Oradan uzaklaşırken, arkama dönmüş pür dikkat onu izliyordum. Bir süre taksinin peşinden koşup sonra durmuştu. Bana bakıyordu. Gözlerini kırpmadan beni izliyordu. O sokaktan çıktıktan sonra önüme dönüp taksiciye evimin adresini verdim. İçimde biraz olsun rahatlama oluşmuştu. Acaba beni... Bulabilir miydi? Hayır, bulamazdı. Bulmamasını istiyordum. Kendimi buna inandırmaya zorluyordum.
Orada, kaldığım yerdeki çocukları görünce içimde çok kötü bir his oluşmuştu. Bile bile, onları ateşte bırakıyordum. Acaba onları polise versem güvenle ailelerinin yanına gidebilirler miydi? Taksici, "istediğiniz yere geldik" deyinceye kadar bunu düşünmüştüm. Onlarda insandı. Çocuk yaşta dilendirilmemeliydi. Güvende olmalıydılar. Okula gitmeliydiler. Çocuklukları yaşamalıydılar. Taksici amcanın bana baktığını hissedince bir an paniğe kapıldım.
Ellerimi ceplerimde gezindirirken, "Yanımda yeterli miktar yokmuş. 2 dakika bekler misiniz, lütfen?"
Taksicinin öldürücü bakışlarına karşılık hızlı bir şekilde taksiden indim ve iki katlı evimizin ziline hızlı hızlı, hiç durmadan basmaya başladım. Kapının, bana göre oldukça uzun süren bekleyişten sonra açılmayacağını sanmıştım ve bu durumu aklıma getirmeyi unutmuştum. Taksinin yanına gitmek için arkamı dönerken kapı aniden açıldı. Abim tam karşımda duruyordu. "Gizem!" diye bağırırken hemen arkasında Annem, onun yanında Seçkin belirdi. Annem ve abim bana öyle bir sıkı şekilde sarılmıştı ki. Yeniden güvende olduğunu hissetmiştim. "Taksi," dedim neredeyse çıkmayan sesimle. Gözlerimden kendiliğinden yaşlar akmaya başladığını yeni farketmiştim. Seçkin ise beni duyduğunu anlayınca başımı salladım. O, taksiciye ücretini verirken ben kendimi içeride bulmuştum. Annem elleriyle saçlarımı okşuyor ve yanaklarımı öpüp bağrına basıyordu. Öptüğü yerleri ellerimle sildim. Annem bile olsa sulu sulu öpülmekten nefret ederdim. Gözyaşlarımı da ne kadar silsem, içim ağlıyordu. Dayanamıyordum.
"Sonunda döndün," diye fısıldadı kulağıma Annem. Benimle birlikte o da ağlıyordu. "Dönmeseydin, öteki dünyada babanın yüzüne nasıl bakardım? Koruyamadım çocuklarımı..."
"Anne, sizi o kadar çok özledim ki..."
Ben kaçmadım, demek istedim. Zayıflığımdan yararlanıp beni tutsak ettiler demek istedim ama yapamadım. Acaba bu dediklerime inanırlarmıydı? Bilmiyordum. İnanmaları gerekti çünkü gerçekler bunlardı. Demek istediğim şeyi aklımda toparlayıp bir anda söyledim.
Ellerimle gözlerimi temizleyip "Ben kaçmadım," dedim.
"Kaçmadıysan nerelerdeydin!" konuşan Seçkin idi. Sesi oldukça endişeli çıkmıştı.
"Abi," dedim çatallaşan sesimle. Hiç konuşmadan yüzüme bakıyordu. Gözleri yaşlanmıştı, dökülmek ve dökülmemek arasında gidip geliyordu. Ona doğru koşup sımsıkı sarıldım. "Hatırlarsan, sana bir kitapçıya gideceğimi söylemiştim abi."
Ondan ayrılırken baş parmaklarımla gözlerini sildim. "Gittim de, ama orada gerekli olan kitabı alırken bir kitap daha üzerime düşerek ilgimi çekti." Annem, hepimizi salondaki koltuklara otutturuken tekli koltuğa geçip ellerimi birbirine kenetledim.
"O kitaba keşke hiç dokunmasaydım dedim," gözlerimi kaçırarak.
"Bir kitap ile kaçmanın ne alakası var?" diye sordu, abim hafif kızgın çıkan sesiyle.
"O kitabın içinden bir not çıktı. Ve o notta da bir adres yazıyor-"
"Sakın, o adrese gittiğini söyleme!" diye bağırdı annem. "Biz sana böyle mi öğrettik bilmediğin yerlere gitmemeni, güvenilir olmayan kişilere bile karşı nasıl davranacağını sana kaç kez anlatmıştım."
"Ben o adrese gittim anne," derken tekrar ağlamaya başlamıştım.
"Ev boş eski bir evdi, kimseler yoktu. Kapısını çalıp gidecekken çok kötü bir şey oldu." Herkes pür dikkat beni dinlerken, Annem de benimle birlikte ağlıyordu. "Tahta olan yer göçtü ve ben bir boşluğa düştüm."
"Kızım," dedi, annem yutkunarak. "Sen iyi misin?" Seni bir doktora göstermemi ister misin?"
"Ben iyiyim!" diye bağırdım. "Ben iyiyim anne inanmıyor musun yoksa anlattıklarıma?"
Abim gözlerimin içine bakarken tekrar konuşmaya başladım. "Ben o çukura düştüm. Orada kaldım abi. Ne kadar kötüydü biliyor musun? Ölecek gibi hissettim. Yorganın altında karanlıkta bile boğulacak gibi olan ben, orada ölüyorum dedim. Dilenci çocuklardan biri beni bulmasaydı, çoktan ölmüştüm belki de. Ama ondan başka sorunlarda vardı."
Seçkin'e bakarken yutkundum. "Rica etsem bana su getirebilir misin?" diye sordum. O, mutfağa giderken annem ve abimle baş başa kaldık.
"Düştükten sonra hafızamı geçici bir süre kaybetmem tam bir fiyaskoydu. O dilenci çocuk beni kullandı anne. Bir çöplüğe götürdüler beni. Dilenmeye zorladırlar. Baba yadigarı saatimi aldılar benden be anne. En çok koyan şey buydu bana. Babamdan kalan tek hatıramı aldılar benden ama sana söz veriyorum onu geri alacağım ne olursa olsun. İma ettikleri gibi kolumu bile kırsalar o saati onlardan alacağım." Hıçkıra hıçkıra ağlarken Seçkin ondan istediğim suyu getirdi. Onu içerken hararetli bir şekilde olanları anlatmaya devam ettim.
"Oradan olan bir arkadaş sayesinde onları atlatmayı başarıp birlikte kaçtık. Ve bir amcaya sığındık. Bu amca kim çıktı biliyor musunuz?"
"Yoksa kitapçı amca mı?" diye sordu Seçkin.
Gözlerimi belertip "Nereden bildin?" diye sordum.
Abim "Her neyse sen devam et," derken beni pür dikkat dinlediğini fark ettim.
"Bir gün orada saklanıp gazeteye verdiğiniz ilanı gördüm. Ankesörlü telefon ararken bir yoldan geçen bir çocuğu araba çarpmasından kurtardım ama araba bana çarptı."
Annem oldukça şaşırırken içtiğim sudan bir yudum daha aldım. "Bu olay benim hafızamın yerine gelmesini sağladı."
"Birkaç gün hastanede kalıp taksiyle buraya geldim," dedim bazı şeyleri atlayarak. Tilki denen heriften kaçtığımı, Koray denilen çocuğu, Mert'i ayrıntılı anlatmamıştım. Bazıları benimle birlikte kalsa da olurdu.
Abim beni göğsüne bastırırken göz yaşlarımı tekrar tutamadım ve ağlamaya başladım.
Annem bizi ayırıp beni odama çıkarırken, evimi ne kadar özlediğimi fark ettim. Morlu, beyazlı odamın ferah kokusunu içime çekerken kendimi yatağıma bıraktım. "Biraz yalnız kalmak istiyorum anne," dedikten sonra annem beni yalnız bırakmıştı. Tavanı izleyip bir süre hiçbir şey yapmadan bekledim... Karnımın guruldamasıyla kendime gelirken banyo yapmaya karar verdim. Temiz kıyafetlerimi banyoya girmeden önce hazırlayıp yatağımın üzerine koydum ve banyoya gittim. Kıyafetlerimi çıkarıp kirliye attıktan sonra banyoya girdim. Derin bir nefes alıp rahatladığımı hissettim. Sonunda evimdeydim.
Banyodan çıktıktan sonra odama gidip temiz kıyafetler giyindim. Aklımda hâlâ o çöplük yer vardı. Oradaki çocuklar beni tedirgin ediyordu. Vicdanım sızlıyordu. Telefonumu kaybettigin için abimin odasına sessizce telefonunu alırken onun odasından çıkıp kendi odama girdim ve yatağa oturdum. Ellerim titriyordu. En doğrusunu mu yapıyordum emin değildim. Ama artık her şeyi göze almıştım.
Ve telefonu açıp 155'i tuşladım.
"Alo, polis mi?" diye sordum. "Ben bir yeri ihbar etmek istiyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/48529951-288-k12035.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|KİMSESİZLER| (Tamamlandı)
Teen FictionBir ceza ne kadar sürer? Bir hafta, bir ay. Belkide yıllar boyu... Normal bir okulda verilen, gereksiz bir cezanın maceralarla buluştuğu bir gizem hikâyesi. Kitaplar; insanı sadece geliştirmez, getirir, götürür, aratır belkide acıtır... Bazen acılar...