6. Bölüm

144 7 0
                                    

Sky bana yemek hazırlamıştı ve onu yedikten sonra film izlemeyi önermişti. Film olarak ortak kararımızla Johnny English Reborn seçmiştik. Komedi filmiydi ve gerçekten komikti. "Güzel bir film seçtim ve hediyemi istiyorum." Dediğinde omuzundaki başımı kaldırıp ona baktım. Bana sırıttıktan saniyeler sonra dudaklarını dudaklarıma bastırmış ve sonrasında üst dudağımı kendine çekmişti.

Elimi yanağına koyup onu kendime bastırmaya çalışırken onun eli de başımın arkasına gitmişti. Elimi yanağından uzun dalgalı saçlarına götürdüm ve çekip boynunu açtım. Dudaklarımı kulağının altındaki tenine bastırıp tenini emmeye başladım. Bakire olabilirdim ama nasıl yapılacağını biliyordum. Altıncı sınıfta (ortaokulu bitirdikten sonra okulu açıktan okudu) hayvanlarda ve bitkilerde üreme dersinde porno izletmişlerdi. Bizim nasıl ürediğimizi göstermek için. Bunu görmek zorunda değildik. Hiç değildik.

Zil çaldığında kendimi Sky'ın boynundan çekmiştim ve gülerek dudaklarımı silmiştim. Kimi bekliyordu bilmiyordum ama o koltuktan kalkıp kapıya giderken bende filmi durdurdum. Tamda English tuvalette işerken durmuştu. Her yeri görünmüyordu ama sonuçta işiyordu.

Sky kapıyı açıp bırakıp mutfağa girerken bende öylece izliyordum. Sky elinde mavi çöp poşetiyle mutfaktan çıkıp kapıdan uzatınca gelenin kapıcı olduğunu anladım. Başımı çevirip filmi devam ettirdim ve izlemeye başladım. Sky yanıma gelip eski yerine oturduğunda bacaklarımı onun bacağının üzerine atıp sarkıttım ve ona tekrar yaslandım. Kolunu omzuma atıp bana sarılırken dudakları alnımdaydı.

..
Telefonumun çalmasıyla gözlerimi açmıştım. Etraf karanlıktı, sadece telefondan gelen ışık aydınlatıyordu. Vay canına, akşam ne çabuk olmuştu. "Şunu sustur." Sky'ın boğuk sesini duyarken telefonumu alıp ekrandaki isme baktım. Thomas. Siktir! "Aman Tanrı'm! Ben bittim!" Derken saate baktım. Ne güzel. Saat öğleden sonra altı olmuştu ve ben buraya birde gelmiştim. Thomas beni eve kilitler miydi ki acaba? "Ne oldu?" Sky başını yatırdığı yerden kaldırırken telefonu ona döndürüp ışığın ona gelmesini sağladım ama o gözlerini kısmıştı. "Thomas. Bana bir saat içinde dön demişti ve saat altı! Beni bir saat geçerse eve kilitleyeceğini söylemişti." Endişelenmiştim çünkü kocaman evde tıkılı kalmak istemiyordum. Ayrıca saat altıda hava bu kadar kararıyor muydu?

Parmağımı ekranda kaydırıp telefonu kulağıma götürdüm ve sesimi neşeli çıkarmaya çalışarak konuşmaya başladım.

"Merhaba, baba." Baba demiştim çünkü teyzem bunu çok istediğini söylemişti. Bende bunu yumuşaması için söylüyordum.

"Saat altı. Sana bir saat dedim, beş saat oldu."

"Üzgünüm, film izlerken uyuyakalmışım ve alarm da kurmadım."

"Şuan eve gelmeni istiyorum." Ama ben uyuduğum için hiçbir şey anlayamamıştım. Bu haksızlıktı.

"Ama film izlerken uyuduğum için hiçbir şey anlamadım ve bu haksızlık. İki saat daha istiyorum. Hem akşam yemeğine de yetişirim."

"Sadece bir saat."

"Hayır, iki saat."

"Bir."

"İki."

"Bir dedim Tiffany, zorlamanı istemiyorum."

"Ama bir saat çok az, bu gerçekten haksızlık. Zaten gelene kadar on dakika gidiyor."

"O zaman bir saat on dakika." Alaylı dediğine gülünce bende güldüm. Hem yalakalık yapıyordum, hemde gerçekten biraz komiğime gitmişti. Alaycı kişiliğini seviyordum.

"Hayır iki saat."

"Pekala ama bu son. Daha fazla yok ve eve geldiğinde bana bir öpücük borçlusun."

BadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin