"İyi de," diyerek söze başladı Fırat. "Bana hiç saat vermediler ki!""Vermediler mi?"
Başını salladı onaylarcasına. Büyük bir şaşkınlık içerisindeydim. Eğer bu çocuk doğru söylüyorsa, kandırılmıştım. Resmen saf saf inanmıştım. Tabii ya, ne bekliyordum ki? Onları ihbar eden kişiye dosdoğru her şeyi söyleyeceğini mi?
Yavaşça gülümseyerek gözlerimi kıstım. "Bu konuda sana kızmıyorum, merak etme. Sadece o saati almaya gelmiştim."
"Yemin ediyorum, doğruyu söylüyorum abla."
Ona inanmak istiyordum ama bir yandan sinirden elim ayağım titriyordu. Gözümden bir iki damla yaş az daha dursam firar edecekti. Tam o durumdaydım. Hangi akla hizmet inanmıştım ki ona? Akıllanmam gerekiyordu. Hem de fazlasıyla!
Müdirenin birkaç uyarı yapıp cezalandıracağını söyledikten sonra eve gitmek üzere oradan ayrıldım. Telefonum kaybolduğu için taksi çağıramamıştım ama şans yine benden yanaydı. Caddenin sonundaki taksi durağı bana kırpıyordu.
Taksiye bindiğimde evimin adresini verdim. Saat çok geç olmuştu. Şu an fark ediyordum. Annemin neler söyleyebileceğini şimdiden duyabiliyordum.
Dalmış, yolu seyrederken bundan sonra hayatımın nasıl olacağını tahmin etmeye çalıştım. Büyük ihtimalle okula gitmeye devam ederdim. Zaten başka ne yapabilirdim ki? Üniversite ye en iyi şekilde hazırlanmalıydım. İyi eğitim almalıydım.
Kafamı sallayıp kendime gelirken arabanın dikiz aynasından arkadaki siyah motorluyu fark ettim. Kafasında kask olduğundan kim olduğunu çıkaramamıştım ama içimde beni takip ediyor gibi bir his uyandırmıştı.
Motosiklet, bir süre daha peşimizden gelince gözlerimi dikmiş ona bakıyordum. Ta ki kaskının cam kısmını açana kadar.
O buradaydı. Tilki beni takip ediyordu. O peşimdeydi!
Aniden paniğe kapılırken taksiciye daha hızlı gitmesini söyledim. Bir an önce evimde, güvende olmak istiyordum.
Evimizin önüne geldiğimizde, alelacele uzatıp taksiden indim ve kapıyı vurup zili açana kadar basmaya başladım. Bir yandan da yanıma aldığım anahtarları arıyordum ama bir türlü bulamıyordum. Panikten arkama dahi bakmamıştım. Gecenin karanlığında, ıssız sayılabilecek kimselerin olmadığı bir sokakta yalnız olmak iyi değildi. Ama evde olsam, bağırsam sesimi duyarlardı. O zaman beni yakalayamazdı.
Annem, kapıyı açarken ben olduğuna emin olmak istercesine önce bana baktı sonra ise kollarını boynuma doladı. Bende ona aynı şekilde sarıldım.
İçeri girdiğimde Abim, "Neredeydin sen?" diyerek bana âdeta gürledi. Ondan birazcık korkmuş olabilirdim, daha önce bana hiç böyle bağırmamıştı.
"Geldim işte, sadece biraz hava almaya çıkmıştım."
"Daha yeni kayboldun ve aniden ortaya çıkıverdin. Ne hava almasından bahsediyorsun? Hemen odana çıkıyorsun ve bir hafta boyunca oradan dışarı çıkmıyorsun cezalısın!"
"Hayır!" diyerek tüm gücümle bağırdım. "Cezalı filan değilim. Sen benim annem babam değilsin bana emir veremezsin."
Hızlı hızlı merdivenlerden çıkıp odama giderken gerçekten çok sinirliydim. Kim oluyordu da bana ceza verebiliyordu? En doğrusunu yapmıştım. Bana bağırmamalıydı. Hem ne yapmıştım ki? Ofladım, kendimi haklı çıkarmaya çalışıyordum.
Üzerimi çıkarıp montumu kenara astım. Pijamalarımı giyerken içime bir sıkıntı çökmüştü. Biriyle küs kalmaya dayanamıyordum.
Yatağıma otururken pencere ye doğru döndüm ve camı açtım. İçime derin bir temiz hava çektim. İçeri hafif hafif soğuk doluyordu ama umurumda değildi. Rahatlatmaya ihtiyacım vardı ama galiba bu imkansızdı.
Siyah motosiklet, tam benim odamın camının baktığı yol kenarına durmuştu ve üzerinde biri duruyordu. Sigarasını üflüyordu. Kalbim korkudan teklerken hızla camı kapattım. Tilki beni bulmuştu. Evimi bulmuştu. Belliydi açığımı kolluyordu. Peki bana bu evde Abim, Annem olduktan sonra ne yapabilirdi ki?
![](https://img.wattpad.com/cover/48529951-288-k12035.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|KİMSESİZLER| (Tamamlandı)
Novela JuvenilBir ceza ne kadar sürer? Bir hafta, bir ay. Belkide yıllar boyu... Normal bir okulda verilen, gereksiz bir cezanın maceralarla buluştuğu bir gizem hikâyesi. Kitaplar; insanı sadece geliştirmez, getirir, götürür, aratır belkide acıtır... Bazen acılar...