Aynadan yansıyan yoğun parlak mavi gözlerine baktı. Karısı bu gözlere hayrandı. Saatlerce onlara bakar ama bıkmazdı. Omuzlarına yaklaşan saçlarını, eliyle, düzeltti. Darmadağan olmuşlardı. Her zaman yaptığı gibi geriye taradı. Kızıla çalan bir rengi vardı. Kalın kaşları da saçı ile uyumluydu. Dudakları kırmızıydı. Yavaşça dudaklarına dokundu. Artık bu dudaklar zehirliydi. Elleri gibi... Aslında tüm teni zehirliydi. Dokunduğu canlının; insan, bitki, hayvan demeden canını alıyordu. Tüm yaşam gücünü bir anda tüketiyordu. Eskiden hükmedebildiği bir güçtü. Lakin son aylarda hâkimiyetini kaybetmeye başlamış, sonunda da tamamen yitirmişti. Ve bu karısının ölümüne neden olmuştu.
Onu öldürmüştü. Bu dudaklar ve eller ile. Oysa karısı sadece onu sakinleştirmek istemiş ve her şeyin yoluna gireceğini söylemişti. Lakin tam tersi daha da kötüye gitmişti. Buna inanamıyordu! Gözlerinden sıcak yaşlar boşalınca daha fazla dayanamadı ve diz üstü çöktü. Bacaklarının kendisini taşıyacak gücü kalmamıştı. Ellerine baktı. "Ben bir canavarım." Artık huzur bulmayacak bir canavar. Sevdiği karısını, çocuklarının annesini öldüren bir insan başka ne olabilirdi? "Aman Allah'ım! Çocuklar!" Onların yüzüne bakamazdı. Nasıl onlara annelerini öldürdüğünü söyleyebilirdi ki?
"Galhan?"
Aynadan sesin sahibine baktı. Siyah saçları beline kadar iniyordu. Gözleri kahverengiydi. Kusursuz yüz hatları kendisinkine benziyordu. "Ada?"
"Tarduş ailesi kızlarını almak için geldi."
"Kan hakkı talep etmediler mi?"
Kızagan Han başını iki yana salladı. "Çocukları istiyorlar."
Galhan'ın gözleri kocaman açıldı. Fakat sonra rahatladı. Onlarla yüzleşmekten korkuyordu. Dahası onlara da zarar verebilirdi. Aslında vereceğinden emindi! "Gönder."
"Emin misin?"
"Karımı öldürdükten sonra kendimden çocuklarımı koruyabileceğimi mi düşünüyorsun?" Sertçe babasına baktı. "Gönder!"
Altan gözlerini yeniden açtığında kendini loş bir odada sıcak rahat bir yatakta buldu. Ağrı sızısı olmasa da hala halsizdi. Kapalı perdelerin altından sızan ışığa bakarsa gündüz vaktiydi. Eliyle yarasını yokladı. Varlığını hissediyordu ama yara kesinlikle iyileşmişti. Az önce gördüğü şeyin rüya mı yoksa anı mı olduğunu kestirmeye çalıştı. Muhtemelen anıyı. İlginç. Bunu tetikleyecek bir mekânda olmadığı gibi bir nesneye de sahip değildi. Kendini bildi bileli geçmişi görme gücüne sahipti ve bundan nefret ediyordu. Fakat yıllardır da görmemişti. Buna neyin sebep olduğunu merak etti. İkinci kez düşünmeden yatağında doğruldu. O zaman onu fark edebildi. Pencerelerin önündeki masanın başında dikilmişti. Upuzun saçları ayaklarına kadar iniyordu. Orta boyluydu. Vücudunun kıvrımlarından iri kemikli olduğunu gördü. Fakat kilolu biri değildi. Oldukça fitti. Altan'ın bedeni bir anda ısındı. Bir başkası için sağlıksız olabilirdi ama Altan için bu bedeninin iyiye gittiğinin göstergesiydi.
Genç kız hastasının uyandığını fark edince döndü. "Hayırlı sabahlar. Ne zaman uyanacaksın diye merak ediyordum."
Sesi kadife gibiydi.
"Kaç gün oldu?"
"Üç gün."
Duvardaki bir düğmeye basınca perdeler kalkarak güneşin içeri girmesine izin verdi. Oda aydınlanınca Altan da genç kızı daha net görebildi. Saçları kumraldı ve parlaktı. İpek gibi görünüyordu. Kaşları siyah ve kalındı. Dudakları inceydi. Burnu ona orantılıydı. Gümüş renginde gözleri vardı. Teni beyazdı. Fakat Eun kadar da değil. Onunla karşılaştırılırsa koyu kaçardı. Çocuk gerçekten de çok beyazdı!
![](https://img.wattpad.com/cover/43645202-288-k919865.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTER SAVAŞLARI - Son Hüküm-
Ficção CientíficaBinlerce yıldır, beş elemente hükmeden Elementer Savaşçılarının kadim günleri artık geride kalmıştır. Bin yıldır sadakat ile hizmet ettiği Galaktik Birliğin varlığı tehlikeye girince, elementerler de buna kayıtsız kalmayacaktır, lakin düşmanın arkas...