14. BELA GELIYORUM DEMEZ

9.7K 626 36
                                    


"Eylül! Hadi ya! Hala uyuyor. Kalksana geç kalacağız." Elçin ve onun ince, cırtlak sesiyle uyanmak. Çekin vurun beni. Valla sevaba girersiniz.

"Hadisene Eylül." Tekrar bağırınca gözlerimi açtım. Tepemde vicdan azabı gibi dikilmişti. Telefonumu bularak saate baktım.  06.00.

"Şaka mı bu?  Bu saatte kalkıp da ne yapacaksın?  Ders 08.30 da başlıyor." dedim.

"Inanmıyorum." Dedi çığlık atarak.

"Ben de." Dedim ve kendimi tekrar yatağa bıraktım.

"Ya hala yatıyor kalksana. Geç kaldık." Sinirle doğruldum yataktan.

"Saate iyi bak. Seninki yanlış galiba. Daha 2,5 saat var. Bu saatte ne yapacaksın? "

"Nasıl  yetişeceğiz ya? Sadece 2,5  saat. Hala yatıyorsun bir de. Hadi acele et."  Anlaşılan kurtuluşum yoktu bu yüzden ben de yataktan kalktım. Elçin dolabımın karşısına geçmiş içeriyi kurcalıyordu. Ben de banyoya yöneldim.

"Acele et." dedi Elçin. Ya bi sus. Daha karga bokunu yemeden uyandırdın bir de acele et diyorsun. Baş belasına hak vererek uzun bir süre banyo yaptım. Eğer Elçin her saniye kapımı aşındırmasaydı daha uzun süre de durabilirdim ama  Elçin resmen kapıyla bütünleşerek bana işkence etmişti. Saçlarımı banyoda taramıştım ve yine topuz yaparak çıkmıştım.

"Sana gerçekten inanmıyorum. Ben sana zamanımız yok diyorum sen banyo yapıyorsun. Ben de yüzünü yıkamaya girdin sandım." Ben yüzümü aslında 3 saatte yıkıyorum ama şuan acelemiz var diye daha kısa sürdü. Ya sabır!

"Elçin bu kadar süre yüzümü yıkadığımı mı düşündün gerçekten? "

"Makyaj yapıyorsun sandım. Ama nerdeee??" Neye söyleniyor ya yine bu manyak?

"Yatağın üzerine bıraktığım kıyafetleri giy bugün. Acele et. Daha bir sürü işimiz var." Kıyafetlere bir göz attım. Çiçekli bir tayt, üstüne pembe bir kazak.

"Elçin nereye gidiyoruz? " diye sordum şaşkınlıkla

"Okula."

"Okula giderken forma giyiliyor. Bunu biliyorsun değil mi? "  Karşımda anlama özürlü biri varmış gibi tane tane  konuşuyordum.

"Aman bugün de sivil gidiver. Nolacak?  O kadar para veriyorsunuz, ne diyebilirler ki? "  diyerek odadan çıktı. Onun bu rahat tavrına sinirim bozulsa da sakinleşmeye çalışarak yatağın üzerindeki kıyafetleri aldım. Dolabıma düzgünce yerleştirdikten sonra formamı çıkardım dolaptan. Yoksa onları giyeceğimi mi sandınız? Asla!

Formamı giydikten sonra çantamı hazırladım. Daha erken olduğunu bildiğim için bitmek üzere olan kitabımı alarak okumaya başladım.

Kitabı bitirip kapatarak kenara koydum. Kitaplığımdan yeni bir tane alarak çantama yerleştirdikten sonra  saate baktım, 07.45. Ağzına kuş sıçsın Elçin. Baş belasının bedduasına amin diyerek karşılık verdim.

"Hazır mısın? " diye bağırarak odama daldı Elçin. Beni görür görmez bir çığlık koyverdi.

"Bu ne hal? "  Ben gayet normaldım de Elçin için aynı şeyi söyleyemezdim. Siyah bir elbise ve topuklu ayakkabı giymişti.  Ya da üstündeki uzun bir tişört de olabilirdi. Çünkü elbisenin etek bölümü yoktu. Altında yüksek topuklu siyah ayakkabıları vardı. Saçlarını dalgalandırmıştı ve makyajı çok abartılıydı. Aa? Saçında niye sim yok? Düğünlerin vazgeçilmezi değil mi sim? Baş belası yine dalgasını geçiyordu. Ben ise Elçine  şaşkınlıkla bakarken o da bana aynı şekilde bakıyordu. Sonunda bu şaşkın bakışmayı bozan yine ben oldum.

Baş Belası(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin