"Duydun mu? Derman Hoca bugünkü dersini iptal etmiş." Arkadaşının söylediklerini duyduğu sırada, masaya başını gömmüş ve yaklaşık bir saat evvelindeki o adamın odasında yaşadıklarını tartıyordu. İlk defa biri onu kovmuştu, ilk defa birisi ona "Git!" diye bağırmıştı. Hem de, açıklamasına izin verilmeden... O an yaşadığı kırgınlık, ince bir buza atılan ufak bir darbeydi ve buz bir anda yıkılıp kalmıştı. Kalbi hâlâ yaprak gibi titrerken, kovulmanın oluşturduğu yedirememezlik duyusu ise nabzının gırtlağında atmasına neden oluyordu.
"İptal etmiş, hı?" Benim yüzümden... İçindeki o hırçın kız, odasına gidip "sırf benim yüzümden dersi iptal etmek de ne demek?" diye hesap sormak istiyordu. Önce kendisini odadan kovuyor ve üzerine kendisinin olduğu bir dersi iptal ediyordu... Düşündükçe çocuksu bir öfke vücudunda yavaş yavaş yerini almaya başlıyordu.
"Evet, Özerk geldi biraz evvel. Haberin olsun, bekleme burada boşu boşuna."
O boşu boşuna aylardır bekliyordu zaten.
Arkadaşına yüzeysel bir teşekkür ettikten sonra hırsla masadan kalktı Hüma. Nereye gideceğini kendisi de bilmiyordu. Tek bildiği, o anda içini kaplayan huzursuzluğu bertaraf etmek istediğiydi. Bunu nasıl yapacağı, hangi yollara başvuracağı ise merak konusuydu.
Birden kendisini saatler önce çarpıp çıktığı kapının önünde buldu. "Kürkçü dükkânı" derken umursamaz bir gülümseme yerleşti dudaklarına ve öfkesini hatırlayınca, saliseden kısa bir sürede silindi. Hırsla çalmaya başladı kapıyı. Ancak içeriden herhangi bir ses gelmiyordu.
"Derman Hocam!" diye bağırdı, koridorlarda kimsenin olmadığından emin olduktan sonra. "Derman Hocam, açın lütfen"
Cevap alamadığı her dakikada umudu sulara gömülüyordu. Neredeydi bu adam? Neden böyle birden bire çekip gitmişti? Kendisini kovduğundaki yüz ifadesi, yumrukladığı kapının üzerinde belirmeye başlıyordu. Bağırışları, Hüma'nın sesini bastırarak yankılanıyordu kulaklarında. "Hüma... Çık odamdan!"
Ancak Hüma, her ne kadar o kapıdan kovulduysa ve tekrar kovulacağını biliyor olsa da bu adamı bulmaya, ona açıklama yapmaya kararlıydı. Bunca zamandır neden peşinde koştuğunu, neden odasına gizli gizli girdiğini anlatmak zorundaydı. Belki o zaman bir nebze dinerdi kendisine olan öfkesi... Belki...
Kapının ardından hiçbir ses gelmemesi üzerine çaresiz kalmıştı yumrukları. Dakikalardır buradaydı ve hiçbir cevap alamıyordu. Onu bulabilecek ya da nerede olduğunu söyleyebilecek tek isim geldi aklına; Özerk. Koşarak kafeteryaya indi aradığı ismi bulmak için. İçinde, bir kum saatinin birden boşalması gibi hızla atan organın koştuğundan mı yoksa heyecandan mı bu kadar hızlı attığını kendisi de bilmiyordu.
Özerk'i masalardan birinde, bir kızla birlikte otururken gördüğünde çok yanlış bir zamanlama yaptığını fark ettiyse de şu an bunu düşünemeyecek kadar bencil duygulara sahipti. Hızla yanlarına gitti.
"Özerk" diye seslendi, genç adam karşısındaki kızın kulağına eğilmiş bir şeyler fısıldarken. "Yardımına ihtiyacım var."
Özerk'in karşısındaki kız, konuşmalarının bölünmesinden duyduğu rahatsızlığı hiç de gizlemeyen bir bakış atmıştı. Özerk ise, Hüma'nın ilk defa kendisinden bir şey isteyeceğini bildiğinden, cidden önemli bir şey olmalı diye düşünüyor ve kızı dikkatle dinliyordu.
"Ne oldu Hüma? Seni dinliyorum. Biraz soluklan istersen."
"Soluklanacak vaktim yok. Derman Hoca..."
"Ders iptal. Neyi merak ediyorsun?"
"Dersin iptal olduğunu biliyorum, nerede olduğunu merak ediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Di'li Geçmiş Zaman
General Fiction"En sevdiğim zaman -di'li geçmiş zamandır benim. Yaşadığım her an, bir önceki anıma özlem duyarım çünkü." 22 Eylül 2015'te wattpad'de ilk defa yayımlanmaya başlanan bu kitabın bütün telif hakları şahsıma aittir.