7.Bölüm: "Arkadaş"

441 80 15
                                    


       "Burada, bu kanserin tedavisi olmadığını biliyorum."
       "Kanser..." kelimesi, aklımı doldurup kendini tekrar ediyordu. Derin bir nefes aldım. Mert, kanser olabilir miydi? Hayır, olamazdı. Olmamalıydı. Bu yalana, inanmak istemiyordum. Hem ne demişti? Buralardan gideceğini söylememiş miydi?
       Yaslandığım kapıya dayanarak ayağa kalkarken hâlâ duyduklarıma inanamıyordum. Şu bir hafta içinde, Mert ile tanışmamıza rağmen içimde ona karşı bir sempati duygusu oluşmuştu. İyi biri olduğu kanaatindeydim. Ayrıca bana iyi bir arkadaş olmuştu.
       Taburcu işlemlerimi halletmek için koridorda yürümeye başladım. Danışmaya geldikten sonra gereken işlemler için bilgilerimi söyledim. "Adım, Gizem Demirdağ." Kimliğimi istediklerinde yanımda bulunmaması sorun yaratmıştı ama TC kimlik numaramı ezbere biliyordum. Tüm bilgileri hallettikten sonra hastaneden çıkmak için çıkışa yöneldim. Şu an resmen ne yapacağımı bilmiyordum. Sağ salim evime mi dönmeliydim yoksa o kapından içeri girip Mert'e destek mi olmalıydım? Kafam oldukça karışmıştı. Bakışlarımı yere eğerek çıkış kapısına doğru yürümeye başladım. İki seçim arasında kalmıştım ama önceliğim eve gitmek olmuştu.
       Dalgın dalgın yürürken, önüme bir anda biri geçmesiyle aniden durdum. Bu o'ydu. Kafamı kaldırdığımda ise bana buz gibi gülümsüyordu. Birden içimde oluşan panik ile elim ayağıma dolaştı. Ondan uzaklaşmaya çalışmak için adım atarken beni bileğimden tutup giriş salonunun ortasından kenara çekmişti.
       "N-ne arıyorsun burada," diye sordum, sesim fazlasıyla titremişti. Korktuğum yüz ifademden bile belli oluyordu.
       İlk önce, hafif bir şaşkınlık geçti gözlerinin üzerinden ama sonra hemen toparladı ama buz gibi gülümseyen ifadesi hiç değişmemişti. "Demek, buradaydın!" Bileğimi serbest bıraktı. "Kaçmak," dedi sonra. "Hiçbir şeyi değiştirmez. Aksine anlatır, öğretir sonra tıpış tıpış geri döndürür."
       Yanılıyorsun, dedim içimden. Geri döndürmez. Bir kere giderse, o iş bitmiştir. Benim için her zaman böyleydi. Bir kere hata yaptıysan bir daha yapardın. Bir daha özür dilerdin ama kırılan bir şey asla yerine gelmezdi. Bir daha, bir daha derken bu böyle sürer giderdi.
       Ona cevap vermeyip yüzümü aşarken tekrar bileğimi kavradı. Elini kaydırarak elime getirirken, ellerimizi birbirine kenetledi. Beni bir anda çekip hastanenin kapısından dışarı çıkarmıştı. Şaşkınlıkla ne yapacağımı bilemezken "Bırak beni!" diye bağırdım. Hastane önündeki iki kişinin gözleri bizim üzerimize dönmüştü. Sonra kenetli ellerimizi görmüşlerdi. İki sevgili kavgası sandıklarına bahse girebilirdim. "Her şeyi tek tek, virgülden noktasına kadar hatırlıyorum. Kim olduğumu, ne yaptığımı. Şimdi bırakacak mısın beni?"
       Elimi daha da sıkarken, "O zaman," dedi. Üzerime eğilmişti. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu. "Bana bir iyilik borçlusun."
       "Nedenmiş?" diye sordum, tek kaşımı kaldırarak kinayeli bir şekilde.
       "Her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorsun ya, düşün bakalım," dedi elimle hatırla dercesine kafama iki kez vurarken.
       Elimi elinden çekmek için binbir güçlükle uğraşırken ona onu öldürmek istercesine bakıyordum. Kafama vurulmasından, dokunulmasından, ani hareketlerden nefret ederdim.
       O, beni o izbe çukurdan kurtarmıştı. Tamam, ona bu konuda bir teşekkür borçlu olabilirdim ama bundan daha fazlası vardı. Beni kendi elleriyle çıkardığı çukura geri bırakmıştı. Hatta orası daha beter sayılırdı. "Ne istiyorsun?" diye sordum tıslayarak. "Beni oradan kurtarmanın karşılığı olarak ne istiyorsun?" Şimdi ise gülümseme sırası bendeydi. Alaylı bir şekilde güldüm. Yüzümdeki ifade korkunç görünüyordu.
       "Küçük bir şey," dedi iki parmağınla az işareti yaparken. "Senden arkadaşım olmanı istiyorum."
       İşte buna gülerdim. Ve gülmüştüm de. Ağzımdan sesli bir kahkaha çıkmasına engel olamazken bir yandan onun her mimliğini izliyordum. Sinirlerini bozmayı başarmıştım.
       "Teşekkür ederim," dedim. "Beni, o çukurdan çıkardığın için. Ve," Gülüşüm sırıtışa dönüşürken tıslayarak konuştum. "Allah belanı versin. Beni o kuyuya attığın için."
       "Aslında zeki bir kızsın," dedi gözlerimin içine bakarak. "Ama oyunu kuralına göre oynamak gerekir."

|KİMSESİZLER| (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin