BÖLÜM SEKİZ
"KIRIK"
"Derman Hoca içerideyse, geçebilir miyim?" Çekinmeden sorarken, karşısında gördüğü, merdivenlerden inen genç kadına kaydı bakışları. Üzerindeki önlüğü Derman'ın odasından çıkarken çantasına attığı için hemşire olduğu anlaşılmayan bu kadının kim olduğu sorusu kırmızı ışıklarıyla sinyal veriyordu Hüma'ya.
"Arif Bey" dedi kadın, Hüma'yla aralarına girmekten çekinmeyerek. "Derman Bey odasında." Kadın tam ağzını açıp serumla, hastalıkla ilgili şeyler söyleyecekti ki, Arif, kadının ne söyleyeceğini anlamışçasına kaş göz hareketleri yapıp susturmuştu. "Yarın görüşmek üzere" deyip, çekip gitmek zorunda kalmıştı kadın. Ardından, nihayet Hüma'ya dönüp cevap verdi Arif.
"Derman odasında ancak siz onu şu an göremezsiniz."
"Neden?"
"Bir nedeni yok. Ben göremezsiniz diyorum, o kadar." O an hata ettiğinin farkına vardı. Göremezsiniz demek yerine, "şu an burada değil" gibi basit bir yalanla başından savabilirdi bu genç kızı ancak nedense içinden onunla inatlaşmak geliyordu.
"Size nedenini soruyorum Arif Bey. Geçerli bir nedenini."
"Hocanızın evine, üstelik çok da ünlü olan bir sanatçının evine geliyorsunuz. Üzerine menajeri size onu göremeyeceğini soruyor ve hâlâ üsteliyorsunuz, öyle mi?"
"Öyle, Arif Bey. Derman Hoca'yı görmem lazım." Sesinde barındırdığı kararlılık izleri Arif'i her geçen saniye daha da şaşırtıyordu. Neden bu genç kızın Derman'ın zihnini meşgul ettiğini şimdi daha iyi anlıyordu.
"Göremezsiniz" dedi son kez. Biraz daha ısrar ederse, hiç de istemediği bir şekilde kovacaktı onu bu evden.
O sırada hiç tahmin edilmeyen bir ses geldi merdivenlerden dış kapıya doğru, "Neler oluyor Arif?" Uykulu bir tonla boyanmış sesin ardındaki yorgunluğu yalnızca Arif biliyordu. Odasının kapısını açık bırakan hemşire sayesinde aşağıdan gelen sesi duyabilmiş ve zorlanarak da olsa ayaklanmayı becerebilmişti. Merdivenlere ulaşana kadar sesiz olmaya çalışmış, Hüma ve Arif arasında geçen konuşmaya kulak kabartmıştı. Genç kızın her zaman üzerine yapışık olan inatçılığıyla kendisini görmekte diretiyor oluşu günlerdir yüzünü mesken edinmiş hüznün ve memnuniyetsizliğin, acizliğin bir anda tatminkâr bir gülümseyişe dönüşmesine neden olmuştu.
"Uyandın mı?"
"Evet, bacağımı kasmışım sanırım, uyuşmuş" topallıyor oluşuna da bir kılıf giydirmesinin ardından, duvardan güç alarak, kaplumbağa hızında inmeye başladı. Dışarıdan kuşandığı güçlü gözüktüren zırhı her ne kadar delinmiş olsa da, o bunun verdiği güvensizlikle bir şey belli etmemeye gayret ediyordu. Dakikalar sonrasında nefes nefese aşağı inebildiğinde, Hüma sonunda konuşabilmişti.
"Derman Hocam... Rahatsız ettiğim için özür dilerim."
"Kapıdan kovsam bacadan gireceksin, hı, Hüma? Neyse, gel bakalım."
Konuşmasının da üç gün evvelkine nazaran düzeldiğini hissetmek, biraz olsun kendisini iyi hissettirmişti.
Aksak adımlarla oturma odasına geçip, nihayet kendisini koltuğa bıraktığında, zihninde bulunan bütün soru işaretlerini gözlerine yansıtıp genç kızı süzmeye başladı. Öyleydi ki, Hüma neden geldiği için açıklama yapmak zorunda kalmıştı.
"Hocam, ben şey için gelmiştim... Şey..." Derman'ın gözlerindeki bulmacayı çözebilse, nasıl konuşması gerektiğine karar verecekti ancak adam öyle karışık ifadelerle izliyordu ki kendisini, cümleleri toparlamakta zorlanıyordu. "Geçen gün için sizden özür dilemek için..." diyerek bitirebilmişti sonunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Di'li Geçmiş Zaman
General Fiction"En sevdiğim zaman -di'li geçmiş zamandır benim. Yaşadığım her an, bir önceki anıma özlem duyarım çünkü." 22 Eylül 2015'te wattpad'de ilk defa yayımlanmaya başlanan bu kitabın bütün telif hakları şahsıma aittir.