa olan gündelik konuşmalarımız da yoktu bu sabah.
Bu sessizliği dün olan olaya bağlıyordum. Sessizce yemeğimi yedim. Bitirdim ve masadan kalkıyordum ki Doruk sessizliği bozdu.
"Evdeki yemekler azaldı. Bugun alışverişe çıkacağım. Yani birkaç saat evde olmayacağım haberi olsun." dedi.
"Tamam" diye cevap verdim. Normal bi şekilde arkamı dönüp mutfaktan çıkıyordum ki Doruk ekledi.
"Eğer kaçmaya falan kalkışırsan sonun geçen seferkinden kötü olur haberin olsun."
Nedendir bilinmez bu cümle ağtrıma gitmişti.
Belkide dün gece olanlardan sonra bana karşı biraz yumuşayacağını düşünmüş olabilirim. Ancak dediği bu cümle yanıldığımın bir kanıtı niteliğindeydi.
Geçen sefer bana yaptıkları gözümün önüne geldi ve istemsizce gözlerimin nemlendiğini fark ettim. Arkam ona dönük olduğu için mutluydum. Bunu görmesin istemezdim.
"Beni duydun mu ?" dedi. Arkam hala dönükken evet anlamında başımı salladım.
"Duyamadım" dedi.
"Evet" dedim güçlükle.
"Dön. Gözlerimin içine bak." dedi. Dönmek istemedim. Dönmedim de.
Sonunda yerinden kalktı ve yanıma geldi. Gözlerimi görmekle kalmadı sadece. Kolumdan beni sertçe tuttu ve yaklaştı.
Yüzlerimiz arasında birkaç satim kaldığında durdu. Nefesini yüzümde hissediyordum. Kalbimin atmasının nedeni ona bu kadar yakın olmam mıydı yoksa korku muydu ayırt edemiyordum. Gözlerimin tam içine bakıyordu. Gözlerimi kaçırmak istedim ama başaramadım bana öylesine yakındı ki.
Gözlerimi kapattım.
"Aç gözlerini" gözlerimi açtığımda yine aynı keski bakışlarla gözlerimin içine bakıyordu.
Bakışları o kadar derindi ki düşüncelerimi okuycak diye korkuyordum. Kolumu biraz daha sıktı.
"Ben yokken yaramazlık yapmaya kalkma" dedikten sonra
"Sakın" dedi kasılmış çenesiyle. Gözlerideki ifade titrek gibiydi.
Az önceki gibi sert bakışlarına devam ediyordu ama ara sıra gözlerinde o sertlikten başka şeyler olduğunu seziyordum. Bastırmaya çalıştığı duygular...Gözlerinin önünde sanki bi maske var gbiydi. Gerçek duygularını gizlemek için ardına sığındığı bi maske...
Bunu fark ettiğimi fark etmiş olmalı ki bakışlarını birkaç saniye başka bir yöne çevirdi.
Ardından tekrar o sertliğe geri döndü. Ama artık zaafını fark etmiştim. Bu sert tavırları onun bir çeşit maskesiydi.
Kolumu sertçe bıraktı ve mutfağın kapısını çarparak çıkıp gitti.
Aradan geçen yaklaşık bir saat sonra aynı kapı çarpma sesi evin kapısından geldi. Ardından gelen koca bir sessizlik...
Bana dediklerini unutmamıştım. Yaramazlık yaparam başıma gelecekleri bildiğim için en iyisinin sakince evde oturmak olduğun karar verdim. Evin sabaha göre daha sıcak olmasıyla üstümdeki kalın şeyleri çıkardım ve yığından kendime giyecek bir şey aradım. Geçen giydiğim siyah elbise gözüme ilişti. Onu giydiğimde Doruk'un bana olan bakışları aklıma geldi ve o bakışlardan hoşlanmamıştım. Fakat o su an evde değildi ve o yokken giymemde bir sakınca yok diye düşündüm.
Aşağı biraz televizyon izlemeye indim. Öncelikle mutfağa gidip atıştırmalık bir şeyler aldım ve salondaki kanepeye oturup elimdeki krakeri yemeye başladım. Televizyona daldıım için elimdeki koca parçayı koltuğun kolçakla arasına düsürünce o parçayı almak için elimi o aralığa soktum. Elim yetmeyince kalan tüm kolumu iyice dibine soktum ve almaya çalıştım. Ancak parmaklarıma değen şey her ne ise bir kraker olmadığı kesindi.
Elime değen sert şeyi tutup çekince onun bir aahtar olduğunu gördüm.
Harika ! Onca gizemin arasına bir de anahtar eklenmişti. Altın renkli bu garip anahtar enteresan bir şekilde ilgimi çekiyordu.
İlk önce onu sehpanın üzerine bıraktım. Yine başıma bela açacak bir şey yapmayacağımı söyledim kendime. Ama anahtar o parlak altın rengi ile öylesine büyüleyici görünüyordu ki cazibesine ve gizemine karşı koyamadım.
Acaba nereni anahtarı diye düşündüm içimden. Bir yanım yine başıma bela alacağımı söylüyor da olsa diğer yandan meraklı yanımı bastıramıyordum. Acaba bu kez merakımın sonu bana nelere mal olacaktı ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKLAR ALTINDA
Random-UNUTMA Kİ KARANLIĞIN İÇİNDEYSEN HER RENK SİYAH GÖRÜNÜR "Her şey sıradan bir şekilde başlamıştı oysaki... Kimse sonunun böyle olabileceğini tahmin edemezdi." O derinlerde çok derinlerde kimsenin tahmin edemeyeceği kadar iyi... Yalnızca küçükken yaşa...