Bu hafta iki bölüm ekleyeceğim sevgili okuyucularım. ;) 18.bölüm yeterince uzun aslında ama 19.bölüm kısa. Bu yüzden bu haftanın tadını çıkartın. ;)
OY ve YORUMLARINIZI eksik etmeyin lütfen.
Gif, aşağıda yazan sahnelerden biri var. Gerçi bahsettiğimiz Urak ile gifde kafası kesilen aynı kişi değil, temsili. :)
_________________
"Kuzey denizlerinin ötesindeki asi halk..." Artagan, ayaklarının dibinde diz çöktürülmüş esirine baktı; hemen iki yanında Arat ve Nansaidh boğazına hançer dayamıştı. Altan ve diğerleri de yukarıdan olan biteni izliyordu." Urak halkı asilik yapmak için çok fazla yoldan geldi. Cesaretinizi neyden veya kimden alıyorsunuz?"
Urak savaşçısının siyah saçları tepeden fırlamıştı ama yanlarını kazımıştı. Gözleri ve etrafı simsiyahtı. Dudakları da kararmıştı. Teni bembeyazdı. Artagan daha önce de defalarca Urak insanı görmüştü. Hiçbiri bu kadar beyaz değildi. Sanki doğduğundan beri güneşten saklanmıştı. "Bildiğin ne varsa söyle. Söz veriyorum eğer konuşursan seni gelecekteki acılarından özgür kılacağım."
Urak kısa bir an şüphe etti. "Siz elfler çok uzun zamandır ormanlarınızda saklanıyorsunuz; insanlar şehirlerinde ve cüceler de dağlarında. Tanyu şehri de çok zamandır sessiz."
"Size cesaret veren bu mu?"
Urak savaşçısı öfkeli bir şekilde gülümsedi. "Kara Elflerin Han'ı, Kızagan'a yaralanacağım diye Urak halkına çok eziyet etti!" Artagan anladı. Gözleri öfkeden büyüdü. "Urak halkı bunu unutur mu sandın? Seni unutmadık. Sen, ailen, neyin ve kimin varsa hepsini tek tek kılı..." Artagan'ın eli kılıcına öyle hızla gitti ki kimse Urak'ın kafasının ne ara uçtuğunu anlayamadı. Savaşçının kafası top gibi yerde yuvarlanırken Arat kaşlarını çattı. "Neydi bu şimdi? Bize daha her şeyi anlatmadı. Onu serbest bırakacağını söylemedin mi?"
"Onu acılarından özgür kılacağımı söyledim ve öyle de yaptım. Ayrıca öğreneceğimi de öğrendim." Artagan kılıcını kınına sokup gitmek için döndü ama Arat önünü kesti. "Urak ne demek istedi? Yoksa... ?"
"Diyara saldıracaklar. Urungulara haber et. Bir an önce toparlansınlar." Artagan aniden durdu ve kafasını çevirdi. Duvarların ötesini görüyormuş gibiydi. Yüzü gerildi. "Buradalar."
***
Eun etrafına ne yapacağını bilmez bir şekilde baktı. Bir saldırı vardı ve o da boş boş duracak değildi. Lakin esir alındığında kılıcına da el konmuştu ve geri de verilmemişti. Birge endişeyle kıpırdanıyordu. "Keşke Karahan gitmemiş olsaydı."
"Muhtemelen onun gitmesini beklemişlerdir." dedi Nansaidh. Dişi elf elinde bir kılıç tutuyordu. "Sanırım bunu arıyorsun?" Kılıcı genç elementere uzattı. Eun minnetle kılıcını aldı. "Size yardım etmek istiyorum." Nansaidh gülümsedi. "Çok incesin genç elementer. Lakin buna gerek kalmayacak. Efendi Artagan ve urungularımız bir öbek pisliği cehenneme gönderebilir. Zaten Han'ımız seni savaş meydanında görmek istemeyecektir."
"Fakat bana kılıcımı getirdin?"
"Elbette!" dedi göz kırparak. "Müsaadenizle, temizlik zamanı geldi." Nansaidh, Eun ve Birge'yi bırakıp doğruca Arat'ın yanına gitti. Onu bulduğunda urungulara emirler yağdırıyor, uygun yerlere yerleştiriyordu. "Nansaidh!" dedi. "Okçularını alıp yerlerinize menzillenmenizi istiyorum. Onları şaşırtalım." dedi gülümseyerek. Artagan dışarı çıkarken şafak söküyordu; yanındaki korumalarına gitmeleri emrini verdi. Kendisi de ormanın derinliklerine kayboldu.
Urak savaşçıları kısa sürede göründü. Bir dakika geçmişti ki elf urunguları, yani savaşçıları ile savaşa tutuştular. Urak komutanlarından biri kendi dilinde emirler veriyordu. Arat, komutanı gözüne kestirip doğrudan üzerine koştu; önüne çıkanı da öldürdü.
![](https://img.wattpad.com/cover/43645202-288-k919865.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTER SAVAŞLARI - Son Hüküm-
Khoa học viễn tưởngBinlerce yıldır, beş elemente hükmeden Elementer Savaşçılarının kadim günleri artık geride kalmıştır. Bin yıldır sadakat ile hizmet ettiği Galaktik Birliğin varlığı tehlikeye girince, elementerler de buna kayıtsız kalmayacaktır, lakin düşmanın arkas...