Söz verdiğim gibi, bayram dolayısı ile 2.bölümü de ekliyorum.Bu bölüm konunun gidişatı gereği kısa ama olsun. :) Yeni bölümler, bir hafta bilemediniz iki hafta sonra yayınlanmaya başlayacak inşallah. Romanı kütüphanenize ekleyip, beni takibe almayı unutmayınız. Oy ve yorumlarınızı da eksik etmeyin. ;)
______________
Âbâd Sanat Merkezi koridorlarında ilerleyen iki adam, sessizce etrafına bakındı. Burası her zamanki gibi hareketliydi. Bu merkez, Âbâd gezegeninin en büyük ve en hareketli sanat eviydi. Hiçbir zaman kapalı durmaz; sürekli sanatsal faaliyetlerle meşgul insanları görebilirdiniz; opera, tiyatro, musiki, resim ve sinema gibi her türlü sanatsal faaliyet gerçekleşirdi. Yapı büyük bir alan üzerine, altı katlı inşa edildiği için ulaşım da yürüyen bantlar-merdivenler ve asansörler ile gerçekleşiyordu.
Bantlar bir asansör önünde durunca hiç düşünmeden iki adam da içine binip doğruca yukarı çıktı. Oradan da, yine bantlar sayesinde, diğerlerinden daha ihtişamlı ve büyük görünen kapının önünde durdular. Kapının üzerinde on altı ışınlı bir yıldız vardı. Bu da Galaktik Birleşmiş Sistemlerin simgesiydi. Kapı yana açılınca içeri girdiler. Başkan Carach, yüzünde hazla tiyatro sahnesini izliyordu. Uzun morumsu saçları ve ela gözleri ile sert görünen Carach, dinç görünen bronz teni ile yaşından genç duruyordu. Otuzların ortasında görünen Carach, söylenenlere göre kırk beş yaşını geçkin biriydi. Genç yaşlarda siyasete atılmış, kıvrak zekâsı ve konuşma becerisi ile siyasi kariyerinin merdivenlerini hızla tırmanmıştı. Yirmili yaşların başında Galaktik Birleşmiş Sistemlerin temsilcisi olmuş; otuzlarına geldiğinde ise doğduğu gezegenin büyükelçisi olarak Büyük Mecliste yer almıştı. Beş yıl kadar önce de Büyük Meclise başkan olarak seçilmişti.
Daha olgun görünen görevli, başkana yaklaştı ve kulağına eğilerek bir şeyler mırıldandı. Carach hem iyi hem de kötü haberler aldığını gösteren bir ifade ile yerinden kalktı. "Büyük Taygunları çağırın. Kendilerini odamda bekliyor olacağım."
"Emredersiniz." dedi, iki görevli başlarını eğerek.
Carach başka bir şey söylemeden başkanlık terasını terk ederek, aylardır beklediği oyunu yarıda bıraktı. Neredeyse olağanüstü bir hızlı kendisini bekleyen aracının yanına gidip, Meclis Sarayına doğru yola çıktı.
Carach kafasında dönen yüzlerce tilki ile birlikte odasına girdiğinde her zaman yaptığı gibi havalandırmayı kapattı. Havalandırma alerjisini azdırdığı için sadece o yokken çalıştırıyorlardı. Makam koltuğuna oturdu ve gözlerini kapadı. Masasının sağı ve sol ucunda sürekli yanan mumların kokusunu içine çekti. Sakinleştirici özellikleri olduğundan burada bulunduğu sürece mumlar yanıyordu. Başkan olmak insanın sinirlerini hayli geren bir işti. Yeterince rahatlayınca olan biteni iyice kafasında tartmaya başladı. Beş yıl önce bu makama seçildiğinde bir savaşın çıkacağını bilebilir miydi? Aslında biliyordu. Bir zamanlar sadece kulislerde konuşulan söylentiden ibaretti ama Carach akıllı biriydi. Söylentiler hep olurdu ama gündeme geldiği gibi hızla kaybolur gider, unutulurdu. Lakin bu sefer böyle olmamıştı. Bu söylentiler sürdükçe sürmüş, fısıltılarda git gide yükselmişti. Böyle olunca da savaş söylentilerinin gerçeğe dönüşeceğini anlamıştı. Eski başkan bu söylentilere kulak asmayacak kadar görüşü bulanık biriydi. "Herhalde yaşın getirdikleri." dedi Carach. Öyle ya, insan yaşlandıkça her şeyi gerilemeye başlar. Tebessüm etti. "Yaşlı ahmak."
Carach bir sesle kendine geldi. Masasının üzerinde yanıp sönen yeşil düğmeye bastı. "Evet?"
"Büyük Taygunlar geldi, efendim." dedi odabaşı.
"Güzel. İçeri alın."
Kapı açılınca içeri üç kişi girdi. Üçü de yüz yaşına merdiven dayamış, Taygun yani Elementer Meclisinde önemli etkisi olan üstatlardı. Üstat Kunter uzun boylu bir hava elementeriydi. Gümüş rengi saçları, yine gümüş bir toka ile toplanmıştı. Saf beyaz rengi kıyafeti ve çizmeleri, onun elementine gönderme yapıyordu. Belindeki kemerde de hava simgesinin işareti vardı. Üstat Calp siyahi ve orta boyluydu. Gelişkin kaslarıyla birlikte düzgün kesilmiş ince sakal ve bıyığı ile sert bir görüntüsü vardı. Kahverengi tonlu kıyafeti ve belindeki kemerin işlemesine göre o bir toprak elementeriydi. Son olarak da hepsinden daha kısa boylu ve ince görünen Avjin, mavi renkteki kıyafeti ve kemerindeki işarete göre su elementeriydi. Saçları ışık vurdukça mavimsi görünüyordu. Bu üç üstat da hava, toprak ve su elementerlerinin en güçlü temsilcisi kabul ediliyordu.
"Hoş geldiniz." dedi Carach saygıyla. "Siz üstatları rahatsız etmek istemezdim ama konuşmamız gereken önemli bir konu var."
Üç üstat kendilerine ayrılan koltuklara oturdu. "Haberleri aldık, Sayın Başkan." dedi Avjin. "Yemen savaşı bizim lehimize sonuçlanmış."
"Gerçi oldukça şüpheli bir zafer." diye fikrini söyledi Calp.
Carach kaşlarını çattı. "Ya siz, üstat Kunter, ne düşünüyorsunuz?"
"Ben sonuca odaklanmamla tanınırım. Görünürde bizim lehimize sonuçlanmış gibi."
Carach öne doğru eğildi "Siz büyük üstatlar, yeni haberleri almadınız mı?"
"Ne haberi?" dedi Avjin.
Carach başını sallayıp koltuğuna geri yaslandı. "Almamışsınız. Haklısınız, Yemen kazanıldı ama Kobalt kaybedildi."
"Anlayamadım?"
Calp huzursuzca yerinde kıpırdandı. "Bu bilgiler bize ulaşmadı. En son siz haber göndermeden önce üstat Altan ile görüştük ve bize Yemen gezegenini işgalden kurtardıklarını söyledi. Kobalt hakkında bir bilgi sahibi değiliz. Orası saldırı altında bile değildi."
"Maalesef..." dedi Carach, "Yemen bir aldatmacaymış. En azınsan şu an düşündüğüm bu. Biz Yemeni kurtaracağız derken, Kobalt'ın başına gelenleri göremedik."
Calp omuzlarını silkti. "Kobalt, çok uzun zaman önce Galaktik Birleşmiş Sistemlerinden ayrılarak kendi yolunu çizdi."
"Evet, ama..." diye itiraz etti Kunter, "bölücülere katılmayı da reddetti. Yardım edebilirdik."
"Sayın üstatlar, Kobalt Sistemi eski üyemiz olsa da, herhangi bir yardım çağrısı yapmadığı sürece destek gönderemezdik. Gerçi göndermiş olsa da vaktinde yetişebilir miydik, bilmiyorum."
Üstatlar başlarını salladı. Birlik yasaları açıktı; birliğe üye olmayan sistemlerin yardım talepleri, acil bir toplantı ile Büyük Mecliste görüşülür, oya sunulurdu. Eğer olumlu bir karar çıkarsa ancak o zaman yardımda bulunabilirdi. Bu en az iki-üç günlük bir bürokrasi trafiği demekti ki, bu da savaş dönemlerinde var olan en büyük sorunlardan biriydi.
Avjin hüzünlü bir şekilde diğerlerine döndü. "Şimdilik bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok. Olan oldu. Mevcut durumda bile olası bir geri alma operasyonu için gene meclisin onayı gerekiyor."
"Ki ben de Kobalt sisteminin geri alınmasından tarafım." dedi Carach. "Kobalt sistemi çok büyük madeni yataklara sahiptir. Korkarım, bu gidişle, savaşı bitirmekten çok uzağız. Meclisi elimden geldiğince hızlı ikna etmeye çalışacağım."
![](https://img.wattpad.com/cover/43645202-288-k919865.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTER SAVAŞLARI - Son Hüküm-
Science-FictionBinlerce yıldır, beş elemente hükmeden Elementer Savaşçılarının kadim günleri artık geride kalmıştır. Bin yıldır sadakat ile hizmet ettiği Galaktik Birliğin varlığı tehlikeye girince, elementerler de buna kayıtsız kalmayacaktır, lakin düşmanın arkas...