Başım çok kötü zonkluyordu. Resmen beynim su toplamıştı ve patlamaya hazırlanıyordu. Elimi komodine uzatıp telefonumu aradım. Yoktu. Nereye koymuştum?
Yattığım yerden doğrulup etrafa bakarken üzerimdeki yorganın ucu düşmüştü. Odamda değildim. Başımı yana çevirmemden saniyeler sonra üzerime tekrar baktım. Hasiktir. Ben neden onun evindeydim?
"Justin.. Justin!" Onu dürterken kalbim hızlanıyordu. Vereceği cevaplardan korkuyordum. Gözlerini kırparak açarken bir yandan da kollarından destek alarak kalkmıştı.
"Ne bağırıyorsun?" Yatakta oturur pozisyona gelirken kaşları çatılıyordu ve kararlılıkla onun gözlerinin içine bakıyordum. "Ben neden buradayım?" Diye sorarken çatılan kaşları düzeliyordu. "Hatırlamıyor musun?" Kaşları kalkarken ona karşı kaşlarımı kaldırdım. Şaka yapıyor olmalıydı.
"Sikeyim sen hatırlamıyor musun!? Sen bana ne yaptırdığının farkında mısın!?" Bana bağırıyordu, ama ona bağırması gereken bendim! "Ben mi yaptırdım?" Sesim tiz çıkıyordu.
"Evet! Seni öptükten sonra istediğini söyledin ve bende yaptım!" Dediğinde ellerimle yüzümü kapattım. Babama verdiğim sözü tutamamıştım. Bana olan gururu gitmiş olmalıydı. Gururun zerrresi kalmamıştır. Bundan sonra içki içmeyecektim, asla.
"Senden nefret ediyorum." Deyip yataktan kalktım ve yorganı yataktan çekip gözlerimi çarşafta kahverengiye dönmüş lekeye götürdüm. Bunu gerçekten yapmıştı. Sikeyim, yapmıştı!
Yorganı bırakırken gözlerimden birkaç damla düşmüştü bile. Hatta geç kalmıştı. "Benden nefret etme. Bunu sen istedin güzelim." Bana güzelim diyordu! Ne kadar yüzsüzdü!
"Bunu sana beni öptüğünde attığım tokat yüzünden yaptın, değil mi!?" Ona bağırırken yataktan kalkmıştı. Bana yaklaşırken bende geri geri ondan uzaklaştım. "Hayır. Alakası yok. Anlamak istemiyorsun, sen istedin ve ben yaptım. Bilmiyordum." Hızlıca bana yaklaşıp sarılırken onu ittirip geri gittim.
"Bana dokunma! Bana sakın dokunma!" Yanından geçerken hiçbir şey yapmamıştı. Ama kapıdan çıkarken arkamdan seslenmişti. "Üzerine bir şey giy!" Arkamdan gelirken durup üzerime baktım. Arkamı döndüğümde karşımda durdu. "Kıyafetlerim nerede?" Diye sordum.
"Odamda." Onunda sesi tiz geliyordu. Ben şu an ölmek istiyordum. Kötü hissetmek istiyordum ama hiçbir bok hissetmiyordum. Odasına gidip yatağın kenarındaki kıyafetlerimi aldım. Nerede giyineceğimi bilmiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ne hissettiğimi bilmiyordum. Ne düşündüğümü bilmiyordum.
Bana benim istediğimi söylemişti. Ona inanıp inanmama konusunda kararsızdım. Ondan nefret ediyordum. Hep etmiştim ve hep edecektim.
Odadan çıkıp Justin'in yanında durdum. Üzerimi giyindikten sonra ona soracaktım. "Banyoda giyinebilir miyim?" Diye sorup kıyafetlerimi göğsüme bastırdım. "Giyin." Deyip aşağı inerken bende banyoya girdim.
Üzerimi giyip Justin'in beyaz tişörtünü kirli sepetinin üzerine bıraktım. Banyodan çıkıp hızlı adımlarla aşağıya indim. Justin'in yanına oturup başımı eğdim. Utanıyordum. "Anlat." Deyip tırnaklarımla oynamaya başladım. Rengini değişmem gerekiyordu.
"Sky'la ayrılmanızı konuşuyorduk, seni öptüm ve sende bana karşılık verip benim altıma girmek istediğini söyledin." Ellerimle yüzümü kapayıp dirseklerimi dizime dayadım. Bu çok kötüydü. "Doğruyu mu söylüyorsun?" Diye sorarken ellerimi yüzümden çekip ona baktım.
"Yemin ederim." Yalan söylese de söylemese de bu olmuştu. Sadece onu bir daha görmek istemiyordum. "Pekala. Bir daha görüşmeyelim, konuşmayalım. Bu da aramızda kalsın." Ayağa kalkıp kapıya yürürken ses çıkarmamıştı ve bende evden çıkmıştım. Hayatım bok olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad
FanfictionJustin, bir zengin züppe.Justin bir çete. Tiffany bir genç. Tiffany bir kısıtlanmış kız. Tiffany Muron, 18 yaşında genç bir kızdır. Babası, Tiffany'nin karşısında acımasızca öldürülmüştür ve Tiffany annesiyle kalmak zorunda kalmıştır. Tiffany'nin a...