Bölüm 1-İlk Hissizlik

1.5K 66 44
                                    

Görsel için @@fundakinali 'ya teşekkürler.^^

BÖLÜM BİR


" İLK HİSSİZLİK"


Karanlık güne gözlerini aralayarak selam verdi adam. Bütün bir gece yağan yağmurun huzur verici sesi eşlik etmişti uykusuna. Hayır, yağmurun sesi uyandırmamıştı onu. Aksine, bütün ömrü boyunca o damlaların asfalt yolla buluştuğu anda çıkan doğal melodiyi dinleyerek uyuyabilirdi. Onun uyanmasına neden olan şey ise dakikliğiydi. Her sabah biyolojik saati adamın tam yedide uyanmasına neden olurdu. Bu yaşına kadar alarmın o rahatsız edici sesini dinlememişti, dinlemeye gerek dâhi duymamıştı. Vücudunun onu yanıltmayacağını bildiği hâlde kontrol etti kolundaki tik-tak eden metal aleti ve yine kendisini yanıltmamasına gülümsedi. Ardından yavaşça doğrulup simsiyah olan odasına göz gezdirdi. Siyaha olan tutkunluğu odasını baştan ayağa bu iç karartıcı renkle döşemesine neden olmuştu; perdeleri, yerdeki küçük halısı, yatak örtüsü, dolabı... Her şey içine başka bir renk katılmaksızın, arı bir siyahtı.


Uyurken yalnızca eşofmanının altını giyerdi. Üzerindeki tek giysisi ise cildiydi. Yorganı üzerinden attığında ufak bir ürperti doldurdu içini, o an gece uyumadan önce kalorifer peteğini kapattığı aklına geldi. Daha fazla üşümemek adına hızla doğ¬ruldu yatağından ve dolabının kapağını sürükleyerek açtı. Bütün eşofmanları karşısındaydı şimdi, hepsi rengine ve kalınlığına göre dizilmişti, hiçbiri bir mi¬lim bile ayrı değildi birbirlerinden. Her şeyin bu ka¬dar düzenli olmasının sebebi elbette ki sahip olduğu simetri tutkusuydu. Evinde, arabasında, çalışma odasında, kulisinde... Hiçbir yerde doksan dereceyi tamamlamamış, birbirinden ayrı görüntüler görül¬mezdi. Bütün eşyalar sanki fabrikada dizili makine¬ler gibi aynı hizada sıralanırdı. Neden sonra ayakla-rındaki eşofmanın üzerini buldu ve hemencecik üze¬rine geçirip fermuarını boynuna kadar çekti. Dolabın kapağını kapatmasının ardından yatak örtüsünün düzensizliğine baktı ve iç geçirdi. Bu manzarayı görmek bile onun içinin acımasına neden oluyordu, hızlıca yatağının örtüsünü düzeltti ve pencerenin perdelerini açtı. Nihayet odaya bir ışık girebilmişti, ancak bu ışık onun siyaha boyanmış dört duvarını tam anlamıyla aydınlatmak için yetersizdi. Yine de dışarıdaki bu gri hava biraz olsun içeriyi aydınlatabilmişti.


Soğuğu umursamayıp camı açtı ve gözlerini kapatarak, tadını çıkarırcasına, ciğerlerini donduran havayı içine çekti. Bir iki saniye içinde tuttu onu, bütün uzuvlarıyla hazmetti ve tek bir nefesle dışarı saldı. Gözlerini araladı ve sol elini camdan dışarıya uzattı. Yağmur yavaşça eline süzülürken hissedebiliyor oluşuna şükretti. Saf suyun elini temizlemesine müsaade etti bir süre. Soğuktan tırnakları morarana, elleri uyuşana kadar bekledi, bekledi, bekledi... Eli sızlayınca ancak çekebildi ve bir hışımda pencereyi kapatarak aşağı indi.


Odasıyla tamamen zıt bir şekilde döşenmiş olan mutfağındaydı şimdi. Bembeyaz... Bar tipi masasının sandalyelerine kadar beyazdı her şey. Dolapları, mutfak tezgâhı, halısı...


Kısa sürede hazırladığı kahvaltısına göz attı; bütün yiyecekleri porselen tabaklara hazırlayıp masasına dizdi. Masasındaki muhteşem görüntüyle gurur duydu şimdi, bu yaşına kadar olduğu gibi... Tam oturup kahvaltısına başlayacaktı ki telefonu çaldı, kimin aradığına bakmak için kafasını uzattı. Annesi arıyordu. Telefonu masanın üzerinden kaldırmadan açtı ve sesi hoparlöre verdi. Tiz sesli kadının sesi bütün evinde yankılanıyordu şimdi. Ancak bu şekilde varlığını hissedebiliyordu, yıllardır evini doldurmayan anne kahkahasını bu şekilde duyabiliyordu.


"Günaydın sultanım, hayırdır? Rüyanda mı gördün beni?" Bıçağıyla kestiği omletini ağzına atarken sordu sorusunu. Bir yandan yemeğini yiyor bir yandan da merak ediyordu, normal zamanda sabahın bu saatinde aramayan annesi ne olmuştu da arama gereksinimi duymuştu?

-Di'li Geçmiş ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin