10.bölüm

72 6 0
                                    

  Bugün tatilin 3'üncü günü.3 gün içerisinde,eski arkadaşlarımla buluştum,babamı bir kez gördüm ve terkedildim.

Batuhan,özge,canan ve berk ile buluştuk.En az 3 saat bir kafede oturduk ve ondan sonra da kafede çok ses yaptığımız için kibar bir deyişle bizi kovdular.Biz de,deniz kenarında olan kafeden çıkıp sahildeki kayalıklarda oturduk.

Batuhan ve Özge 2 yıldır sevgililer.Sırf daha yakın olabilmek için aynı liseye kayıt oldular. Onların da durumları gaayet iyi olduğu için bu çok kolay oldu.Fakat; Canan ve Berk'in durumları bizler kadar iyi değildi.Başka liselerde okuyorlardı,ama yine de onlarında ilişkileri iyi gidiyordu.Evet,onlarda sevgili.Bi ben sap ve yalnızım burada.

1'inci günüm böyle geçerken 2'inci günümde de babam ile buluştuk.Sinemaya gittik,bowling oynadık falan filan.Hiç konuşmadık,bana 'nasılsın?' diye bile sormadı.O benim babam (!)

Ve bir sonra ki günümde ise.. Sabah uyandığımda her şey yolundaydı.Fakat; annemin odasına girip o mektubu okuduktan sonra.Mektupta aynen şöyle yazıyordu.

  Toprak,bu mektubu okuduktan sonra belki bana çok kızgın olacaksın ama beni zamanla anlayacağını düşünüyorum.Sana senin karşında,sana bakarak veda etmektense bu notu bırakmayı tercih ettim. Ben gidiyorum kızım.Seni bırakmak çok zordu,bu yüzden 1 ay önceden gelen iş teklifini biraz düşüneceğimi söylemiştim.Ben güçlü,dayanıklı olana ve babanı unutana kadar uzaklara gidiyorum.Seninle telefondan konuşuruz,mesajlaşırız.Sana nereye gittiğimi söylemeyeceğim.Seni seviyorum kızım,kendine iyi bak.Babanla mutlu olun.Geleceğim..

Mektubu okumayı bitirirken gözlerim çeşme gibi akıyordu.Fakat bir anda kendimi durdurdum ve bağırmaya başladım. "Anne,hadi gel.Okudum mektubu ve biraz inandım,bırak şakayı da gel.Hadii!"

Bir kaç saniye olduğum yerde durdum ve birden ayağa kalkıp tüm odaları dolaşmaya başladım.

"Anne,hadi çık dedim duymadın mı?" diye bağırıyor ve bir yandan da göz yaşlarım hâla akıyordu.

Evdeki yardımcılarımızın hepsini 1 hafta önce işten çıkarmıştık -başka bir yerde işleri hazırdı- bu yüzden de evde kimse yoktu ve deli gibi kendi kendime bağırıyordum.

Bir an ayaklarım bedenimi taşıyamaz hâle geldi ve olduğum yere serilip haykırarak ağlamaya başladım.Buranın bahçedeki havuzun başı olduğunun farkındaydım.

Bir anda birinin "Toprak!" diyerek bağırışlarını duydum.Bir yandan kapıyı çalıyor,bir yandan da bağırıyordu.Ne kalkıp kapıyı açacak,ne de bahçedeyim diye bağıracak gücüm vardı.

Bir kaç dakika bağırmaya devam ederken bir anda sesi kesildi. Bahçedeki korumamızın "Lütfen bağırmayın,Toprak hanım bahçede sanırım." diye onu durdurmaya çalıştığını duydum.Evet,bir tek korumamız kalmıştı evde ve iyiki de kalmış.

"Toprak!" diye yanıma koştu ve yanımda diz çöktükten sonra yüzümü avuçlarının içine aldı.Onun Mert olduğunu biliyordum.

Bir kaç dakika başım,onun göğüsünün üstünde durmuş,kalp atış sesi beni sakinleştirmişti.Ben ağlamayı bıraktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Annen,beni aradı ve hemen senin yanına gelmemi söyledi." dediğini duyunca yüzümü ona çevirdim ve kafamı onun bedeninin üzerinden kaldırdım.

Elimdeki kağıdı ona uzattığımda "Bu ne ?" diye sordu.Ben bir şey demeyince açtı ve okudu.Hâla havuz başındaydık ve yerde oturuyorduk.Güneş mermeri ısıtmıştı ve kıçım cayır cayır yanıyordu.Mert'in de yandığından eminim.

Mektubu okuduktan sonra ayağa kalktı ve elini bana uzatarak beni de kaldırmak istediğinde elimi ona uzattım ve beni kaldırmasına izin verdim.Yavaşça içeri doğru yürürken Mert'in sol eli belimde ve sağ eliylede elimi tutuyordu.Güçsüzdüm ve tüm bedenimi ona yaslamışken kendimi güvende hissediyordum.

İçeri girip salondaki koltuğa beni oturtturdu ve yanıma da kendisi oturduktan sonra başımı kendisine doğru çekip kalp atışlarını dinlememe izin verdi. Bir kaç dakika başım göğüsünde ve bacaklarım bacaklarının üzerindeyken cenin şeklinde duruyordum ve o da beni sarmıştı kollarıyla.Kendimi o kadar güvende hissediyordum ki uyumamak için kendimi zor tuttuğumda birden ayağa kalkıp "Hadi,sana kahvaltı hazırlayayım." dedim bir kaç saat önce yaşananları unutmuşcasına.

Şaşkın şaşkın bana baktı ve bir şey demeden onu kaldırmak için uzattığım elimi tuttu.Mutfağa gittiğimizde dolabın üstünde asılı duran annemle fotoğrafımızı çöpe atmak için yeltendiğim de Mert'in elini bıraktım ve direk alıp çöpe attım.

Ona doğru dönüp samimi bir gülümsemeyle "Ne istersin kahvaltıda? Yumurta yapalım ya da menemen? Ya da dur dur patates kızartalım.Evet,evet." diye devam ettiğimde beni deli gibi gördüğünün farkındaydım.Haklıydı,bir kaç saat önce annem beni terkettiğinde haykırarak ağlıyordum.Şu an ise hiçbir şey yokmuş gibi kahvaltı hazırlıyorum.

"Ben bir yüzümü yıkayıp geliyorum.Patatesleri çıkartır mısın?" dedim ve bir şey demesine fırsat vermeden banyoya doğru gittim.Yüzümü yıkayıp geldiğimde patatesleri kızartmış,masayı hazırlamış ve oturmuş beni bekliyordu.

"Nasıl? İki dakika gittim ve bunları nasıl yaptın?"

"Bir saate yakındır banyodasın ve kapıyı kilitlemişsin. İçeri giremedim."

"Farkında değildim,özür dilerim."

"Yo,sorun değil de.." diye lafını yarıda kesip derin bir nefes aldıktan sonra devam etti "Ben senin için endişelenmeye başladım Toprak."

"Endişelenecek bir şey yok Mert,ben gayet iyiyim." dedim ve masaya oturmak için sandalyemi çekip oturdum.

Patates kızartmasından biraz tabağıma koyduktan sonra yemeye başladım.Saate baktığımda 1'e geldiğini gördüm.

Yaklaşık 2 saattir sofradayız.Ben hala yiyorum ve Mert sanırım beni izliyor.

"Beni izleme,doydum tamam." Dedim ve kalkıp elimi yıkadım. "Ellerine sağlık ." dedikten sonra odama doğru gittim ve merdivenlerin tam yanında olan odama girip kapıyı ardından kilitledim.

Evet,üzülmüyor değilim.Fakat; bir yerde okumuştum,benim yaşımdaki kızlar annesiz ve ya babasız yaşadıklarında daha güçlü ve acıya dayanıklı oluyorlarmış.Ben çabuk kırılan,duygusal fakat;bunu kimseye göstermeyip güçlü görünen bir kızdım.Bundan sonra öyle değil,hem güçlü görüneceğim hem de güçlü olacağım.

Bundan sonra kısa sayfalar yazmayı düşünüyorum.Ne dersiniz?

ZAMAN ⏳Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin