Bölüm 14: Keşmekeş

294 23 1
                                    

"Nola, aç kapıyı lütfen!"

Lily, ahşap, tek katlı evde, odanın birinin kapısını ısrarla yumruklarken avazı çıktığı kadar bağırıyordu, ama bir karşılık aldığı söylenemezdi. Yenikçe geriye çekilip ofladı, salondan ayak sesleri duyuldu ve beş altı yaşlarında bir oğlan çocuğu kafasını uzatıp ona baktı.

"Açmıyor mu?"diye sordu, kahverengi gözlerini irileştirerek.

"Hayır, Seb..."diye yanıtladı Lily bezmiş halde. "Kız kardeşin tam bir baş belası."

Ancak hemen sonra, ufaklığın yüzündeki anlayamamış ve üzgün ifadeyi görüp toparladı.

"Hey, endişelenme ama... Nola iyi, tamam mı?"

Ablasınınkilere benzeyen açık kızıl saçları ve çikolata rengi gözleriyle tam bir sevimlilik abidesi olan Sebastian, başını aşağı yukarı salladı. Lily iç çekerek son bir defa Nola'ya sesini duyurmayı denedi.

"Nola, şimdi gidiyorum, ama ne zaman istersen beni ara, olur mu? Lütfen, konuşmamız lazım! Ayrıca sonsuza kadar bu evde saklanarak yaşayamazsın!"

Kilitli kapının arkasından cevap gelmedi, Lily Sebastian'a gülümseyip başını okşadıktan sonra, düşünceyle dış kapıya yürüdü. Nola'nın annesi ve babası ayrılalı dört yıl oluyordu; Lily, annesi ve erkek kardeşi Sebastian'la yaşadıkları bu evin her yerini ezberleyecek kadar sık gelirdi buraya. Nola'nın o gider gitmez odasından çıkacağını biliyordu, çünkü annesi evde değildi ve Sebastian'ı yalnız bırakmazdı. Bahçe kapısından çıkarken, son bir kez dönüp tek katlı, sarmaşıklı ahşap eve baktı ve içinden arkadaşı için dua etti.

***

Hogwarts Lisesi, o gün bomba gibi bir haberle çalkalanıyordu. Bir önceki gün, meşhur Çapulcuların arasında patlak veren aşk skandalı, o gün bütün okulun dilindeydi ve Sirius'un, bunu anlaması için okulun kapısından adımını atması bile yeterli olmuştu.

"Budala yığınları..."diye mırıldandı dişlerinin arasından, elindeki bardağı kuvvetle sıkarken. Okul kantininin bir köşesinde, çapulcuların masasında olağandışı bir durumun gerginliği vardı. James, çaresizlikle arkadaşını sakinleştirmeyi denedi.

"Onların ne konuştuğuna aldırma Sirius..."

Sirius cevap vermedi, yalnızca kahvesini başına dikip son yudumunu da içti. Bardağı masaya çarparak koyarken, ellerinin titremesi devam ediyordu.

"Kim yaptı sizce bunu?"

Dünden beri defalarca kez dillendirdikleri soruyu bu kez Peter ortaya atmıştı. Asıl meseleye değinmeye hiçbiri cesaret edemediğinden, üzerinde en çok konuştukları şey buydu.

"Pek çok kişi olabilir..."dedi James. "Ama acaba günlüğü nasıl ele geçirdiler?"

"Benim yüzümden."

Sirius'un konuşmasıyla hepsi şaşkınlıkla ona baktı.

"Nasıl senin yüzünden?"

Yüzünün rengi epeyce atmış gibi duran Sirius alçak sesle konuştu.

"Dünden beri düşünüyorum... Kütüphanede tartıştığımızda... Elindeki o defter günlüğü olmalı."

"O yüzden senden saklamaya çalıştı..."diye gözlemledi James. Sirius başını salladı.

"Evet. Ve ben üzerine gidince de... Masanın üzerindeydi..."

"Unuttu."diye tamamladı Remus.

Bir sessizlik oldu. Dört erkek, ne yapacaklarını ya da diyeceklerini bilemiyormuş gibiydiler.

Sevgili ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin