Erdeney gemiye bindiklerinden beri onu süzüyordu. Muhtemelen yanlarındaki varlığını sorguluyordu. Lakin ona dönünce onun da babası gibi bir şey öğrenmeyi umar gibi ilgiyle baktığını gördü. "Bir sorun mu var?"
Uzun siyah saçları ve mavi gözleri ile Erdeney kendisine Arda'da gördüğü Karahan'ı anımsatıyordu. Fakat yüz hatları daha çok babası Aramgun ve hali ile onun ikizi Artagan benziyordu. Kesinlikle Saltuk'dan daha olgun bir havası vardı. Yüz hattı genelde ciddi duruyordu ve Altan'a büyük ağabeymiş gibi davrandığını görmüştü. Yine de Altan onun bu davranışını ciddiye alarak karşılık vermiyordu. Erdeney de bunun gayet farkında olmasına rağmen alınmıyordu. Bu yüzden aralarındaki ilişki tarzının bu şekilde olduğuna karar vermişti. Bu üçü arasında sürekli bir latife havası esiyordu.
"Rahatsızlık vermek istememiştim."
Eun göz ucuyla, sessizce oturmuş gözlerini kapalı tutan Artagan'a baktı. "Asıl benim varlığımın size rahatsızlık verdiğini düşünmüştüm sayın büyükelçi." Erdeney gülümsedi. "Öyle mi? Benim senden yana bir rahatsızlığım yok, merakım var."
"Merakınızı gidermek isterim."
"Ailen?"
Eun'ın kaşları şaşkınlıkla kalktı. "Ailem mi? Onlar hakkında ne bilmek istiyorsunuz?"
"Noyist gezegeninden olduğunu öğrendim. Köle olarak doğmuşsun. Kuzenimin çırağısın. Senin hakkında başka bir şey bilmiyorum."
Eun bu adamın kendisi hakkında neden daha fazla şey öğrenmek istediğine bir anlam veremedi. Belki de kuzeni ile olan yakınlığı yüzündendi? İçlerine kimi aldıklarını merak ediyorlardı. Ailesinin çevresinde gezeni öğrenmek isteme arzusu? Bilhassa da elementerlerden nefret eden bir aile olduklarını göz önüne aldığında Altan'ın yakınında olan elementerleri göz hapsine almaları olağandı. İç çekti. Biraz imrendiğini istemese de kabul etmek zorundaydı. Üstadının geniş bir ailesi vardı. Ve bunun tüm nimetlerinden faydalanıyordu. En başta da koruma güdüsünden... "Annem Noyist'in yerlisidir. Bana hamile kaldığında bir bilim adamının kölesiydi. Daha sonra adam ortadan kaybolmuş. Yıllarca Gölge bölgesinde yaşadık. Bir gün Altan diplomatik bir görev için geldi. Bir büyükelçinin korumalığını yapıyordu. O şekilde tanıştık. Bendeki erk'i hissedince beni de yanında götürdü. Annem ile birlikte elbette."
"Bu kadar mı? Öylece alıp götürdü mü?"
"Elbette hayır. Ama o da ayrı bir konu."
"Ya baban? Yoksa şu bilim adamı mı?"
"Hayır! Benim babam yok."
Erdeney bu sefer gayriciddi güldü. "Kimsin sen? Elçi mi? Annen sana niye böyle bir hikâye anlattı ki?"
Eun sinirlendi. Alaya alınmasından dolayı değil, annesi konusunda imadan dolayıydı. "İstediğin kadar alay edebilirsin, ama annem konusunda kötü imalardan seni men ederim!"
Erdeney kendini toparlayıp ciddi suratını takındı. "Özür dilerim. Annen hakkında kötü bir imada bulunma niyetinde değildim. Onun hakkında kötü bir düşüncem de yok. Sadece babasız çocuk olayı mantık dışıdır. Tabi ilahi bir görevle elçi olarak gönderilmediysen başka bir şey... Eminim bunun daha mantıklı açıklaması vardır."
"Babam yok. Annem bir gün bana hamile kaldığını öğrendi, o kadar. Eğer biri olsaydı, emimin o kişiyi hatırlardı. Annem her ne kadar dillendirmese de muhtemelen işin içinde Draoidh vardır." Eun gayri ciddi güldü. "Çılgın adamın tekiymiş. Sanırım benim bir çeşit deney ürünü olabileceğimi bilmemi istemedi."
Erdeney sırtını dikleştirdi. Yüz hatları gerilmişti. "Draoidh? O adamı hiç görmedin, değil mi?"
"Hayır. Yıllar önce ortadan kaybolduktan sonra bir daha gören olmadı. Duyduğuma göre dönemin yöneticisi ona ateş püskürmüş. Bulunduğu yerde idam edilmesini isteyecek kadar hem de. Birçok önemli işi yarım bırakıp gitmiş. Onu tanıyor musun?" Şimdi Artagan da gözlerini Erdeney'e dikmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTER SAVAŞLARI - Son Hüküm-
Ciencia FicciónBinlerce yıldır, beş elemente hükmeden Elementer Savaşçılarının kadim günleri artık geride kalmıştır. Bin yıldır sadakat ile hizmet ettiği Galaktik Birliğin varlığı tehlikeye girince, elementerler de buna kayıtsız kalmayacaktır, lakin düşmanın arkas...