1. Bölüm

349 9 2
                                    

Sabahlarım, annemle tartışmamak için Tanrı'ya dua etmekle geçiyordu. Kahvaltı yapmıyordum, söylediğim yemeklerle idare ediyordum. Ama sürekli aynı şeyi yediğim için onu görünce dahi midem bulanıyordu.

Yaz tatili başlamıştı. Ama zaten okula gönderilmiyordum. Benim için önemi olmuyordu. Lise sonu açıktan okumuştum. Annem olacak sürtüğün haberi bile yoktu. Beni teyzem okutmuştu.

Teyzem Bethany beni kendi kızı gibi severdi. Genelde annemin dayaklarından beni o kurtarırdı. Annem telefonuma el koyduğunda o bana eski de olsa bir telefon almıştı ve kendi numarasını kaydedip bir şey olunca veya sıkışınca aramamı söylemişti. Onu hayatımdaki herkesten çok seviyordum. Annemin kardeşiydi ama  hiç benzemiyorlardı.

Bugün teyzemin yanına gidecektim. Kahvaltımı orada yapardım. Şimdi atıştırmama da gerek yoktu.

Dolabımı açıp siyah kot ve lacivert tişört çıkarıp yatağa fırlattım. Hızlıca onları giydikten sonra yatağın kenarındaki siyah Vans'larımı ayağıma geçirdim ve teyzemin bana verdiği telefonu sütyenİme sıkıştırdım. Göğsüme dokunamazdı. Belli de olmuyordu. Şu ana kadar saklamak için en iyi yerdi.

Odamdan çıkıp alt kata inerken yine sigara kokusu etrafı sarmıştı. Bu kokuya alışmıştım artık. Fazla anormal gelmiyordu.

Onu umursamadan kapıya yürürken ağzındaki sigarayı çekip önündeki kül tabağına bastırıp söndürmüştü. "O kapıdan dışarı adımını atmıyorsun!" Bana sataşmayı seviyordu. Bana garezi vardı. Bu kesindi. Ondan nefret ediyordum!

"Çok mu umrundayım sanki! Her gün bunu yaşıyoruz, geceleri ağladığını biliyorum! Senin şu siktiğim kafanın uçtuğu zamanlarını ben çekiyorum! Neden her ikimize de bu acıyı her gün yaşatıyorsun!" Ona geri bağırdığımda kaşlarını çatıp topallayarak yanıma geldi.

Topallıyordu çünkü beni dövmeye çalışırken onu düşürmüştüm ve bileğini fena halde burkmuştu.

"Acı çekmen hoşuma gidiyor. Şimdi yukarı çık, ister kendini as istersende bileğini kes, hap iç. Bir şeyler yap. Acıdan kıvranışını duymak istiyorum." Yanımdaki vazoyu tutup ona fırlatmamak için zor duruyordum. Beni acı çektirmek için doğurmuştu.

"Biliyor musun? Bunları sen yapsana? Hem dünya senin gibi oksijen ve insan israfı yapmayı keser, hemde herkes kurtulur ha?" Deyip kapıyı açıp çıktım ve arkamdan kapıyı çarpıp koşmaya başladım. Arkamdan gelecekti. Biliyordum.

"Buraya bir daha gelmeyi düşünme bile!" Diye arkamdan seslenmişti. Öz annem bunları diyordu. Bir genç kızın kendini öldürmek istemesi için geçerli bir sebepti, ama ben güçlüydüm ve eğer yaşıyorsam, sadece teyzem Bett için yaşıyordum.

Artık eski evimde olan kızıl sürtük peşimi bırakmıştı. Koşmama gerek yoktu. Bir kaldırıma çıktım ve kimse yokken sütyenimden telefonu çıkardım. Teyzemi ararken gözlerim dolmuştu. Her gün olan şeydi. Fazla aldırmıyordum.

Bett ben aradığımda her zaman neşeli bir sesle cevap verirdi. Yine o neşeli sesi duymuştum. Yaşamam için tek sebebim olanın o güzel sesini.

"Hayatım! Nasılsın?"

"Her zamanki gibiyim. İlk önce beni evlatlıktan reddetti, siktir ettim. Şimdi de eve gelme diyor. Beş dakikalık zevkten oldum tamam ama benimde bir canım ve duygularım var." Bu birkaç cümle gözlerimde biriken yaşların akmasına sebep olmuştu. Aslında Bett'e içimi dökmek azda olsa beni rahatlatıyordu.

"Bak, Sen şimdi hemen bana gel. Hem zaten sana bir sürprizim vardı."

"Tamam." Deyip telefonu kapadıktan sonra pantolonun cebine sıkıştırdım ve yolda büyük, hızlı adımlarla yürümeye başladım.

BadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin