Bölüm 36

196 23 6
                                    


Turku ve Turgan önüne gelen Noyist askerini öldürüyor, buldukları köleleri serbest bırakıyordu. Onları ilk defa gören halk, renk seçimlerinden dolayı zaman zaman Akada'nın yanında gördüğü adamlardan birileri olduğunu düşünmüştü. Fakat zincirlerini kırdıklarını görünce dost olduklarını anlamıştı. Güçlerini sergileyen, ak elementer olduklarını düşündükleri bu adamların peşine takılanlar, ellerine geçirdikleri her şeyleri ile, hatta ele geçirmeyi başardıkları birkaç güçlü tankı da alarak, işgalcilere saldırıyordu.

Zira onlar tam da buydu! Uzun zaman önce topraklarını, kendilerine ait olduklarını iddia ederek, işgal etmişlerdi. İlk başta sığıntı gibi görünüyorlardı ama zaman içinde güzel söz ve para ile yavaş yavaş topraklarını ele geçirmişlerdi. Dışarıdan da destek almayı ihmal etmemişlerdi. Birlik üyesi olmadıklarından ve galaksinin uzak bir köşesinde bulunduklarından başlarına gelen duyulduğunda iş işten geçmişti. Belli ki Galaktik Birlik ve Ak Elementerler, durumu telafi etmeye çalışıyordu.

Eun, bu iki kardeşle sarayın önünde denk geldi. İlk yaptıkları şey birbirlerini süzmek oldu.

"Altan'ın çırağı sen misin?" dedi büyük olan Turgan. Eun başını sallayınca gözleri gülümsedi. "Efendi Artagan sana ve halkına yardım etmemizi söyledi."

"Akada sarayında sıkıştı kaldı." diye açıkladı Eun. "Kaçmasına fırsat vermeden yakalamamız gerekir."

Turku elini salladı. "Merak etme. Kaçsa da ölse de mücadeleyi kaybeden tarafta."

"Önce bunu idrak etmesini sağlayalım da." dedi ağabeyi.

Saraya yöneldiklerinde bir anda kapılar açıldı ve içeriden düzinelerce silahlı asker çıktı. Hemen arkasından soluk tenli, kara gözlü, uzun kaslı bir adam arkalarından çıkıp öne doğru kendini attı. Teni ile zıt duran kırmızı uzun saçları bir tutam arkasından toplanmıştı. Kılıcını çıkarttığında sivri dişleri ile gülümsedi. Ondan sonrası bir katliamdı.

Silahlar ateşlenince iki taraftan da anında onlarca ölü yere düştü. Kardeşler ve Eun için eski köleler için yapabilecek bir şey yoktu. Onların yaşamlarını korumak için değil, özgürlüklerini kazanmalarına yardım etmek için buradaydı. Kendi yaşamlarını bile koruyamaz iken başkalarınınkini nasıl koruyabilirlerdi ki zaten?

Kara Elementer hiç acele etmeden rakiplerini izliyordu. İlk başta gözü genç elementere takıldı. Hareketlerinden ve giyim kuşamından onun daha çırak olduğunu anlamıştı. Kendisi gibi üstat değildi. O seviyeye gelene kadar daha çok fırın ekmek yemesi gerekirdi. Bu yüzden ilgisini diğer ikisine çevirdi. Bir süre sonra ilgisi artmıştı. Yaydıkları erk, kılıç kullanma teknikleri kesinlikle ileri seviyeydi. Hatta güçlü görünüyorlardı. Lakin bu adamlar elementere benzemiyordu ama kesinlikle güçlerine sahipti.

Adamlarının yarısından fazlasını, bu ikisinin bol katkısıyla, öldüğünü görünce gözlerini kıstı. Kolunu ağzına yaklaştırdı, "Savunma düzeneğini harekete geçirin."

Sarayın etrafından bir anda şeffaf bir dalgalanma oldu. "Neydi bu?" dedi Eun.

"Kalkan!" Turku iyice baktığında denk gelen lazerlerin dalgalanma yaptığını gördü. "Gemilerde kullanılandan."

"Dalga mı geçiyorlar?"

Turgan güldü. "Karun gibi zengin tabii; nereye harcayacağını şaşırmış."

"Sevgili ağabeyim, Karun'un başına gelenleri bilirsin. Sahip olduğu mal mülke çok güvendi."

"O biliyor mu ki?" Binanın çevresinden küçük pencereler açıldı. Daha önce dekoratif taş zannettikleri şeylerin ardından silahlar çıktı. Ateşlemeye başlayınca, zarar gücünün de oldukça yüksek olduğunu gördüler. Ama kendi tank ve silahları bir işe yaramıyordu. Kalkana çarpıp geri sekmesini izlemek zorunda kalmışlardı. "Turku, kalkanı devreden çıkar. Mümkünse silahları da!"

Turku kalkanı devre dışı bırakmak için içeri girmek zorundaydı. Bunu nasıl yapacağını düşünerek saraya doğru koştu. Kara elementer engel olmak için önüne atladı ama Turgan daha hızı davranıp elementere saldırdı. Kılıçlar havada çarpışırken, Turku kısa sürede gözden kayboldu. Kara elementer için bile şaşırtıcı bir durumdu.

"Nesiniz siz? Ak Elementer değilsiniz?"

"Ne fark eder ki?" dedi Turgan.

"Doğru, fark etmez. Her halükarda öleceksiniz!"

Kara elementer tüm gücüyle kılıç darbesini indirdi. Turgan darbenin altında ezilerek dizleri üzerine düştü ama gücünü kullanarak yerdeki parçalanmış bir silahın parçasını ona doğru fırlatınca elementer geri çekilmek zorunda kaldı. Turgan hızla üzerine koşup ilk darbeyi indirdi. Elementer kısa bir an sarsılarak yere düştü ama hızla ikinci darbeden kurtulup yerde dönüp ayağa kalktı. Erk ile silahını eline çağırıp yeniden saldırdı.

Turgan'ın çevresi bir anda Noyist askerleri ile sarıldı. Her birinin atışlarını engellemeye çalışıyor ama saldırı dört bir yanından geliyordu. Sonunda öyle bir bunalıp öfkeye kapıldı ki tüm olumsuz duygularını içinde bir yere topladı ve haykırarak zıpladı. Mavi bir erk dalgası patladı ve askerlere çarptı. Noyistlilerin cansız bedenleri yere düştü.

"Adam gibi karşıma çıkıp dövüş." dedi Turgan öfkeyle. Kara elementer etkilenmişti. Arka arkaya birbirlerinin saldırılarını karşılayan Turgan ve elementer, bir noktadan sonra birbirlerine saygı duymaya başladı. "Bana hakkıyla rakip olacak birisin, yabancı." dedi kara elementer.

"Eh" dedi Turgan, "Gücün bana denk... sayılır." Elementer sert bir erk dalgası ile Turgan'ı geriye uçurdu ve kılıcı ile ayrı düşürdü. Turgan yerinden kalktığında elementer onun kılıcını da eline almıştı. Ama Turgan rahattı. Asıl oyununu sona saklamıştı. Ellerini bir araya getirdi ve büyük bir dalgayı ona fırlattı. Darbeyi alan kara elementer savunma kalkanına kadar uçtu ve çarptı ama doğrulamadı. Sanki fırtınaya tutulmuş gibiydi. Adım atıp ilerlemek istiyordu ama fırtına izin vermiyor, onu kalkana çiviliyordu. Kalkanın bedeninde oluşturduğu acı da cabasıydı. "Hava elementeri!" diye haykırdı. Turgan acımasızca gülümsedi ve tüm gücünü ellerinde toplayıp ikinci bir dalgayı kara elementere gönderdi. İlkinden daha güçlü, daha sert ve ölümcüldü. Hava saldırısı elementere çarptığında büyük bir gürültü oldu ve ateş içermeyen bir patlama ile kalkanlar devre dışı kaldı. Kara elementerden arta kalanlar yere saçılmıştı.

"Daha önce bunu yapabilen bir hava elementeri görmedim."

Eun şaşkın bir şekilde Turgan'a baktı. Bir açıklama bekliyordu ama adam pek yanaşmıyor gibiydi. "Seni kim eğitti?"

"Beni ve kardeşimi eğiten Artagan Han. Ama güçlerimizi nasıl geliştireceğimizi öğreten Natıkay Han ve Tatay Han."

Eun sadece onaylamakla yetindi. Eğer bir Tanyu'nun eğittiği elementer, bu kadar güçlü ise kendisi de Galhan tarafından yetiştirildiğine göre, bu kadar güçlü olabilir miydi? Ne olursa olsun Turgan'ın hava elementine hâkimiyeti Üstat Kunter'den daha ileri seviyedeydi.

"Haydi, gidelim, genç elementer. Kardeşim silahları etkisiz hale getirdi."

Eun ancak o zaman silahların sustuğunu fark etmişti. Noyist askerleri etrafta yoktu. Sadece ölüleri vardı. Silahlar etkisiz haldeydi. Özgürlüğünü eline alan eski köleler de şevkle, içeri girmek için kapıyı zorluyordu.


ELEMENTER SAVAŞLARI - Son Hüküm-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin