Sky ve Jazmyn ilk önce korku tüneline binmişlerdi, daha sonra Sky Jazmyn'e pamuk şeker almıştı ve şimdi de buz patenindelerdi. Bunlardan önce bir sürü şey daha yapmışlardı ama en eğlendiklerini söylemiştim.
Sky Jazmyn'in ellerini bırakmıyordu. Sanırım ona öğretiyordu ama Jazmyn birkaç kez düşmüştü.
Sky Jazmyn'in ellerini bırakıp ondan çok kısa bir mesafe uzaklaşırken Jazmyn düşecek gibi olmuştu ama Sky panikle onu belinden tutmuştu. Bir şeyler konuşuyorlardı ama ben anlamıyordum.
Sky Jazmyn'i tekrar bıraktığında kollarını açmıştı ve Jazmyn'de Sky'a doğru kaymıştı. Aslında kayabiliyordu.
Sky Jazmyn'e bir şeyler dedikten sonra Jazmyn kafasını sallamıştı ve sonra Sky onu kucağına almıştı. Buraya doğru gelirlerken onları izliyordum. Sky kapıdan çıkıp yanımdaki boşluğa oturdu ve Jazmyn'i de kucağına oturttu. "Neden çıktınız?" Diye sordum Sky Jazmyn'in patenini çıkarırken.
Kenardan Jazmyn'in beyaz spor ayakkabılarını alıp elimde tuttum ve Sky patenleri yere bıraktıktan sonra ayakkabıları ona verdim. "Jazzy yorulmuş." Yorulması normaldi, bugün buralarda çok koşturmuştu.
Sky, Jazmyn'i yere indirdiğinde esnemiş, sonra da gözlerini ovalamıştı. Sky'ın Saint Laurent botlarını alıp onları da elimde tuttum ve Sky patenlerini ayağından çıkardığında ona verdim.
Sky Jazmyn'i kucağına alıp başını omzuna yaslarken onun telefonunu ve saatini yanımdaki sandalyeden almıştım. Peşlerinden kalkarken Sky tutmam için elini uzatmıştı. Elini tutup ona yetiştim. Aramızda neredeyse yirmi santim fark vardı. Sky'ın omzuna kadar gelebiliyordum ve bundan hiç hoşlanmıyordum. Uzun boylu olmak istiyordum.
Sky Jazmyn'i arka koltuğa yatırmıştı. Jazmyn uyumuştu ama tam olarak uykuya daldığından emin değildim. Bu kadar kısa sürede uyunmazdı.
Sky arabayı çalıştırdıktan sonra elini her zaman ki yerine, bacağıma koymuştu. Sıkıp sıkıp biraz daha yukarı çıkarıyordu. "Hala acıyor mu?" Diye sordum ona bakarak. Gözünü yoldan ayırıp bana bakınca başımı eğdim. Korkutuyordu.
"Hayır." Başımı cama yaslayıp yanımızdan geçen arabaları izlemeye başladım. Bugün fazla trafik olmadığı için kırk beş dakikaya kadar varıyorduk.
"Bebeğim." Sky bana seslenince başımı camdan kaldırdım ve ona baktım. "Efendim?"
"Sana ne olduğunu anlat artık." Aslında anahtarı almamı anlatmayabilirdim. Sonuçta bakmamıştım, sadece elime birazcık temas etmişti. Sonra da elimi onun tişörtüne silmiştim. Onu da sonra anlatırdım.
"Dün beni aramıştın. Justin'de vardı ve bana senin yanına gitmememi felan söylemişti. Onun yanından kalkıp giderken peşimden geldi. Sonra beni öptü ve bende ona tokat attım."
"Ona tokat mı attın?" Kaşları kalkık bana bakarken başımı salladım. Beni öptüğüne değil, ona tokat atmamı ilginç bulmuştu. Tuhaf.
"Beni öptü dedim."
"Ona ilk tokat atan kişisin." Demek ki dün attığım tokat onun egosunu yerle bir etmişti ve akşam yemeğine bile gelmemişti. Kendini bir bok sanmamalıydı. İkimizde, hepimiz insandık.
"Onu umursamıyorum. Odasından da çıkmıyor zaten." Deyip omuz silktim. Beni tek ilgilendiren az çok Thomas, Bett ve Sky'dı.
"Bana bir öpücük ver." Deyince ona uzanıp elimi bacaklarının arasına koyup kendime destek vererek dudaklarımı dudaklarına bastırdım. O gözünü kapamamıştı, yola bakıyordu ama ben ona baktıktan sonra kapamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad
FanfictionJustin, bir zengin züppe.Justin bir çete. Tiffany bir genç. Tiffany bir kısıtlanmış kız. Tiffany Muron, 18 yaşında genç bir kızdır. Babası, Tiffany'nin karşısında acımasızca öldürülmüştür ve Tiffany annesiyle kalmak zorunda kalmıştır. Tiffany'nin a...