2. Bölüm

229 8 1
                                    

"Betsy, hazır mısın?" Teyzem kapıdan beri bana seslendiğinde elimdeki rimeli kapatıp makyaj çantama geri koydum ve makyaj çantamı kapadım. Bett'in sevgilisinin evine yemeğe davetliydik ve sadece kibarlık yapmak için gittiğimi söyleyebilirdim.

"Evet, geldim." Teyzeme geri seslendikten sonra az topuklu beyaz ayakkabımı giydim ve hızlı adımlarla odamdan çıktım.

Bett beni kapımda karşılamıştı. "Benim sevgilimin evine gidiyoruz, seninkine değil." Teyzemin dediğine gülerken, "Benim sevgilim yok." Dedim ve birlikte merdivenleri inmeye başladık. "Eğer buradakilerle anlaşırsan mutlaka olur." Sevgili istemiyordum. Bekarken rahattım ve başıma bilerek bela almayacaktım.

"Bir yönden benim sevgilim sen oluyorsun." Hayatımı bokluktan kurtaran kadındı. Ona ne kadar teşekkür etsem azdı. Aslında o benim annem olsaydı evden dışarıya adımımı atmazdım ama malesef onun kız kardeşi benim annemdi ve eve sadece geceleri adım atıyordum. "Sende benim sevgilim oluyorsun, aynı evde yaşıyoruz kızım." Dış kapıyı açıp çıktığımızda Bett kapıyı kilitleyip anahtarını el çantasının içine attı.

Bahçeden çıkmış kaldırımda yürürken bir anda geri çekilmiştim. Ters yöne gitmiştim, tabi evin yolunu mu biliyordum ki?

"Bizi araba almaya gelecek." Araba? Ne gerek vardı ki? Ah, araba geliyorsa Bett'in sevgilisi zengin demekti. Hiç şaşırmamıştım.

"Adam zengin mi?" Aslında Bett'in zengin biriyle evlenmesi iyi olabilirdi. Kendinin de durumu vardı ama genelde kendine para ayıramıyordu. Mutfağına çok yemek lazım oluyordu ve parasının bir kısmını bağışlıyordu. Bu yüzden de kendine çeki düzen veremiyordu. Zengin biriyle birlikte olduğu için kendine bakabilecekti ve kendine çeki düzen verebilecekti. Ve belki de onun yanına taşınırsa evini bana verebilirdi.

"Evet, mükemmel derecede zengin." Demiştim. Umarım Bett kendine çeki düzen vermeye başlardı. "Evlenmeyi düşündünüz mü?" Diye sordum. Karşıdan gelen ışık gözlerimi aldığı için elimle gözüme perde yapmıştım.

"Sadece altı aydır birlikteyiz ama bilmiyorum, birkaç kez bahsetmişti." Gözümü alan ışık kaynağı bir arabaydı ve önümüzde durmuştu. Tam arabanın kapısını açacakken bir çocuk gelmişti ve kapıyı açmıştı.

Bett beni önce binmeye teşvik etmişti ve ben binip otururken o da karşıma oturmuştu. Çocuk kapıyı kapatıp arabanın etrafında dolaşıp kendi yerine binerken elimdeki toz pembe telefonum ötmüştü.

Ekranı kendime çevirip mesajın kimden geldiğine baktım. Jenny. Bana sadece Catherine ve Lea mesaj atarlardı. Gerisi beni aradı ve şimdi gelen mesajlarda Jenny ismini görmek tuhaf geliyordu.

Kimden: Jenny

'O araba sizi nereye götürüyor?'

Evinin camından bizi mi gözetliyordu? Bu kız gerçekten tuhaftı. Ama insanı kendine çeken bir özelliği vardı. Şirin sevimli ve tatlı olduğu için onu seviyordum belli ki.

Kimden: Tiffany

'Teyzemin mükemmel derecede zengin sevgilisinin evine gidiyoruz.'

Daha Thomas'ın evine bile gelmemiştik ama ben bir an önce eve gidip yorganıma sarılmak istiyordum. Umarım Thomas'ın evi çok şaşalı olmazdı çünkü çok süslü şeylerden nefret ederdim. Kusasım geliyordu. Bir kere Tom'un annesinin evine gitmiştik ve klozetin içinde süsler vardı. Banyonun duvarları parlaktı, hatta o parlak duvarlar çiçeklerle kaplıydı. Midemi bulandırmış ve kusmuştum. Kadının sigara kutusu bile süslüydü.

Telefonumun yandaki düğmesine basıp ekranı kilitledim ve teyzeme baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu. "Ne oldu?" Diye sordum ne olduğunu anlamaya çalışırken gülümseyerek. "Hiç annene benzemiyorsun." Annem hakkında bir kelime bile etmek istemiyordum. Ve asla ona benzemiyordum. Benzemek de istemiyordum zaten.

BadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin