"Ne yaptın?"
Kızagan mağrur bir bakış atarak kılıcı kardeşine verdi. Artık ihtiyacı kalmamıştı. Çağlar boyunca beklemiş, sabretmiş ve sonunda –her zamanki gibi- istediğini elde etmişti. Tanyu Meclisini takdir etmesi gerekirdi. Eğer ilk önerisini kabul etselerdi durum daha vahşi ve kanlı biterdi. Bu şekilde daha insancıl ve barışçıl bir son hazırlamıştı. Gerçi Kızagan için 'daha insancıl' kısmı çok önemli değildi. O kesin çözüme karşı duyduğu rahatma ile ilgileniyordu.
"Tanyu ve Yabgu dışında erk kullanan herkes, artık güçlerini yitirdi. Erk ile olan tüm bağlantınızı kopardım. Bundan sonra bizden başka erk kullanan olmayacak. En başta olduğu gibi."
"Bunu yapamazsın!" Üstat Taher boş ellerine baktı. Sıradan bir insan ellerinin hep boş olduğunu düşünebilirdi ama bir elementer bilirdi ki boş diye bir şey yoktu. Orada erk vardı; güç vardı; iletişim halindeydi. Artık o bağ yoktu. Hissedemiyordu. İçinde derin bir boşluk oluşmuştu. Öfke ve şaşkınlıkla Kızagan'a baktı. "Bunu nasıl yaptın?"
"İnsanlarım binlerce yıl önce elementerlerin eğitimi üstlenmişti. Birçok bilgiyi sizinle paylaştık. Öz'ü kullanarak erk'e ulaşmayı biz öğrettik. Lakin kendimiz ile ilgili pek az sırrı paylaştık."
Üstat Taher bir adım attı. Karşısındaki adama şimdi çok daha farklı bakıyordu. Artık erk ile olan bağlantısı kopmuş olsa da erk hala içindeydi. Kızagan'ın az önceki gösterisinden sonra bu adamın güçlü olduğunu ve elementerlerden üstün olduğunu görebiliyordu.
"Siz kimsiniz?"
"Biz Dengenin Muhafızlarıyız. Evrenin düzenini korumakla yükümlüyüz. Bunu bozacak her şeye önlem almak bizim sorumluluğumuz."
Üstat Taher için bu tatmin edici bir cevap olmamıştı. Tanyuların kim oldukları bir merak konusu olmuştu şüphesiz ama eksik bir şeyler vardı. Onlara çağlar boyunca yanlış sorular yönetlmiş olabilirler miydi? Üstat Altan'a göre doğru cevaplar için doğru soruların sorulması gerekliydi.
"Siz nesiniz?"
Kızagan hafifçe tebessüm etti. "Doğru soruyu sordunuz... Her bir Tanyu, erk'in ta kendisidir. Erk üzerinde tasarruf sahibiyiz. Kimin bu halkanın içine girip girmeyeceğine karar verebiliriz ve siz elementerler, bu halkanın dışına atılanlardansınız."
***
"Daha iyisin."
"Babamın yaptığı şeye hala inanamıyorum."
"Doğru olanı yaptı."
Altan hoşnutsuzlukla karısına baktı. "Buna inanıyorsun?"
"Elbette. Artık kimse elindeki güçleri kötüye kullanamayacak. Erke hükmedebilme becerisi oldukça tehlikeli bir silahtır. Günümüzdeki elementerler güçlerini büyük ölçüde kaybetmişlerdi, lakin eskilerin gücü muazzamdı. Ayrıca ihanet dediğin şey yabana atılacak bir şey değil. Onun yerinde olabilirdin."
Altan hüzünle başını eğdi. Bir an için unutmuştu. Doğru, babasının yerinde olabilirdi. Ama olmamıştı. Kendisi acı çekmesi gerekirken babası ızdırap çekmiş ve bu hale gelmişti. Bunu düşününce kendisine artık kızamıyordu. Tüm bu sertliği ve zaman zaman gösterdiği acımasız yüzünün nedeni buydu. Böyle eğitilmiş, büyütülmüş, öğretilmişti! Bir köle! Kalbinin derinliklerindeki bir ses bunun en doğrusu olduğunu söylüyordu ama yine de bunu kabullenmek istemeyen başka bir ses daha vardı.
"Rahatla. Elementerler bugün var olmayabilirler ama bu demek değildir ki ileride de var olmayacaklar. Kaderlerinde varsa yeniden dirileceklerdir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTER SAVAŞLARI - Son Hüküm-
Ciencia FicciónBinlerce yıldır, beş elemente hükmeden Elementer Savaşçılarının kadim günleri artık geride kalmıştır. Bin yıldır sadakat ile hizmet ettiği Galaktik Birliğin varlığı tehlikeye girince, elementerler de buna kayıtsız kalmayacaktır, lakin düşmanın arkas...