Upuzun, dolu dolu bir bölüm daha. İnşallah beğenirsiniz. OY ve YORUM atmayı unutmayın. PAYLAŞ butonuna da şöyle bir tıklayıp paylaşmayı ihmal etmeyin. ;)
Resimde SALTUK var. Morumsu gözlerle hayal edin. :D
___________________________________________
Birge, Eun'a koridorlardan geçirip, merdivenlerden indirdi. Genç elementer yolları ezberlemeye çalışıyordu. Bir daha kaybolmaya niyetli değildi. Sonunda onu dağ şehrinin girişine getirdi.
Şehrin büyük bir kısmı halka ayrılmıştı. Ağaçların büyük kökleri dağın içerisine ulaşmış, boydan boya sarmıştı. Evler de bu köklerin üzerine kurulmuştu. Genelde şehirlerde pazar meydanları falan olurdu ama burada böyle bir şey yoktu. Bir alışveriş düzenine rastlamamıştı. "Dağ Elfleri büyük bir ailedir. Burasını şehir gibi görmekten ziyade koca bir ev gibi düşün." dedi Birge. Gördüğü kadarıyla haklıydı. Şehrin en iç noktaları ise yönetim bölgesi olarak Elf Han'ına aitti. Birge, bu bölgeye sadece görevlilerin girebileceğini söylemişti. Eun da asıl burada kaybolmuştu.
Altan ve Saltuk da şehir girişindeki ortak alandaydı. Saltuk kısa bir duraklama yaşadı. Sonra kahkahaya boğuldu. "Eun gelir gelmez fena bir macera yaşamışsın." Yaşadıklarını yeniden hatırlayan Eun suratını buruşturdu. "Hatırlatmasan olmaz mıydı? Keşke Âbâd da kalsaydım. Bunlar başıma gelmezdi."
"Hayır." diye itiraz etti Altan, "Keşke lafımızı dinleseydin. İşte o zaman bunlar başına gelmezdi." Yanındaki küçük adamı görünce gülümsedi. "Selamlar, Birge. Uzun zaman oldu." Birge eğilerek Altan ve Saltuk'a selam verdi. "Selamlar, genç beyler. Sizleri yeniden gördüğüme sevindim." Saltuk öne atlayıp Birge'ye doğru eğildi. "Baban da burada mı?" Birge onaylayınca suratının şekli değişti. "Evet, ne zaman çevremde olsa benim de böyle oluyor."
"Baban mı?"
"Aman boş ver. Huysuz ihtiyarın tekidir."
"Of, hem de nasıl!" diye onayladı Saltuk. "Adam sürekli beni bozuyor."
"Hey! En azından bir babası var. Şükretmeli." Bunun üzerine ikisi de başka bir şey söylemedi. Eun gözlerini kısıp üstadına döndü. "Senin babanla da tanıştım, bu arada." Ama Saltuk kuzeninin önüne geçip Eun'ın görüş alanına kendini, yeniden, soktu. "Nasıldı?" dedi pis pis gülümseyerek. Eun gözlerini kıstı. "Sen nasıl olduğunu iyi biliyor gibisin." Saltuk omuzlarını silkeleyip kolunu Eun'ın omuzuna attı. "Eğer amcamın nasıl suyuna gitmen gerektiğini bilirsen onunla çok iyi anlaşırsın."
"Öyle bir derdim yok."
"Olmalı." dedi Saltuk yarı ciddi bir şekilde.
"Bu arada bana ne oldu?" dedi Eun. "Bir anda suyun dibine çekildim. Boğulmayı geçtim, kolumu fena incittim. Düştüm diye düşündüm ama o kadar da derin bir yerde değildim." Saltuk hafifçe oğlanın omuzuna vurdu. Tam da incittiğini söylediği koluydu. İyileşmiş de olsa vurmanın etkisiyle hafifçe sızladı. "Bu senin hatan! Sana dış dünyalardan hiçbir şey içeri sokmak yok, demiştik. Su Han'ı seni bir güzel yuttu. Teyzem hemen durumu ona açıklayınca, seni de boğmaktan vazgeçti."
"Çok şükür!" dedi Eun, aslında hiç de minnettar duygularla söylemeyerek. Hangi akla hizmet sırf yabancı diye birini boğup öldürmeyi düşünmüştü ki? Ne biçim bir dünyaya gelmişti? "Şu Su Han'ı dediğiniz, Tanyu mu?" Saltuk hafif şaşkınlıkla tebessüm etti. "Hemen de öğrendin mi? Birge mi anlattı?" Küçük adam başını iki yana salladı. "Hayır, ben anlatmadım. Cücelerdir." Altan ilgiyle başını çevirdi. "Onların burada işi ne?"
"Kuzey Krallığına gitmeye niyetlenmişler. Yakalandılar, elbette. Karahan Bey onları alıp götürdü. Sanırım vazgeçirmeyi başardı. Kendi iyiliklerine olmuş doğrusu. Baban cücelere karşı çok öfkeliydi."
![](https://img.wattpad.com/cover/43645202-288-k919865.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTER SAVAŞLARI - Son Hüküm-
Ciencia FicciónBinlerce yıldır, beş elemente hükmeden Elementer Savaşçılarının kadim günleri artık geride kalmıştır. Bin yıldır sadakat ile hizmet ettiği Galaktik Birliğin varlığı tehlikeye girince, elementerler de buna kayıtsız kalmayacaktır, lakin düşmanın arkas...